39. Bölüm

2.4K 151 6
                                    

Onlar hala birbirlerine bakıyorlardı. Ve Jaycop Alice'nin elini tuttu. O an akıllarını okudum.
Birbirlerini ilk defa tanıyan bu iki kişi artık birbirlerini ne pahasına olursa olsun seveceklerdi.

Vampir kurulundan intikam alacaktım. Kardeşim ne kadar güçlü olursa olsun, Jaycop olmasaydı ölebilirdi!

Onları savaştan önce korkutacağım. Sırf onlardan daha güçlüyüm diye savaş çıkardılar. Yetmemiş gibi bir de kardeşime yaptıkları! Hem adi, hem de kalpsiz yaratıklar. Cezalarını ödeyecekler!

Bugün okulun vampir ve kurtlarla karşı karşıya gelen olimpiyatları vardı. Önce onları halledecektik. Sonra tamamen savaşla ilgileneceğiz.

Okula geldiğimizde Jaycop ve Alice oturmuş konuşuyorlardı. Oldukça memnun duruyorlardı. Yanlarına gittik ve selam verdik.
"Naber yıldız aşıkları?" Dedim. Adrian ile ben gülerken onlar bu şakayı pek sevmemişlerdi.
"Sen yarışmayacak mısın Jaycop?" Diye sordu Adrian.
"Hayır. Aptal yarışmadan ziyade benim şuan Alice gibi önemli bir işim var." Dedi. Onların bu halleri bizi çok sevindiriyordu. Adrian'nın elini tuttum. Sonra vampirlerin binasına gittik.

Kızıldereli olan Abigail ve Christina bize yaklaşıyorlardı. Bize gülümsediler.
"Sizi görmeyeni uzun değilde bir kaç gün oldu." Dedi Abigail. Gülümsedik.
"Bugün karşınıza biz çıkacağız" dedi Christina.
"Arena da görüşürüz o zaman." Dedim.
"Görüşmeyeceğiz. Sizi yeneceğiz."
Dişlerimi göstererek gülümsedim.

Aslında dün Alice'yi Christina dönüştürebilirdi. Çünkü o da bir kurttu. Ama dün o panikten ikimizinde aklına gelmemişti. Zaten ona ulaşmamızın bir yolu da yoktu. En azından Jaycop mühürünü bozmuş oldu.

"İyi ki beni bulamamışsınız. Onlar gezegen yıldızlarının mühürlüleri. Bu evrenin bir oyunudur Elice." Dedi Christina. Aklımı okumuş olmalı.
"Belki de öyledir" dedim.
"Öyle" dedi.

*************************
Dizimin altına kadar gelen bir tayt, dirseklerime kadar uzanan bir tişört giydim. Mavi renkteydiler. Vampirleri temsil eden renkti bu. Kurtların ki kırmızıydı. Ve biz vampirlere kanı hatırlatıyordu.

Kurtlara ve vampirlere ait iki ayrı çadır vardı. Ben ve Adrian vampirlerle beraberdik. Ama profesör Dylen birden girdi. Ve bize kötü haberi verdi.
"Elice, Adrian. Siz iki çadıra da girmiyorsunuz. Direk olarak alfalarla çıkıcaksınız." Dedi. Oflayarak çadırdan çıktık. Büyüyle kıyafetlerimi değiştirdim. Kıyafetlerimi siyaha dönüştürmüştüm. Adrian da aynısını yaptı. Sonra alfaların karşısına çıktık.
"Önce öbür vampir ve kurtlar çıkıcak. Sonra da alfalar dört kişi olarak çıkıcaklar." Dedi profesör Dylen. Başımızı sallayarak onu onayladık. Ve birinci raunt için vampirlerden Alexandra çıktı. Kendini oldukça geliştirmişti. Ne de olsa o bir safkan. Karşısına da kurtlardan
Brianna diye bir kız çıktı. Kızıl kıvırcık saçları vardı. Ve ürkütücü yeşil gözleri. Ve kurt sezilerimden onun bir safkan olduğunu anladım. Ama Alex'in kazanacağına emindim.

İki ayrı kapıdan labirente girdiler. Labirentte bazı tuzaklar olacak. Sonrasında bir anahtar bulmaya çalışacaklar. Ve anahtarı bulan çıkacak. Eğer karşı karşıya gelirlerse düello yapacaklar. Ve düelloyu kazanan anahtarı alıp çıkacak.

Hala Alex çıkmamıştı. Yaklaşık yarım saat olmuştu. Ve sonunda çıkmıştı. Gri bir duman etrafındaydı. Henüz yüzünü görememiştim. Ama gölgesi kalabalıktı. Sanki yanında biri daha vardı. Dumanların arasından çıktığında şok olmuş vaziyette ayağa kalktım.

Alex'in sol omzumda bir kazık vardı. Sağ tarafında üç yerinden yaralanmış Brianna vardı. Onlara koşarak yardım etmeye çalıştım. Ama Micheal benden önce davrandı. Hareketlerimi yavaşlatarak onları izledim. Micheal büyüyle Brianna'yı sedyeye yatırdı. Alex'i kucaklayıp vampir hızıyla koştu ve vampirlerin çadırına getirdi. Bende arkalarından çadıra girdim. Micheal Alex'in başını ellerinin arasına almıştı. Yaralı Alex gözlerini kapatmıştı. İlk defa can acısı çekiyordu.

"Dayan güzelim. Kurtulucaksın." Dedi ve alnından öptü. Sonra kazığı çıkarttı. Büyülü sözlerle yarasını iyileştirdi. Sonra Alex'in elinde ki parlak şeyi gördüm. Büyüyle onu kendime çektim. Anahtarı almıştı. Çadırdan hızlıca çıktım.

Anahtarı havaya kaldırarak söyledim.
"Anahtarı Alexandra aldı!" Herkes Alex için alkışları koparmıştı. Ve tezahürat başladı.
"ALEX, ALEX!" Çadırdan Alex biraz bitkin bir şekilde çıktı. Herkese gülümsedi.
"BİRİNCİ SAYI VAMPİRLERİN!" Dedi profesör. Alex tekrar çadıra girip dinlenmeye gitti. Şimdi vampirlerden Micheal çıkıcaktı. Karşısına da kurtlardan Ivan çıkıcaktı. Siyah saçları ve altın sarısı gözleri vardı. O da bir safkanmış. Kapılar açıldığında ikisi de labirente girdiler.

Yaklaşık on dakika sonra Micheal elinde anahtarla çıktı. Beş dakika sonra da Ivan çıktı. Bacağından yaralanmıştı. Topallayarak çadırına yürümeye başladı. Brianna koşarak ona yardım etti. Ama Ivan onu itekleyerek yardım etmesini engelledi.

"İKİNCİ SAYI VAMPİRLERİN!" Vampir tarafı alkışlanırken Micheal vampirlerin çadırına girdi. Üçüncü sayı için vampirlerden Jenna ve kurtlardan Arthur çıktı. Arthur benim kızılay rakibimdi. Ama melez olduğum gerçeğinden dolayı onu rakiplikten çıkarmışlardı.

İkiside labirente girdi. Biz de her zaman ki gibi onları bekledik.

On dakika sonra bir kapı açıldı. Hepimiz heyecanla oraya baktık. Arthur Jenna'yı kucaklamıştı. Koşarak vampirlerin çadırına girdi.
"SAYI KURTLARIN!" Anahtarı Arthur almış olmalı.

Sıra Jeffrey ve Lisa'daydı. Umarım Lisa alır. Eğer Jeffrey alırsa durum eşitlenir. Ama Lisa alırsa kurtlar diskalifiye oluyorlar. Sonra vampirler öbür okullarla yarışıyor.

İkisi de labirente girdi. Umarım Lisa alır da kurtlar elenir...

Jeffrey elinde anahtarla labirentten çıktı. Ama Lisa hala çıkmamıştı.
"Neden Lisa çıkmadı?" Dedim.
"Bilmiyorum." Dedi Adrian. Sonra Jeffrey koşarak labirente girdi.
"Lisa!!" Jeffrey öyle bir bağırmıştı ki ona kötü bir şey olduğunu anladım. Bir kaç saniye sonra Jeffrey bir şeyler sayıklayarak onu kucağında getirdi.
"İyileşeceksin güzelim. Beni affettiğini söylemeden bırakmam seni. Yaşamalısın." Dedi. Sanırım bir geçmişleri vardı. Ama bu olimpiyatlar çok fazla tehlikeli. Çok fazla yaralı var.
"SAYI KURTLARIN!" Dedi profesör. Durum berabereydi. Ama bu kadarı da fazlaydı. Daha fazla yaralı olmamalıydı.
Profesörün yanına gittim.
"Profesör! Bu kadar yaralı çok fazla! Lütfen yarışı bitirin!" Dedim.
"Elice, nasıl böyle bir şey yaparım? Yarışmanın tam ortasındayız. Zaten bir oyun kaldı." Dedi.
"O zaman beni çıkartın. Kimsenin gücü kalmadı." Dedim. Biraz düşündü. Sonra başını salladı.
"Alfalar dört kişi olarak çıksınlar."dedi. Başımı salladım.

İşte şimdi sıra bizdeydi...

Arkadaşlar vote ve yorumlarınızı bekliyorum... Verilen bütün destekler için çok teşekkür ederim...

Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin