ikigai;

76 10 0
                                    

ikigai[japonca];

"var olma nedeni"; hayatının anlamını yaşamak için sabah yataktan kalkma nedeni, kişinin uğruna yaşadığı şey.

Son günlerde kitabıma daha yoğunlaşmış, daha fazla arkadaşlarıma görüşür olmuş ve bappie'ye daha fazla sevgi gösterir olmuştum. Bunların tek nedeni o idi, hayatımın merkezi haline gelip beni düzene sokmuş ve yaşamı sevdirmişti.

Rüyalarımda buluştuğumuzda birbirimize rüyada olduğumuzu hissettirmemeye çalışıp sıradan bir hayat yaşamaya karar vermiştik. Sürekli geziyor, eğleniyor ve gülüyorduk. Hayatımda beni bu kadar mutlu hissettiren nadir insanlardan olmuştu.

Onu sadece sevmeye değil, ona güvenmeye de başlamıştım. Bazı rüyalarım istemeden kabusa dönmeye başladığında yanımda olup beni desteklemiş ve sakinleştirmişti. Yanında sana güven veren bir insan olduğunu bilmek huzurlu hissettiriyordu.

Bunları onun da hissetmesi gerektiğini bildiğim için mutlu olması ve bana güvenmesi için elimden gelen her şeyi yapıyordum.

Yine bir gün birlikteydik.

''Burada uzanmak zorunda mıyız? Kaşındırıyor.''dedi uzandığı yerden kalkarken. Koluna baktığımda kaşımaktan kızarttığını gördüğümde kaşlarımı çattım ve ovalamaya başladım.

''Kendine bu kadar sert davranma güzelim, baştan söyleseydin hallederdim.''diyerek ceketimi çıkardım ve çimenin üzerine serdim.

''Üşürsün ama, olmaz.''dediğinde 'sarılırız, ısınırım.' diyerek ikna ettim ve tekrar uzandık. Omzuma başını yaslamıştı, bir elimle saçlarınla oynarken konuştum.

''Mark, bana güveniyor musun?'' kafasını kaldırarak gözlerini gözlerimle buluşturdu.

''Bu da nereden çıktı Jackson?''

''Bir yerden çıkmadı, aslında hep merak ettiğim bir konuydu. Sana güven vermek en çok istediğim şey.''dediğimde gülümsedi ve kafasını tekrar omzuma yerleştirdi.

''Şu yıldızları görüyor musun Jackson?''derken minik elleriye gök yüzünü işaret etti. Evet anlamında başımı salladım, sonra göremeyeceğini fark edip evet anlamında mırıltılar çıkardım.

''Onlar çok uzakta, ama ışığı bizi aydınlatıyor. Sanki bize söz vermişler, sanki korkmayın demişler gibi. Güneş gitmiş olabilir ama biz gecede sizinle birlikteyiz, ışığınız olarak kalacağız demiş gibiler.''dediğinde yüzünü tekrar bana döndü. Onaylayarak başımı salladım.

''İşte sen o yıldızlar gibisin, yanımda olmasan bile, ki bu bir gün olursa, istemeyerek olacağını  biliyorum. Her zaman benimle olacağını, beni koruyacağını, ışığından mahrum bırakmayacağını, bir parçanın benimle olacağını biliyorum. Sana yıldızlar kadar güvenip, verdiği güven  kadar seviyorum.''dediğinde ne kadar şanslı birisi olduğumu bir kez daha anladım. Kollarımı sıklaştırırken sanki daha fazla yaklaşabilecek gibi kendime çektim bedenini. Kulağına ulaşıp ''ışığın hep seninle olacak, söz veriyorum''diye fısıldadım ve saçlarına bir buse kondurdum.

Kıkırtıları kulağıma dolarken o an ölsem bile dünyanın en şanslı insanı olacağımı düşünüyordum. Elleri, ellerimi kavradığında soğuk olduğunu hissettim.

''Üşümüşler, içeri geçelim mi?''

''Sen ısıtırsın, sen ısıtasın diye buradalar.''dedi ve minik parmaklarını gösterdi. Bir kez daha kendime çekip sıkıca sarıldım ve ellerini tutup kulağına mutlu olacağı şeyleri fısıldamaya devam ettim. 

kiss the rain |Markson|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin