Not: Şarkıyı dinleyerek dinlemeniz şiddet ile tavsiye edilir. Keyifli okumalar...
"Gecemi gündüze döndüren, kaderimin bile bana yüz çevirdiği anda bana ellerini uzatan,
Yüreğime talip huzur kokan aşk, söyle bana... Sen gerçek AŞK mısın?
Ciğerimde yanan ateşi aşk selinin serinliğinle söndürmeye mi geldin?
Beni canımın afetinden kurtarıp hayat suyunu yüreğime damlatmaya mı geldin?
Söylesene bana, sen gerçek Aşk mısın?
Yoksa sende sadece esip gidecek yalancı bir rüzgâr mısın?"
Talihin benden yana yüzü güler mi bilmem ama Cantuğ hayatıma girdiği günden bu yana en azından bahtımın bana tebessüm ettiğini hissediyorum. Ona duyduğum his aşk değil bunun farkındayım. Ben aşkın en kavurucu halini yerlerde sürünerek canım yanarak yaşadım. Nasıl hissettiğimi, aşk denen melanetin bana neler yaptırdığını çok iyi biliyorum. Ama Cantuğ, benim huzur adamım... O çok başka, bambaşka bir adam, ona adını bile koyamadığım farklı şeyler hissediyorum. Hayat yolunda durup konuşmadan dinlenebildiğim tek durak, çıktığım savaşta canım ölesiye sızlarken sığındığım sakin bir liman gibi. Ona adım adım çekiliyorum. Belki hakkım yok, daha iyilerine, onu gerçekten seven gözünün içine aşk ile bakan bir kadını hak ettiğini bildiğim halde ondan kendimi alıkoyamıyorum. Akıp giden zaman içinde ona doğru süzülüyorum, sakinliği, konuşmasam da beni anlaması, sorgusuz sualsiz bana güven duyan bakışları, sığınabildiğim en güvenli limanım.
Cemre ile Toprak'ın tatillerini uzatması sebebi ile birlikte geçirdiğimiz ortak zamanımız daha fazla artmıştı. Ve böylelikle Cemre'nin düğününden sonra aramızdaki muhabbet de yakınlaşmada eskiye nazaran farklı bir boyuta ulaştı. Onun olgunluğu, etrafına yaydığı huzur beni hiçbir şekilde yargılamaması, yüksek ses ile hesap sormaması ve Arda'ya rağmen bana olan yakınlığı ve sergilediği tutum benim ondan kendimi alamama sebep oluyordu. Arda ile aramızda geçmişte bir şeyler yaşandığını tahmin ediyordu. Ama ne o sordu ne de ben açık yüreklilik ve tam bir dürüstlük sergileyerek anlatmamıştım. Dilimden Arda ile bana dair hiçbir şey duymamıştı. Aramızda imzalanmış gizli bir anlaşma gibiydi sanki. Ama biliyordum, hissediyordu. En azından tahmin ediyordu.
Arda'nın bakışları, ona karşı olan düşmanca tavrına rağmen Cantuğ'un her zaman ağırlığını koruyup otoriter davranıyordu. Arda ile aramızda geçen gerilimli konuşmalara ve tartışmalı ortamlara şahit oldukça bir şeylerin yaşanıp ve bittiğini tahmin ettiğini anlamak zor değildi. Ama ne benim onunla bu konuyu konuşmaya cesaretim vardı. Ne de onun bu konuyu konuşup beni üzecek tavrı vardı. O geçmişe değil her zaman önüne bakan bir adamdı. Nedenler ile değil sonuçlarla ilgilenir, başkalarından duyduklarına değil kendi yaşadığı ve öğrendiklerine önem veren bir adamdı. Cantuğ böyle bir adamdı işte, farklı çok farklı bir adamdı. Ne kadar anlatsam da anlatabileceğim, kelimelere sığmayacak düşüncelerin ötesinde bir adamdı o. O tek bir bakışı ile insanın kendini güvende hissetmesini sağlayan bir hissiyat yaşatan bir adamdı. İşte ben tamda böyle bir adama şu anda kendi evimde elcağazcıklarım ile yemekler hazırlıyordum. Yani hazırlamaya çalışıyordum. Hem de kendi evimde. Evet, evet yanlış duymadınız kendi evimde...
Kısa bir süre önce annem ile aynı evi paylaşmanın ilişkimizi fena halde zedeleyeceğini, itiraf etmek gerekirse onunla biraz daha aynı evi paylaşsaydık aramızda ikimizin de altında kalacağı bir felaket yaşanacak ve biz yaşanan felaket ile oluşan enkazın altında kalıp can verecektik. Farkına vardığım acı gerçekler ile evimi ayırma kararı aldım. Gerçi anneme bu kararı açıklamak için bir sene kadar beklemiş olabilirim, hani alıştıra alıştıra söyleyeyim dedim ama benim bu alıştırma sürecim bildiğiniz koca bir yıla mal oldu. Ne alıştırmaymış arkadaş, fikri söylemem bile bir yılımı aldı. Ben derin bir oh çekip söyleyebildim diye rahatlarken bu rahatlığımın çok erken vücuduma yayıldığını anladım. Kararımı açıklayınca annemin küçük bir çocuk gibi beni kolumdan tuttuğu gibi odama savurup kapımı kilitlemesi hiç hesap etmediğim bir şey oldu. Arkadaş kadının verdiği tepkiye bakar mısınız ya? Odama kilitleyip sokağa çıkma yasağı koydu ya bana... Her neyse cankurtaran yeleğim, biricik kuzenim Umut'un araya girmesi, teyzemlerin evi her gün yol etmeleri sayesinde annemi yumuşatma çalışmaları nihai sonuca ulaşmıştı. Tabi annemin acımasızca önüme bir kâğıt koyarak bu sözleşme imzalandıktan sonra ev tutabilirsin dediğinde yaşadığım panik ve şoku size anlatamam. Kadın resmen eşeğini sağlam kazığa bağlıyor, yani beni... Annemin tartışmaya asla açık olmayan evden ayrılma sözleşmesini kabul edip imzalarken özgürlüğüne kavuşmuş bir insan evladının hissettikleri ile kalbim coşuyor, ruhum naralar atıyordu. Sözleşme şartları mı? Ah tabi benim gözü kapalı imzaladığım sonunu okumaya tenezzül etmediğim o şartlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası# TAMAMLANDI#
RomantizmBaşımın Tatlı Belası -Umut Serisi 3- Aşkın adresi-Umut serisi - Aşk hiç bu kadar iki arada kalmamıştı. Geçmişimi düşündüğümde zihnimde beliren bir suret ve yüzüme tokat gibi çarpan acı gerçekler... Geleceğimi düşündüğümde ise huzur ile kulağıma dola...