9.BÖLÜM(***Oy Didem***)

2.9K 188 4
                                    

"Aşk ummanında rotam belliydi aslında,

Süzüldüm gönül heybenden içeri en saklılarına,

Ab-ı hayattı güzergâhım, sözlerimden yüreğine ulaşan,

Vesile ettim gözlerini, ulaşmak için gönül bahçelerine,"

Vesile ettim gözlerini, ulaşmak için gönül bahçelerine,"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elim titrerken gönlüm çoktan şaha kalkmıştı. Korkak bir gönül eşliğinde çalan telefonumu elime aldığımda görmek istediğim ile karşılaştığım isim arasına hiç beklemediğim bir anda dağlar girmişti. Bu nedir arkadaş? Bu kız da nereden çıktı şimdi? Offff ya, çöle düşüp kutup ayısı ile karşılaşmak bu olsa gerek... Telefonu elime aldığımda gördüğüm isim, lise arkadaşım, densiz ve gereksiz Didem'e aitti. Kız dedikoduda ihtisas yapıp, tarihe adını altın harfler ile dedikodu makinası olarak yazdırmış bir kızdan bahsediyordum. Tam bir ayaklı bela, pek karşılaşmayı isteyebileceğiniz türeden biri değil yani...

"Kusura bakma tatlım, seninle uğraşacak ne vakitim ne de şu an için kaldıracak bir beynim var." Çalan telefonun dur durak bilmemesi canımı sıkıp yüzümü ekşitmeme sebep oldu. "Offf kızım vazgeçsene artık, arama, arama artık," bu kız vazgeçmek nedir bilmez mi ya? Biri şu kızı durdursun.

"Offf Allah'ım ya, bir bu deli eksikti, nereden çıktı şimdi bilmem ki... Neyse duymadım, duymuyorum, şansına küs Didem," kendimi tekrar yatağa geriye doğru bıraktım. Ama ne çare bir çaldı açmadım, iki çaldı açmadım, üç çaldı, dört çaldı, Offfff... Bir dur durak bil be kızım vazgeç ya, Ah atom karıncam Merve'm, şimdi seni daha iyi anlıyorum. İstikrarlı bir şekilde aramaktan vazgeçmeyen telefon sesi ile Merve'ye yaptığım densizliklerin cezasını çektiğimi anladım. Bitmedi bu kefaret, bitmedi bu ceza... Son çare telefonu elime alıp sesini kıstım, "Oh ya huzur budur arkadaş, insana adam akıllı bir depresyonu da yaşatmıyorlar ya, bir huzur verin de rahatça bunalımımı yaşayayım arkadaş."

Birkaç dakikalık huzurun ardından, bu kızdan kaçış olmayacağını anlamam çok geç olmadı. Annemin odama bir hışımla dalıp, öfkeli bakışları ile beni delip geçerken, hiddetli sesi odaya dolup taşıyor, elindeki telefonu gözüme sokarcasına sallıyordu, "Mira, sen mi cevap vereceksin, yoksa ben mi zorla cevap verdireyim bu telefona," tehdit içeren sözlerinde hiç de şakacı bir taraf yoktu. Annem gibi pamuk şeker kadını bile çileden çıkarana kadar ne dedi, ne yaptı acaba bu deli kız. " Ama yeter artık canım, bu ne sabahtan beri zır zır zır, laftan da anlamıyor ki, yok diyorum, uyuyor diyorum, müsait değil diyorum , ama nerede, laftan anlamayan kızımım laftan anlamayan arkadaşı. Ne beklersin zaten, al birine vur ötekisine," An itibari ile annemin öfkesi ile karşılaşarak bu deli kızdan kaçışımın olmayacağını bir kez daha anlamış bulunmaktaydım.

"Anne, bir dur, yavaş, sakin ol, ben arayacağım şimdi onu, fişini, pardon sesini keseceğim, merak etme sen," diye onun gönlünü rahatlatırken tepeme çıkan sinirlerime engel olmam pek de mümkün değildi.

"Bu telefon bir daha çalarsa, kafanda paralarım Mira bilesin," Annem odamdan çıkarken kapıyı da çat diye suratıma çarpmış ve o uzaklıktan bile yerimde irkilmeme engel olamamıştım. İçimde dolup taşan kızgınlığa artık engel olmak ne mümkün.

