17. Bölüm (Sen bir vampirsin)

3.7K 239 6
                                    

Kapak yapımı sevgili arkadaşım Crescenthigh'e aittir.
                      *****************
Dudaklarına yaklaşmaya başladım. Dudaklarımı izliyordu. Ona daha fazla yaklaşınca, birden geri çekildi. Sonra ayağa kalktı.
"Biraz fazla hızlı gidiyorsun!"
"Başka şartlar altında karşılaşsaydık böyle yapmayacaktın."
"Sen ne kadar saçma bir insansın!"
"İnsan değilim." Dedim ağır bir şekilde.
"Ne yoksa bir vampir misin?" Diyip bağırdı.
"Evet." Dedim sırıtarak.
"Ha! Yeter bu kadar saçmalık!" Diyip yürümeye başladı. Ayağa kalktım. Vampir hızımı kullandım. Onun hiç beklemediği bir anda sırtıma aldım.
"Ne yapıyorsun? Bırak be..." Lafını bitirmeden uçarak ağaçların dallarına çıktım. Beni sımsıkı tutarken attığı çığlıkların haddi hesabı yoktu. Bir insan olsam, sıktığı boğazım fazlasıyla morara bilirdi. Ya da boğula bilirdim. Ama ben bir vampirdim. Bunu hiç bir zaman yadırgamamış ve benimsemiştim. Vampir olmamla gurur duyuyordum. Vampirlik benim benliğimdi çünkü.

"Şimdi bana inandın mı?"
"Ahhhhhhhh! Evet evet evet! Dur lütfen, gerçekten inanıyorum. İnanıyorum." Dedi çığlıklarının arasından. Ben muzipçe gülerken, ağaçların dallarının içine girerek durdum.

Oldukça yüksekteydik. Onu kalın bir dalın üstüne usulca bıraktım.
"S-s-sen gerçekten, bir vampir-sin." Dedi kekeleyerek. Korkmuş ve heyecanlanmıştı.
"Korkmana gerek yok. Elice," dudaklarına yaklaştım.
"Seni seviyorum. Sana mühürlendim ben." Elimi beline atıp onu kendime çektim. O da ellerini kollarımın üstüne koydu.
"Mühür ne?" Dedi titreyen sesiyle. Ona vampir olduğumu söylediğim ve her şeyi anlattığım için heyecanla mühürü anlattım.
"O ölse bile, kimseyi seçememek demek. Ölene kadar korumak. Çektiği her bir acıyı çekmek. Bütün organları olmak demek. Nefesin olmak demek. Her şeyin olmak..." Dedim. Dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda gözlerini kapattı. Karşılık verdiğinde hissettiğim şeyler, bir hiçti.

Neden böyle hissettiğimi anlamıyordum. Sanki buraya ait değilmişim gibi. Beni tutan tek şey Elice. Ama o da sanki eski Elice değil! Gözlerine baktığımda eskisi gibi hissetmiyorum. Oysa ki onun öldüğü gün ben ona mühürlenmiştim.

Gözlerimin önüne yine beyaz elbiseli Elice geldi. Oysa ki şuan dudaklarımda mühürlüydü dudakları.

Bana sinirle bakmaya başladı.
"Zaman geçtikçe daha çok uyuyorsun. Boşuna gelmiyorum senin gözlerinin önüne. Yanlış yapıyorsun sevgili! Uyan artık!" Dedi ve yine kayboldu. Bu neydi şimdi? İşte Elice'nin yanındayım! Bana uyan diyip duruyordu. Ne mesaj vermeye çalıştığını anlamıyordum. Artık sıkılmaya başlamıştım.

Dudaklarından ayrıldığımda bana baktı.
"Bir vampirle öpüşmek, vay canına!" Dedi. Dediği şeye güldüm. Ama aslında hiç gülmek gelmiyordu içimden. Belini kavrayıp, "Sıkı tutun!" Dedim. Ve cevap beklemeden ormanın içine girdim. Ağaçlardan ağaçlara sürekli yer değiştirip rüzgarla beraber karıştırdım ikimizi. Sürekli zıplıyordum. Oldukça yüksekti. Uçmak beni her zaman mutlu etmişti.

Şelalenin kenarına indim. Elice'yi sırtımdan yavaşça indirdim.
"Başka neler yapabiliyorsun?" Diye sordu. Oldukça heyecanlanmıştı.
"Bir ağacı bile yerinden sökebilirim."dedim.
"Hadi ordan! O kadar mı güçlüsün?" Diye sordu inanamayarak. Zaten hiç bir şeye inanamıyordu.

Başımı salladım.
"E hadi o zaman. Şurdaki kayayı kaldır. Ağaca yazık olmasın." Dedi. Gösterdiği tarafa baktım.
"O ha!"

Düzeltmeme gerek kalmadı açıkçası. Yazım yanlışı olup olmadığına baktım. Ama sizin bir isteğiniz varsa tekrar düzeltebilirim. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...

Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin