Olanlardan sonra Micheal ile eve geldik. Bütün yol boyunca beni taşımış ve yardım etmişti. Sonunda yorgun bir şekilde yatağıma uzandığımda vücudum kan istiyordu. Uuzun süredir içmemiştim.
"Dostum ben büyü kitaplarına bakacağım. Bunun mutlaka bir açıklaması olmalı." Dedi Micheal ben yastığımı düzeltirken.
"Gerek yok. Neden olduğunu biliyorum." Dedim kendimden emin bir sesle.
"Bana anlatmayı planlıyor musun?" dedi kaşlarını çatarak.
"İki torba kan verirsen olabilir." Dedim.Güldü ve başını salladı. Sadece iki saniye içinde, odamdan çıktı ve merdivenlerden inip, mutfağa girip buz dolabından kan torbalarını alıp, tekrar merdivenlerden çıkıp odama girip bana iki torba kan getirdi. Tabi ki bunları vampir hızıyla yapmıştı. Ona her şeyi anlattım...Bir saatlik sohbet, Micheal'ın yorumlarından sonra dinlenmeye karar verdik. Gözlerimi kapattım. Elice'yi düşündüm. Beynini okudum. Şuan eve varmış hatta uyurken ağlıyordu. En azından evdeydi. Ama onu yarın görmeliydim. Düşüncelerimin arasına sızan rüyalarımda ki Elice'ten başkası değildi. Yarın Elice'yi görmeyi düşünüyordum ancak gerçek olup olmadığıyla ilgili kuşkularım vardı. Belki de hiçbir şey rüya değildi. Her şey gerçekti ve yeniden yaşadığım şeylerin hepsi birer oyundu. Elice gerçekten yaşıyordu ve bir şekilde birbirimize uzaktık. Düşüncelerin beni fazla yorduğunu ve bitmediğini anlayınca gözlerim kapatıp kendimi uykuya bırakmaya çalıştım...
"Yardım et! Lütfen! Adrian! Sevgilim yardım et! Çok acıyor!" Duyduğum sesle yerimden kalktım. Daha dalmamıştım bile uykuya. Etrafa bakındım. Ama kimse yoktu! O sesin sahibi kesinlikle Elice'ydi.
"Elice!" Seslendim ama cevap gelmemişti. Sonra bugün kemiklerimin kırıldığını hatırladım. Belki de Elice böyle acı çekmişti. Onun çektiği acıların aynısını benim de çektiğim geldi aklıma. Evet, bu yüzden kemiklerim kırılmış olabilirdi. Bu yüzden kendimi her şeyin en baştan başlamasına rağmen mühürlenmiş hissediyordum.Başımı ellerimin arasına aldım. Düşünceler yine dolmuştu aklıma.
"Neredesin Elice? Nerdesin güzelim?" Diye sayıkladım.
"Uyanıyorsun. Benim yaşadığımı anladın." Sesi duyduğumda başımı ellerimin arasından çektim. Elice yine o beyaz elbisesiyle karşımda duruyordu. Gelip yanıma oturdu. Yatak çökmemişti. Çünkü o bir hayaldi.
"Artık anlıyorsun. Bu benim sana ulaşma yöntemim. Yakında buluşacağız sevgilim." Dedi. Elini yanağıma attı. Okşadı. Yanağıma koyduğu elinin üzerine koydum elimi. Ama hissetmedim. Gitmişti. Yine gitmişti. Hissedemediğim ellerini yanağıma atıp gitmişti. O yaşıyordu. Onu bulmalıydım. Ama nasıl bulacaktım? Düşündükçe sinirleniyordum!Ayağa kalktım. Aşağı inip evden çıktım. Avlanmazsam eğer sakinleşemezdim. Vampir hızıyla evden çıkıp ormana gittim. Kokuyu takip ettim. İnsan kokusu! Vampir yüzümün ortaya çıktığını hissettim. Gözlerim kırmızı halini alırken, yüzümde mor damarlar çıkmaya başladı. Dişlerim uzadı. En hızlı şekilde insan kokusu aldığım yere gittim...
Merhaba arkadaşlar. Üzgünüm biraz kısa bir bölüm olmuş. Sizin de fikirlerinizle mutlaka bira daha geliştiririm bu bölümümü. Çok çok öpüyorum. Bu arada Elice'nin hayali Adrian'a uyandığını söylüyor. Sizce bu ne demek. Öbür bölüme geçmeden bir fikrinizi almak istedim. Hoşça kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Ay Doğuyor (BİR VAMPİR HİKAYESi)1
Vampire(ASKIDA) Ölüme bu kadar yakınken, ölümün ete kemiğe bürünmüş haline aşık olmak ancak bir vampir hikayesine özgü olmalıydı. Aşk, bu kadar güzelken bu kadar ölümcül olmamalıydı.