ELİCE:
Ağlamaktan ağrıyan göz kapaklarımı araladım yavaşça. Bir kaç saniye tavanla bakıştım. Yanımda uyuyan ve elimi bütün gece hiç bırakmayan Adrian'a baktım. Huzursuz bir şekilde kaşlarını çatmış uyuyordu. Bütün gece benimle konuşmuş, beni ikna etmeye çalışmıştı.
Elimi kaldırarak yanağını okşadım. Yeni çıkan sakalları elimi gıdıklıyordu. Solgun teni tekrar izlenmeye hayran bıraktırıyordu kendini. Siyah saçlarının bembeyaz teniyle yaşadığı zıtlık o kadar çekiciydiki...
Kusursuz diye geçirdim içimden. Harika bir insandı. Yakışıklıydı, iyi bir karaktere sahip ve ayrıca duyguları o kadar samimiydi ki. Geçirdiğimiz zaman bana hiç yetmemişti.Her ne kadar az vakit geçirmiş olsak da onu seviyordum. Aklımdan hiç çıkmıyor, sürekli beni mutlu ediyordu. Dokunuşları beni heyecanlandırıyor ve sürekli onu yanımda istiyordum. Bir an onu nasıl bırakabilirim ki diye düşündüm. Ancak Adrian benimle uğraşmak zorunda değildi. Onu buna zorlayamazdım.
Düşündüklerimle akan gözyaşımı sildim. Burnumu hafifçe çektim.
"Seni kaybetmek istemiyorum." Diye fısıldadı birden. Sonra gözlerini açtı. Sanki hiç uyumamış gibiydi.Gözyaşlarımı o sildi. Elimi yüzünde gezdirmeye devam ettim. Bütün hücrelerini ezberlemeye başladım.
Başparmağını dudağımın üstünde gezdirdi.
"Ağlamayı bırak güzelim. Hepsi bitecek." Dedi yanağımı okşamaya başlarken.
"Geçmeyecek..." diye fısıldadım. "Geçmesini istemiyorum..." diye açıkladım.
"Lanet koşu yarışması!" Diyip elini çekti. Sırt üstü yatıp tavanla bakışmaya başladı.
"Böyle konuşmayı bırak! O yarışma benim hayalim!" Yüzü hızlı bir şekilde bana döndü.
"Alt tarafı bir yarışma olduğunun farkında mısın?" Diye diretince kaşlarımı çattım.
"Sana o yarışmanın benim en büyük hayalim olduğunu söylüyorum! Neden anlamıyorsun?! Eğer yarışmayı kazanırsam tedavi olacağıma söz veriyorum!" Derken o kalkıp sandalyenin üstünedeki deri ceketini giymişti. Bende olduğum yerde doğrulmuştum.
"Bak Elice, üzgünüm ama bu yaptığının bir açıklaması yok! Beyin tümörün ne kadar ilerlemiş olursa olsun ölüme göz göre göre gitmen senin sadece aptal olduğunu gösterir!" Dedi yüzüme karşı, bir anda!
"Bana aptal mı demek istiyorsun?"
"Bu yaptığın aptallıktan başka bir şey değil!" Dediğinde sinir beynime işledi adeta!
"Peki! Aptal biriyle beraber olmak istemiyorsan sen bilirsin!" Dediğimde kaşlarını çattı.
"Senin yanında olmak istiyorum ve bana bunu mu söylüyorsun?!" Diye bağırdı.
"Karşımda ki ne diyorsa karşılık veriyorum!" Dediğimde bir şey demedi ve kapıya yöneldi. Kapı kolunu indirdi. Tam açacağı sırada,
"Git, kimseyi istemiyorum yanımda!"Ağlamaktan gözlerim bulanıyordu.Hızlı bir hareketle kapıyı açıp dışarı çıktı. Kapıyı sertçe kapattı.
"Harika." Diye mırıldandım.
"İstediğin oldu Elice, yapayalnızsın artık."ADRİAN:
Elice'nin ölümle ilgili laflarına katlanamıyordum. Aptal bir yarışma için hayatını riske atması aptalca ve mantıksızdı. Gereksiz ve...her neyse!
Motora bindiğim gibi okula gittim. Motordan inip kimseye görünmeden vampir hızımla binaya girdim. Gizli kapıdan aşağı indim.
Kum torbasının karşısına geçtim. Ceketimi yere attım. Tişörtümü hızlı bir hareketle çıkartıp rasgele fırlattım. Box eldivenlerini takmadan çıplak elle kum torbasına vurmaya başladım. Bütün gücümle yumruklarımı ve tekmelerimi kum torbasına geçirdim. Deri kaplama kum torbası benim derimle çarpısınca ortaya kulakları çınlatacak bir ses çıkıyordu.
Kum torbasını tamamen parçaladım. Büyüyle tekrar oluşmaya başladı. Bezgince diz çöktüm ve kafamı kum torbasına yasladım. Ellerimi etrafına sardım. Bunu Elice'ye yapmamalıydım. O kapıda durduğum gibi yanına gidip ona sarılmalıydım. Aptalın teki olan bendim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1
Vampiros(ASKIDA) Ölüme bu kadar yakınken, ölümün ete kemiğe bürünmüş haline aşık olmak ancak bir vampir hikayesine özgü olmalıydı. Aşk, bu kadar güzelken bu kadar ölümcül olmamalıydı.