caraphernelia;

81 10 0
                                    

caraphernelia [galiçyaca];

önemsediğin bir insan her şeyini geride bırakıp gittiğinde hissedilen derin acı, kalp kırıklığı.

Yağmur yağdı ve kar yağdı hayatımın dibine. Onsuz her şeyin daha iyi olacağını düşünürken çok büyük bir hata yaptığımı biliyordum ama her şeyin daha kötü olacağını düşünememiştim. Olan yağmurumu kaybettiğim için üşüyor, özlüyordum. 

Her gece rüyama gelip, odalardan birine giriyor ve ben uyanana kadar görüşmüyorduk. Ondan hoşlandığımı kabul edeli iki gün olmuştu, yani bu kafayı yediğimi kabullendiğim ikinci gündü. Önceleri tedavi olmak istesem de bunun sonucunda onsuz kalacağımı bilmek acı veriyordu, yeterince özlemiştim. Bir saniye olsa da görebilme şansım varken onu zihnimde yok etmek çok acı verirdi. Düşününce bile sol tarafımdaki cızıltı artıyordu.

Karar vermiştim, onsuzluğu istemiyordum ve bunu bu gece ona söyleyecektim. Onu sevmem için illa ki gerçek olmasını gerektirmiyordu. Hem o, bir çok insandan daha iyi ve gerçekçi bir kalbe sahipti. 

Pijamalarımı giyindikten sonra bedenimi yatağa serip heyecanla gözlerimi yumdum. Bu halde bile kalp atışlarım dışarıdan duyulabilirdi.

Gözlerimi araladığımda kendimi yine yatağımda buldum, saate baktığımda rüya ve gerçeklik kavramını anladım ve rüyada olduğum için sevinçle yataktan fırladım. Ürkmesini istemediğimden burada olduğumu belli edecek sesler çıkararak odaları gezip Mark'ı aramaya başladım. Her girdiğim odadan sonuçsuz çıkınca kalbim endişe ve korku ile atmaya başlamıştı. Bir yolunu bulup beni bırakmış olamazdı değil mi? Sakinleşmeye çalışıp nerede olabileceğini düşünmeye başladım. Dışarıda olabileceği aklıma gelince hızla ayakkabılarımı giyinip kapıyı açtım. Açmamla gördüğüm görüntü sakinleşmemi gerektirse de daha hızlı atmasına sebep olmuştu. Kapının önünde ayaklarını kendine doğru çekerek küçülmüş, oturan bir Mark ile karşılaşmıştım. Ondan bu denli nefret ettiğimi düşünmese bunu yapmazdı, gerçekten kendimi pataklamak istiyordum. Kafasını kaldırıp şaşkınlık ile gözlerime baktı. Kollarından tutup kaldırmaya çalışırken ''Üşüyeceksin.''dedim.

Düz bir ifade ile ''Önemli değil,sen içeri gir''böyle bir anda bile beni düşünen bir insanı kırdığım için kendime tekrar ve tekrar kızdım.

Tekrar itiraz etmesine fırsat vermeden içeri geçirdim ve kapıyı kapadım. Yüzüme bakmıyordu, ellerimle yüzüne dokunup gözlerini kendiminkiler ile buluşturdum. 

Bir süre öyle kalına konuşmam gerektiğini fark edip dudaklarımı araladım.

''Özür dilerim.''

''Ne için diliyorsun?''diye sorduğunda doğru düzgün verecek bir cevabım olmaması çok acıydı.

''Seni kırdığım için ve, ve yalan söylediğim için.''

''Ne yalanından bahsediyorsun?'' tekrar kafasını eğip ellerinle oynamaya başladı.

''Lütfen bana bakar mısın?''diye umutla sordum, bir kaç saniye sonra tekrar gözlerini benimkilerle buluşturdu.

''Seni yanımda istemediğimi söylerken yalan söylüyordum, seni her zaman  yanımda istiyorum. Beni affedebilecek misin?''dediğimde gözlerinin ışıltıları yüzümü gülümsetmişti.

''Sana küsmedim ki ben.''dediğinde onu mıncırma isteği ile dolup taşıyordum. Bunu anlamış olacak ki kollarını boynuma dolup sıkıca sarıldı, karşılık vererek kafamı boynuna gömdüm. Bu bir kaç dakika hayatımın en huzurlu anı olabilirdi. Ayrıldığımızda tekrar yüzüne baktım.

''Sanırım bir şey daha demem gerek.''

''Dinliyorum.''deyip gülümsedi, içimde bir şeylerin uçuştuğunu hissetmiştim.

''Şiir sever misin?''

''Bu da nereden çıktı?''

''Sever misin? Sevmez misin?''diye sordum heyecanla.

''Severim, senin sevdiğin her şeyi severim ben.''

''Her günün sonunda sığındığım ve şiir okuduğum kişi olur musun? Şiirim olur musun?''

Gülümsemesi dünyada görülebilecek en güzel şeydi. Cevabı çoktan almıştım, bir kere daha sıkıca sarıldık. Saçlarının kokusu yayılırken alabileceğim son nefesmiş gibi içime çektim.

kiss the rain |Markson|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin