pàbitel;

469 31 34
                                    

pàbitel [çekce];

yaşamaya kendini kaptırmış, hayata âşık, nedensiz şeyler yapan/söyleyen, en basit şeylerde güzellik arayan; hayatın yaşamaya değer olduğunu kanıtlamaya çalışan kişi.

Art arda çalan kapıya içimden kaba düşüncelerimi yolladıktan sonra sızlana sızlana da olsa kapıyı açmıştım. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Sinirimden kuduruyorum fakat kapıyı açtığımda Kunpimook'un geldiğini gördüğümde sinirlerim yatışmıştı, yoksa kesinlikle sabah insanı değildim.

Bulanık gören gözlerimi ovaladıktan sonra yüzüne bir kere daha baktım, ben söylemeden içeri girmesi iyi olmuştu. Zira şuan ağzımı açacak dermanım bile yoktu.

Zaten yakın arkadaşım olduğu için sorun etmeyeceğini düşünerek yorgun bedenimi yatakla buluşturmak isteğime karşı koyamayıp ayaklarımı odama yönlendirdiğim sırada engel oldu.

"Tek istediğim biraz uyku, lütfen?" diye mırıldandığımda beni çok özlediğini, sonra uyumamı rica etmişti fakat dinleyecek halde değildim. Günlerdir doğru düzgün uyuyamıyor, beslenemiyor, sürekli kitabımla ilgileniyordum. Bedenim çökmüş durumdaydı, gerçekten uyumak istiyordum. O da bunu sonradan fark etmiş olmalı ki fikrini değiştirmişti.

"Pekala, kahvaltıyı hazırlayana kadar kestirebilirsin, bappie'yi uyandırmamaya çalışacağım." deyip güldüğünde bende gülümsedim, en azından kaslarımın izin verdiği kadarıyla.

**

Yarım saat uyumuş olmama rağmen kesinlikle daha dinç hissediyordum, burnuma gelen güzel kokularda bunda çok büyük bir etkendi.

Uyanmamı, yani tam olarak ayılıp mutfağa gelmemi söylediğinde en uygun seçenek olan duşu seçmiştim.

Ayağa kalkarak kıyafetlerimi hazırladıktan sonra kendimi ılık suyun kollarına bırakmıştım. Ilık su tüm vücudumu gevşetiyor, rahatlamamı sağlıyordu. Fakat karnım guruldamaya başladığında kısa tutmaya çalışıp on dakika sonra çıkmıştım. Kıyafetlerimi de üzerimde geçirdikten sonra kendimi mutfaktan gelen güzel kokuları takip ederken bulmuştum.

"Tanrım, ne yaptın sen? Uzun zamandır mutfağında böyle kokular yükselmiyordu. Her ne yaptıysan buna pişman olacaksın, her zaman isteyeceğime emin olabilirsin." dediğimde kahkahalara boğulmuştu.

"Alt tarafı yumurta yaptım, ne zamandır yemiyorsun bakayım sen?" dediğinde şaşırıp ocağa baktığımda gerçekten yumurta yaptığını gördüğümde konuyu kıvırmaya çalışarak "Biliyordum, sadece eğlenmek istemiştim."dediğimde inanmadığı yüz ifadeden belli oluyordu. Parmağını sallayarak konuştu." Beslenmeye dikkat ediyorsun, yoksa sana çok kızacağım. Kilonu takip etmek zorunda bırakma beni, şiirlerin senden önemli değil." dediğinde biraz haklı olduğunu biliyordum. Evet, beslenmeme dikkat etmeliydim fakat bu şiirlerin benden daha az önemli olduğu anlamına gelmiyordu, tabii ki benden önemliydiler. Fakat onu kızdırmamak adına başımı sallamakla yetinmiştim.

Ocaktan aldığı yumurta ile masanızda yerimizi aldığımızda konuştu.

"Sahi, yayın evine gidecektin, ne oldu o iş?"diye sorduğunda geçen gün yaşadıklarımı anlattım.

"Kitabı hemen bastırıp bastırmamak adına tekrar bir kararsızlık içinde kaldım. Bay Park'ta bana düşünme ve düzenleme süresi verdi, bu süre içerisinde tekrar yanında çalışmam şartıyla.."dedikten sonra kahveden bir yudum aldım.

"Tekrar mı yayıncılıkta çalışacaksın? İkisini birlikte yürütmek zor olmalı." diye sorarak konuştuğunda haklı olduğunu biliyordum. Bunu zaten sürekli sızlayan kaslarım bana hatırlatıyordu fakat bu işi seviyordum ve sevdiğim için bana rahatsızlık vermiyordu.

kiss the rain |Markson|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin