ADRİAN:
İnsan kokusunu aldığım yere gelmiştim. Burası sahildi. Etrafıma bakınarak insanları bulmaya çalıştım. İki kişilerdi. Onları bulduğumda ağaçların arkasından ve üstünden zıplayarak sessizce gittim. Kendime çekeceğim ziyafeti düşünüyordum. Sıcak kanın tadına bakmalıydım.Ama gördüğüm manzara her şeyi bitirmişti. Beni bütün isteklerimden vazgeçirmişti. El ele tutuşuyorlardı. Birbirlerine söyledikleri cümleleri duydum.
"Seni seviyorum." Dedi çocuk.
"Bende seni seviyorum." Dedi kız. Sonra yakınlaştılar. Anında oradan uzaklaşmıştım. Birbirlerini severlerken onlara böyle bir şey yapamazdım. Çünkü sevmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum.Hiç beklemediğim bir anda bir kadın çığlığını duymuştum ormanın içinde bir yerlerden. Normal bir insanın duyamayacağı kadar uzaktaydı ancak vampir duyularım sayesinde duymuştum her şeyi. Vampir hızıyla koşmaya başladım. Karşıma eski bir ev çıktı. Seslere kulak verdim.
"Dur yalvarırım yapma!" Kadın yalvarırken adamın hiç acımakla niyeti olmadığını anladım. Zıplayarak cama tırmandım. Beni daha görmemişlerdi. Kadına silahı doğrultmuştu.
"Beni terk edemeyeceksin!" Dedi. Camı kırıp içeri girdim.
"Selam ne haber?" Dedim. Kadın ve adam şaşkınca bana bakıyorlardı. Ama çok uzun sürmedi. Adam silahını bana doğrulttu. Kadın korkudan ağzını elleriyle kapattı.
"Sorun nedir?"
"Ne diyorsun sen? Seni de vurmadan buradan defol git!" Diye bağırdı adam.
"Endişelenmeyin polisim ben." Dedim kadına bakarak.
"Ne polisi! Defol git buradan!" Dedi adam. Kahkaha attım. Ama kahkaham oldukça ruhsuz ve korkutucuydu.
"Ne gülüyorsun!"
"Polis değilim ben!" Dedim. Adamı iyice delirtmiştim.
"Benimle dalga mı geçiyorsun!" diye bağırdı.
"Tanrıya çok şükür ki anlayabildin!"
"Vururum seni!"
"Vur!" diye karşılık verdim.
"Vururum!"
"Vur!"
"Vururum lannn!" Bu şekilde biraz bağırdıktan sonra silahını kaptım. Kadına kaçmasını işaret ettim. Kadın başını sallayıp koşarak çıktı. Adamın kolunu ters çevirdim. Sonra da kırdım. Susması için ağzını kapattığım da elimin içine doğru bağırmıştı. Silahını alıp yere fırlattım. "Sizin gibi adamların gücü ancak kadınlara yetiyor değil mi lan? Yiyorsa gelinde benim gibileriyle dövüşün!" Adam acı içinde bağırırken daha fazla dayanamayıp boğazına yapıştım. Bütün kanını emdim.***
Sahilin kenarına gelmiştim. Güneş'in doğuşuna daha çok vardı. Bir banka oturup saatlerce denizi seyrettim. Güneş doğmaya başladığında Elice'nin hayali yanımda belirmişti. Hayali Elice'nin oturması için yana çekildim. Bu yaptığıma güldü. Bende güldüm.
"Yine uyan demek için mi geldin?" Diye sordum.
"Artık öyle bir şey diyemem." Dedi.
"Neden?"
"Çünkü artık uyandın. Yaşadığımı biliyorsun." Dedi.
"Demek doğru düşünmüşüm." Dedim.
"Çok yakında buluşacağız. Beni bulacaksın. Güvenmemek gereken kişiler var. Unutma" dedi. Ve yine kayboldu. Başımı eğdim. Elice'yi görmek istedim. Ama yine kaybolup gitmişti. "Güvenmemen gereken kişiler var. Unutma." Demişti. Kimlere güvenmemeliyim acaba?ELİCE:
Gözlerimi açtım.
