Sevgimi hissettirebilen bir insan olduğumu düşünmedim hiç. Küçükken anneme veyahut babama 'seni seviyorum' gibi süslü cümleler kurmamıştım. En yakın arkadaşıma 'en yakın' arkadaşım olduğunu da söylememiştim. Lisedeyken hiç sevgilim olmadığını da buna bağlıyordum. Karşımdaki kişinin cinsiyeti fark etmezsizin, sevgimi hissettirmek zorunluluğum vardı ve bunda başarısız olduğumu bildiğim için gelen teklifleri reddediyor, kimseye de etme cesaretini göstermiyordum.Şimdi bakıyorum da, nedenini oturup düşünmemiştim hiç. Psikiyatri okuyup insan psikolojisi üzerinde yıllarca çalışmama rağmen kendimi hiç merak etmemişim şimdiye dek. Kendi yaşamımda benliğimi arka taraflara atmak oldukça tuhaftı aslında.
Düşündükçe fark ediyordum şimdi, Hoseok'a onu sevdiğimi hiç söylememiştim.
Ama, o uyurken, bana bakarken, konuşurken, dokunurken; irislerim yüzünün her zerresinde gezinirken haykırmıştım aslında sevgimi sessizce.
Bir anda içimi bir soğukluk kaplamıştı. Tüm vücudum titredi ve burnumun kızardığını hissettim. Ormanın çıkışına ulaşmıştım bile.
Dünyada ise sevgiden daha önemli şeyler vardı aslında.
Cidden, vardı.
En basitinden, güven. Hoseok'u her zerresine kadar sevebilirdim belki, ama ona güvenmiyordum.
Hem de hiç.
Gözümün önüne bir canavara dönüşürken tüm her şey yok olmuştu. Nazik dokunuşları, içimi okşayan kadife sesi, yoğun bakışları.
Yok olmuştu.
Sadece ellerindeki ve tişörtüne sıçramış kanlar, gözlerindeki siyahlık vardı.
Ve şimdi ben onun her şeyinden kaçıyordum.
Tüm o güzelliklerinden, tüm o çirkinliklerinden.
****
"Lütfen uyan... uyanmalısın Minhyuk. Kalk ve dondurma istediğini ve acıktığını söyle bebeğim. Gözlerindeki yapay sinirle bak bana. Hadi güzelim.."
Hyungwon gözlerindeki kurumadan yerine yenisi eklenen yaşlarla bağırıyordu.
Ya da, bağırdını sanıyordu. Ağlamaktan kısılmış sesi çatlamıştı ve kan çanağından farksız gözleri tüm acizliğini gözler önüne seriyordu.
Minhyuk'un morarmış dudakları ve buz gibi olmuş teni ürküttü onu. Aniden titredi ve gözlerini kapattı. Üşüyordu, çok fazla üşüyordu.
Bedenini onunkine yanaştırdı ve sokuldu artık hareket etmeyen göğsüne. Başını boynuna gömmüştü. Vanilya kokusu onu rahatlatırken titreyen bedenine söz geçiremiyordu. Haykırdı ve sarsıldı bedeni, Tanrı'ya ona böylesine büyük bir acı yaşattığı için kızgındı. Çok kızgındı.
"Ben düşmüş bir meleğim bebeğim, hala düşüyorum-"
Durdu ve kesik bir nefes verdi. Boğazı öylesine yanıyordu ki nefes almak işkence gibiydi.
"Sanırım sen de öyleydin. Ama, Tanrı seni geri aldı güzelim."
Gözleri sarı saçlarına takılırken gülümsedi. Çok güzel gülümsedi.
"Çok yanında geleceğim yanına, beni bekle. Olur mu?"
Zar zor bedenin yanından ayrılıp birkaç adım attı. Bedeni, taşıdığı yükü kaldıramamış olacak ki tekrar soğuk zemine bıraktı kendini.
****
"Hyung, soru sormanı istemiyorum. Eğer böyle olmaya devam edeceksen gideceğim."
Kihyun küçüğün tehtidiyle susup bakışlarını onun yorgun bakışlarına çevirdi. Aslında korkmuştu. Baya korkmuştu. Hoseok'un onu çoktan öldürdüğünü falan düşünüyordu çünkü. Şu an ona sarılmak, kokusunu içine çekmek istese de yapmadı. Yapamazdı.
"Anlatana kadar hiçbir şey sormayacağım. Ama.. sana zarar verdi mi Changkyun?"
Endişesini saklamaya çalıştığı belli olan ciddi ses tonuna gülümsemek istedi küçük olan. Fakat yüz kaslarını oynatmak bile zor geliyordu sanki.
"Hayır."
Net bir şekilde cevapladıktan sonra Kihyun'un ona verdiği yatakta arkasına döndü ve gözlerini kapattı. Bu, konuşma bitti anlamına geliyordu sanırım.
Yanında bir ağırlık hissettiğinde onu itmek, yataktan çıkmak istemişti ama saçlarının arasında yavaşça dolanan parmaklar onu durdurdu. Bir anda daha iyi hissettiğini düşündü, fakat sadece bir sürelikti bu da.
"Hep yanında olacağımı biliyorsun.."
Kulağına fısıltı gibi gelen kısık ses tonu göz kapaklarının titreşmesini sağlarken arkasındaki bedeni tam anlamıyla hissetmişti. Kihyun kolunu beline sardı ve devam etti.
"Sadece, benden kaçma."
****
off bu iğrenç bölüm için kendimi öldürmek istiyorum aslında
Bölümün başında yorum yapın bile demedim çünkü iğrenç oldu yani nesine yorum yapacaksınız
bilmiyorum yani bu fici çok seviyordum ama artık sevmiyorum cidden, yazışımı da sevmiyorum, kurguyu da sevmiyorum,
aslında yazışımla ilgili hiçbir şeyi sevmiyorum o yüzden yazmayı bırakayım diyorum ama bari elimdekiler bitsin
neyse çok konuştum

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost || Wonkyun
FanfictionSadece nefes almaya çalışıyorum, sadece anlamaya çalışıyorum, Çünkü bu duvarları ben inşa ettim. Senin yıkıldığını izleyebilmek için. Ve, ben her şeyi kaybettim. Şimdi beni kim kurtaracak? *** Uyarı: boyxboy, korku. İyi okumalar.