yorum:))
°•°•
Gözlerimi yavaşça araladığımda, kaç saat uyuduğumu hesaplamaya çalışıyordum. Olduğum yerden doğrulup ellerimi yattığım yumuşak zeminde sabitlediğimde uyku sersemliğim anında gitmiş, şaşkınlıkla gözlerimi aralamıştım. En son Hoseok'un odasındaydım ve sanırım uyuyakalmıştım. Şimdi ise bana oldukça yabancı gelen koyu renkli oda korkuyla irkilmemi sağlamıştı.
Yataktan hızla kalkacağım sırada yanımda beliren bedenle şaşkınlıkla ağzımı araladım. Normalde olsa büyük ihtimal çığlık falan atardım fakat şoktan olsa gerek sesim çıkmamıştı.
Hoseok şaşkın suratıma gülümseyerek bakarken ellerini hala oturur halde olduğum yatağın iki yanına koydu ve üzerime eğildi. Dudaklarını dudaklarımla birleştirince aptallığımdan biraz sıyrılmıştım. Yavaşça ona karşılık verirken bir elini çenemde sabitledi ve alt dudağımı hafifçe dişleyip geri çekilmişti. Onun bu hareketi nefesimin kesilmesine sebep olurken beni korkuttuğu gerçeğini tekrar hatırlayıp gözlerimi kısarak yüzüne baktım. O ise eğleniyor gibiydi.
"Bir anda belirirken ne düşünüyordun sen? Ayrıca, neredeyiz biz?"
"Tatile çıkacağımızı söylemiştim." yüzündeki sırıtışla kendini yatağa bırakırken bileğimden çekip üzerine düşmemi sağladı. Cevabı beni tatmin etmekten oldukça uzaktı. Derin bir nefes verip başımı iki yana salladım.
"Beni kaçırdın mı yani?"
Kolları belimi sararken dudaklarını hafifçe boynumda gezdirdi ve kıkırdadı. Titrediğimi hissedebilmiştim.
"Artık benim esirimsin, güzelim."
•○•○•
Minhyuk
"Ne demek Changkyun iki gündür yok?"
Hyungwon koltukta otururken ben ise önünde dikilmiş, kollarımı göğsümde kavuşturup sorgulayıcı bir tavırla yüzüne bakıyordum.
"Bir şey söyleyeceğim ama, delirmenden korkuyorum."
Hyungwon gerginlikle arkasına yaslandığında ona bakarak devam etmesini işaret ettim. Yüzüme bir süre şüpheyle baktıktan sonra devam etmişti.
"Şu seri katil de kaçmış."
"Hassiktir." gözlerimi şaşkınlıkla irileştirip ona baktığımda derin bir nefes vermişti. Açıkça, bana psikopatın tekinin Chang'ı kaçırdığını söylüyordu. Ve bu kadar sakindi?
Tamam, çok sakin değildi ama olması gerektiğinden sakindi.
"Belli değil Minhyuk. Bir süre yanımda kalmanı istiyorum." Söylediği şeyle bakışlarımı tekrar ona yönlendirdiğimde az önce duyduğum şey yüzünden sevinememiştim bile.
"Neden?"
"Güvenli değil." Hyungwon ayaklandığında arka cebinden telefonunu çıkardı ve göremediğim bir numarayı tuşlarken başıyla kapıyı işaret etti.
"Kapının yanındaki küçük dolapta anahtar var. Benim çıkmam gerek, birkaç eşyanı alıp eve gel."
Başımla onu onayladığımda telefonuna tekrar bakıp kaşlarını çattı. Ardından tekrar arka cebine koyup bana dönmüştü. Bu seferlik haifçe gülümsemeyip saçlarımı karıştırdı.
"Sana gelirken dondurma alacağım. Endişelenme, hm?"
Bu sefer gerçekten gülümsediğimde tatmin olduğunu tahmin etmiştim. Evden çıkarken gözlerimle onu takip ettim ve çıktığında derin bir nefes verip kendimi koltuğa bıraktım. Yakınımda olan insanlar böylesine az iken bir de onlardan birinin tehlikede olduğunu bilmek iğrençti.
°•°•°
"Yani, diyorsun ki çocuğu sırf 30 emri yerine getirmek için kullanıyor?"
Myungsoo hafifçe kaşlarını çatmış uzun olanın dediklerini anlamaya çalışırken mırıldanmıştı.
"Emin değilim, onların da insanlar gibi bir takım hisleri var. Yine de dediğin de oldukça mantıklı." Hyungwon iç çektiğinde aklına gelen şeyle sıkıntıyla saçlarını karıştırdı.
"Youngjae delirecek. Changkyun'un yerini hemen bulmalıyız. Ya bizi cezalandırırsa?"
"Ne yapabilir ki? Çoktan yukarıdan kovulduk." Myungsoo sırıtıp omuz silktiğinde ardından poz verir gibi yapıp mırıldandı.
"We are the fallen angels!"
"A-ha, çok havalıyız Myungsoo. Haklısın, ingilizce söyleyince hoş." Hyungwon sinirle homurdandıktan sonra elindeki dosyaları kısa olanın göğsüne çarptı.
"Ama kovulan melekler pek havalı durmuyor, hm?"
Önden ilerleyip sırıtarak mırıldanırken Myungsoo onun taklidini yapıp göz devirmişti.
(Y/N: dedim size avcı değiller diye ;D)
°•°•°
"Tamam, sen yemek yemiyor olabilirsin ama bu beni hazırlarken taciz edebileceğin anlamına gelmiyor Hoseok."
Vücudumda gezinen ellerken kurtulmak için tezgahta yana kaydığım sırada kalçamda hissettiğim ufak sızıyla gözlerimi sinirle açıp arkama döndüm. Hoseok yüzündeki sırıtmayı masum bir ifadeye dönüştürmekte gecikmişti.
"Seni piç, elimde ne var görüyorsun değil mi?" bıçağı ona doğru tuttuğumda önce bıçağa bakıp gülümsedi ve parmağını bıçağın sivri kısmına bastırdı. Korkarak geriye sendelediğim sırada sırıtıp parmağını kaldırdı. Çiziği bile yoktu.
"Beni bunlarla korkutamazsın bebeğim. Yine de, dikkatini dağıttığım için üzgünüm." Göz kırpıp dudağıma hızlı bir öpücük kondurduktan sonra ortadan kaybolmuştu. Derin bir nefes verip önüme döndüm ve yaptığım işe devam etmeye başladım. Yüzümdeki aptal gülümsemeyi istesemde yok edemiyordum.
Aşık olmak, güzeldi.
°•°•°•
Baktım 80 yorumu geçmiş dedim yazayım artık yoksa beni taşlayacaksınız falan;D
Ficin nasıl ilerleyeceği yönünde tahminleriniz varsa yorum olarak yazar mısınız? Merak ettim;3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost || Wonkyun
FanfictionSadece nefes almaya çalışıyorum, sadece anlamaya çalışıyorum, Çünkü bu duvarları ben inşa ettim. Senin yıkıldığını izleyebilmek için. Ve, ben her şeyi kaybettim. Şimdi beni kim kurtaracak? *** Uyarı: boyxboy, korku. İyi okumalar.