Adrian umarım mesajımı almışsındır sevgilim. Güvenmemen gereken vampir kurulundan başkası değil!Profesör Dylan bana seslenerek derin düşünme odasına girdi.
"Demek buradaydın. Adrian'ı mı düşündün?" Başımı salladım. O da anlarmışçasına başını salladı.
"Bir şeyler atıştıralım. Gel hadi." Dedi. Yine başımı sallayarak onay verdim. O çıktıktan sonra yerden kalktım. Mumları söndürdüm.
Onları ve diğer malzemeleri kaldırdıktan sonra derin düşünme odasından ayrıldım. Kurt tarafım fena acıkmıştı. Vampir tarafımı yeterince susturabiliyordum. Ne de olsa eğitimim onu susturmak üzerineydi.Yemekhaneye geldiğimde Profesör Dylan biriyle konuşuyordu. İkisinin de akıllarını okuyarak ne konuştuklarını dinledim. Bir taraftan da yemek alıp masaya geçmiştim.
"Evet biliyorum. Ama onun burada olması, hem onun hem de bizim için tehlikeli." Dedi adam. "Kesinlikle bay Nawcas. Elice'yi buradan yollamayacağım. İyi ve kuvvetli bir öğrenci. Vampir kuruluyla kesinlikle savaşa gireceğiz!" Dedi müdür Dylen. Onlar bu şekilde tartışırken kurt tarafına yük olduğumu anladım. Benim yüzümden bu savaşa giriyorlardı ve başlarını belaya sokuyorlardı. Vampir hızıyla yemekhaneden ayrıldım. Okula girip soyunma odasına gittim. Eşyalarımı topladım. Sonra yurda gidip orada ki eşyalarımı da aldım. Son kez oraya bakıp çıktım. Adrian'ın karşısına çıkma zamanı gelmişti...
ADRİAN:
Ellerim ceplerimde Elice'nin evinin önünden geçtim. Pencereye baktım. Orda değildi. Bir süre yürüyerek oraya baktım. Sonuç alamayınca yürümeye devam ettim. Vampir okuluna gidecektim. Motorumu kullanmak gelmiyordu içimden. O motora Elice le beraber binmek iyi hissettiriyordu.Okula geldiğimde hala ellerim cebimdeydi.
Antrenman binasına girdim. Profesörle görüşecektim. Tabi ki Kızılay hakkında. Ne de olsa yaklaşmıştı ve ben fazlasıyla salmıştım kendimi.Koridordan dönerken profesörü gördüm. Sonra da profesörle konuşan kadını, elinde valizi olan uzun saçlı bir kızla konuşuyordu. Bu kızın kokusu...çok garip. Kurt ve vampir kokuyordu. Onu görmeseydim iki kişi diyebilirdim. Ama kokusu bana biraz da tanıdık geliyordu. Ve Nasıl hem kurt hem bir vampir gibi kokabiliyordu? İçimde tuhaf bir his vardı. Yakınlık, sevgi, heyecan, endişe, korku... Bütün duygularım birbirine karışmıştı.
Yanlarına biraz daha yaklaştım. Profesör beni gördü.
"Adrian hoş geldin. Sana bir sürprizim var." Dedi. Kıza baktım. Derin bir nefes aldı. Omuzları kalkıp inmişti. Heyecanla bekledim bana dönmesini. Şimdi bütün duygularım sıfırlanmış umut kırıntılarım büyüyordu içimde.Sertçe yutkundum. Önce omuz üstünden, saçlarının arkasından baktı. Dudaklarını nasıl da çekmişti kendine. Birbirine bastırmıştı. Bana dönmeye başladı. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Gözlerini gördüğüm zaman, bir ömür boyu seveceğim ve mühürlendiğim kızı görmüş oldum. O an hatırlamıştım. Bugün Elice'yi ısırdığım gündü zamanın en başına döndüğümüze göre. Bugün kader tekrar yazılmıştı işte...
Her şey açıklanacak. Okumaya devam edin ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1
Vampire(ASKIDA) Ölüme bu kadar yakınken, ölümün ete kemiğe bürünmüş haline aşık olmak ancak bir vampir hikayesine özgü olmalıydı. Aşk, bu kadar güzelken bu kadar ölümcül olmamalıydı.