"Of Didem ya sayende bir annemden tehdit yemediğim kalmıştı o da oldu artık... Seni kızgın demirlerin üzerinde yürütmezsem bana da Mira demesinler," bilmem kaçıncı defa beni arayan, aramaktan vazgeçmeyen deli Didem'in telefonu gözlerimi devirerek bıkkınca açtım.

"Efendim Didem, kızım ne var sabahtan beri zır zır zır arıyorsun."

"Kızım neredesin sen ya sabahtan beri sana ulaşmak için helak oldum burada..."

"Açmıyorsam ya müsait değilimdir yada açmak istemiyorumdur. Ne dersin olamaz mı böyle bir ihtimal." Aman Allah'ım ben bu cümleleri bir yerden hatırlıyorum ama, Kahretsin! Dejavu...Hatta ters Dejavu...

"Kızım onu bunu bırak da sen yokken neler oldu neler, hani Derya vardı ya, kızım bu git sen dengeiz biri ile sevgili ol. O da gitsin onu aldatsın, oda yetmez gibi onu araba da bas..."

"Didem, bana ne kızım Derya'da da, basmalarından da ya."

"Peki sen Can'ı duydun mu? Ya bunun lisede sevdiği kız vardı ya, kız sonunda kavuştular ya bunlar, yakında nişanlanacaklar haberin yok mu ya?"

"Didem, cidden lisedeki hiç kimsenin özel hayatı ile ilgilenmiyorum.

"Peki ya sen, sana vurgun Vural'ın hala seni sayıkladığını biliyor musun? Adamı mecnun ettin ya, artık ne yaptıysan adam senden vazgeçemiyor kızım."Of Vural'da nereden çıktı şimdi ya, lisede bir hafta takıldığım ama Arda'dan vazgeçemediğim için ayrılmak zorunda kaldığım bir çocuktu. Benden iki yaş büyüktü ve ben liseye başladığımda o üçüncü sınıftaydı. Yıllar olmuştu onu görmeyeli, aslına bakarsan temiz düzgün bir çocuktu, belki aramızda bir şeyler de olabilirdi ama Arda olmasaydı. Ona karşı olan duygularımın bir durağı, bir sınırı, bir sonu yoktu çünkü... O benim başlangıcım, sürecim, sonucum ve sonsuzluğum olacaktı. Bu hayat daha azını kabul edemez, başkasına yer açamazdı. Bir yürekte tek aşk kanat çırpar, diğerleri sadece o kanatlara tol alması için esinti sağlardı. O kadar derin düşüncelere daldım ki daldan dala konuşan ve kendini kaybeden kızın şu an hangi mevzu ve hangi insanın hayatına giriş yaptığını bile algılayamadım. En iyisi sesini kesip derdini öğrenmekti yoksa bu kız kaç senenin tüm dedikodularına anlatacak ve beynimi yiyecekti.

"Didemmmmm, kızım derdini söyle zamanım yok." Sesim o kadar uyarıcıydı ki dağılan konuyu toparlamayı bırak hemen konuya bodoslama giriş yaptı.

"Tatile geliyorsun bir arayıp sormak yok, neyse ki sizi sizden fazla düşünen arkadaşınız bir organizasyon yaptı. Bu gece liseden kızlar ile toplanıyoruz. Kız kıza eğlence yapıyoruz." Derken çığlık çığlığa neşe içinde bağırırken içimde tuttuğum nefesin sonunda sesli bir şekilde bıraktım. Yuh ya, bu kız aynı anda kaç motorunu birden çalıştırıyordu böyle, bir an hiç susmayacak sandım, araya girip "sus da motorun soğusun kızım," dememek için kendimi zor tuttum.

"Didem bu gece hiç havamda değilim." Der demez karşıdan öyle bir hiddet ile bağırdı ki korkudan elimden telefonu düşürecektim.

"Bana bak Mira Aktuna, bu gece o partiye gelecek misin, gelmeyecek misin? İster tehdit olarak algıla, istersen sadece küçük bir teklif sen bilirsin, eğer gelmezsen seni o evden kazıyarak çıkarırım haberin olsun. Kırk yılın başında bir organizasyon yaptım, onu da burnumdan getirme, kapatıyorum ben, bayyyy şekerim, akşam saat on da seni alırız." Dedi ve şak diye telefonu yüzüme sert bir şekilde kapadı.

"Bu neydi şimdi ya?" Telefon elimde, şapşal şapşal baktığımda el mecbur gitmek zorunda kaldığımın farkına bir kez daha varırken, " Bir dedikodu makinesi Didem eksikti başımda, aman ne güzel..."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Başımın Tatlı Belası# TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin