18. Bölüm (Rüya)

3.5K 232 4
                                    

Yaklaşık on dakikadır kayayı kaldırmak için çalışıyordum. Onu tek elimle kaldırmam gerekiyordu. Sonunda tüm gücümü toplayıp kayayı iki elimle kaldırdım.
"Tek el diye anlaştık!" Diye uyardı Elice.
Bende biraz daha kendimi sıktım. Bütün vücudum kasılmıştı. Ama sonunda tek elimle kayayı kaldırabildim. Yaklaşık altı-yedi saniye içinde kayayı arkamdan nehire attım. Sinirden kudurmak üzereyken Elice gülüyordu.
"Ne gülüyorsun! Çok mu komik!" Dedim. Sonra baktım ki hala gülüyor, vampir hızıyla arkasına geçip belini kavradım. Ne olduğunu anlayamamıştı.
"Sen bana demin gülüyor muydun?" Dedim. Başını hayır anlamında salladı. Onu kucaklayıp şelaleye doğru ilerledim. Tepinmeye başladı.
"Hayır! Hayır! Düşündüğüm şeyi yapmayacaksın değil mi? Ayy!" Kenarına geldiğim zaman ikimizi birden soğuk şelaleye attım. Suyun biraz dibine girdik. Hafif batmıştık. Elice'ye baktım. O bana sımsıkı sarılırken, ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Bacaklarını belime sardı. Hemen yüzerek yüzeye çıktım.
"Ne oldu?"
"Ben yüzme bilmiyorum." Dedi. Eğer onu bıraksaydım başına bir şey gelebilirdi.

"Ben özür dilerim. Bilmiyordum."
"Su çok soğuk. Çıkalım mı?" Dedi titreyen dudaklarının arasından. Başımı sallayıp onu kucakladım. Sonra yüzerek kıyıya geçtim. Toprağın üstüne geldiğimizde Elice'yi indirdim. Islak saçlarından iki perçem alnına düşmüştü. İşaret parmağımla saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdım.

Önce elime sonra da bana baktı. Korkuyordu. Üşüyordu. Ürpermişti. Ben ona mühürlenmişken o benden korkuyordu. Peki ya sürekli rüyamda gördüğüm Elice? O bana mühürlendiğimi söylemişti. Kolay yolu mu seçmiştim şimdi ben? Belki de şu meşhur uyanma kelimesini anlamam gerekiyordu. Karşımda ki Elice'yi seçerek kolay yolu mu seçmiştim? Rüyalarıma, hayallerime giren Elice'ye sadece sinir olmuştum anlamadığım için kelimelerini, cümlelerini...

Elice'ye baktım. Başımı eğdiğim sürede her şey hızlı gelişmişti. Siyah bir örtüyle yüzünü kapatmış biri ağzına bir mendil dayamıştı. O sırada ben adama doğru atılmıştım. Ama çok geçti. Ona atıldığım sırada sırtımda bir kazık hissettim. Yine aynı şey oluyordu.
Mine çiçeği...

Gözlerimi açtığım da şelaleden uzaklaşmıştım.
Ama bildiğim bir konumda değildim. Sırtımda ki kazığı çıkarttım. Hiç canım acımadı. Mine çiçeğinin etkisiyle biraz yavaş kapandı. Geçtiği zamanda etrafıma bakmaya başladım. Gözlerimin ününden  hızlıca beyaz bir şey geçti.
"Kim var orada?" Cevap gelmedi. Sonra aynı şey tekrar geçti.
"Kim var orada?" Diye bağırdım. Sonra arkama döndüm. Elice beyaz elbisesiyle kanlar içinde kalmıştı. Neydi bu hali?
"Elice. Ne oldu sana?" Dedim endişeli sesimle.

"Sana bunu demeye çalışıyordum. Gerçeklikle yaşamıyorsun. Kendine gel! Biliyorum çok sıkıldın. Ama her şeyin farkına varacaksın. Jacob'la Kızılay dövüşünden sonra her şeyi anlayacaksın."

"Bana artık bir şey söyle. Neler oluyor?"

"Bileğine bak sevgilim." Dedi. Bileğime baktığım da siyah örgülü bir bileklik gördüm.
"Ben bunu bileğime ne zaman taktım?" Diye mırıldandım kendi kendime. Sonra başımı kaldırıp Elice'ye baktım. Neredeydi?
"Elice! Elice!" Seslendim ama yoktu. Tekrar bilekliğe baktım. Kırmızı rengini almıştı. Ama Nasıl? Kafamı kaldırıp etrafa baktım. Kimse yoktu.

Sırtımda ki acıyla derin bir nefes aldım. Rüya görmüştüm! Sırtımda ki kazık çekilmişti. Bir süre öksürdükten sonra etrafa baktım. Rüya görmüştüm yine! Başımın önünde bir ayakkabı gördüm. Başımı kaldırıp kimin olduğuna baktım.
Justin!

Yine çok düzenlemeye gayret etmedim. Bir önce ki bölümle bu bölümü birleştirmeyi düşündüm ancak düzenlemelerim çok karışıcaktı. O yüzden öyle yapmadım. Vote ve yorum yapmadan geçmeyelim lütfen.😁

Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin