for @ manit
susurrous [ispanyolca];
fısıldayan seslerle dolu.
Bulunduğum ortam beni teshiri altına almış, adım attığımdan beri büyüsünden çıkamamıştım. Normal şirket düzeyinde değildi yeni ofisleri, eskisindeki basık hava gitmiş, yerini kitapların verdiği huzur kaplamıştı.
Arkadan gelen bayan, geçmek için izin istediğinde kendime gelmiş ve hareket etmem gerektiğini fark etmiştim. Adım adım ilerlerken bir yandan da gözlerimle etrafı en ince ayrıntısına kadar süzüyordum.
Duvarlara asılmış resimler, etrafı sarmış kitap kokusu, kahve tonlarında ve ahşapla döşenmiş lobi, yaşanmışlık hissi veriyordu.
Çalışanlara baktığımda herkesin kendi halinde, önündeki şeylerle son derece mutlu bir şekilde ilgilendiğini görmüştüm ve gülümsemekten kendimi alamamıştım. Sanırım bu sefer doğru bir karar vermiştim, burası gerçekten güzeldi.Omzuma dokunan el ile arkamı dönüp içten gülümsemesiyle bana bakan Bay Park'ı gördüğümde bende gülümsemiştim.
"Günaydın Jackson.''Saygıyla eğilip ''Günaydın Bay Park''dediğimde buna engel olmaya çalışıp gülümseyerek gerek olmadığını söylemişti. Daha öncede çalıştığım için az çok tanıyordum, mütevaziliğinden bir şey kaybetmemişti, bu beni daha mutlu etmişti. Bay Park gibi biriyle çalışmak güzeldi,ayrılmak zorunda kaldığımda fazlasıyla üzülmüştüm ama şimdi tekrar buradaydım.
''Yeni şirketimizi nasıl buldun? Burada tekrar çalışacağın için mutlu musun?''diye sorduğunda gülümsemekten kendimi alamamıştım, bugün çok fazla gülümsemiştim ve bu biraz tuhaf hissettirmişti.
''Mükemmel, ilk saniyede büyüsüne kapıldım. Siz düzenlemiş olmalısınız? Böyle bir yerde çalışacağım için acayip mutlu hissediyorum.''dediğimde tahminimi doğrulayıp kendinin dizayn ettiğini söylemişti. Bunu nasıl bildiğimi sorduğunda cevap açıktı, eksi sıkıcı ofisinde bile özendiğim odasında kitaplardan ve sanattan izler taşıyordu ve burası odasını andırıyordu. Odasını hep kıskandığımı itiraf etmeliydim çünkü benimki bir masa, sandalyeden ibaretti.
Yapacağım şeyler hakkında biraz daha konuştuktan sonra bana odamı gösterdiğinde şaşırmamak elimde değildi. Birincisi kendime ait bir odam vardı, ikincisi ise bu odayı ben dizayn edecektim. Birisi hemen ayağıma taş falan bağlamalıydı yoksa birazdan mutluluktan uçacaktım, buna emindim.
Yeni odam ile beni baş başa bıraktığında aklımdaki sorular neyi nasıl yerleştireceğime dair idi. Öncelikle kitaplarımı getirmeliydim çünkü burada fazlasıyla vakti geçirecektim ve her an kitaplarıma ulaşabilmeliydim. İkincisi dosyaları düzenleyip sıralamalıydım, böylece ne zaman, neleri yaptığımı bilecektim ve sonuncusu bu gece eve gittiğimde tavan arasına çıkacaktım ve kendime dair anılarımı burada biriktirecektim.
**
Kimi kandırıyorum ki? Bal gibide mutlu değildim, o ses aklımda bir türlü çıkmıyor, sürekli varlığını hatırlatıyordu. Beni üzen sesi duymak falan değildi ama, beni üzen buna ihtiyaç duymam idi. Kabusumda -ya da rüyamda mı demeliyim bilmiyorum- duyduğum sesi tekrar duymak istiyordum. Fısıltılar artarken düşünmeyi erteleme çalışıp kendimi tavan arasında bulduğumda götüreceğim eşyaları seçmeye başlamıştım.
*Bilmem kaç kere kopyalattığım, tek mutlu günümüzde çekildiğimiz aile fotoğrafımız.
*Kunpimook'un doğum günümde aldığı ismimin yazdığı sahte futbol kupası.
*Kunpimook ile olan bir kaç resmim ve müzik notalı kupa bardağım.Hepsini özenle kutuya yerleştirmiş bir şekilde aşağı inerken gözümden kaçmayan, bakmayı ertelemeye çalıştığım kutuyu tekrar görünce dayanamayıp onuda aşağı indirdim.
İndirdiklerimi yatağın üzerine bıraktığımda asıl umrumda olan kutuyu önüme çektim ve kapağını açtım. İçinde ezbere bildiğim fotoğraflar, bisiklet süsü, bulduğum günü en ince ayrıntısına kadar hatırladığım güzel bir taş ve küçükken karaladığım defterim vardı. Özenle hepsini çıkarıp yatağıma düzdür ve çıkamadığım anılarıma daldım.
Ellerim defterime doğru gittiğinde okuyup okumamak arasında kalmıştım fakat bunu şuan yapmazsam yarın yine bakacağımı bildiğim için açmaya karar vermiştim. Ezberlediğim ilk sayfaları atlayıp benim için gerçekten önemli anlara geldiğinde duraksadım. Duygulanmamak elimde değildi, bugün hayatımdaki en doğru şeyi yapıp Kunpimook ile tanışmıştım.
"Merhaba canım günlüğüm, bugün çok mutluyum ve hemen sana söylemek istedim. Kunpimook adında biriyle tanıştım ve bana karşı kaba davranmadı. Sanırım artık bir arkadaşım var, her neyse annem çağırıyor gitmeliyim.. Bay bay.."
Gülümseyip okuduğum sayfayı çevirdiğimde tekrar Kunpimook'tan bahsetmiştim, o günleri çok iyi hatırlıyordum. Benimle arkadaş olmak isteyen hiç kimse yoktu, herkes annemin deli olduğunu söylüyordu ve babamdan dayak yediğim zamanlarda ezik bir bebek olduğumu söyleyip duruyorlardı. Fakat Kunpimook onların aksine bana yardımcı olmuş, iyi hissetmemi sağlamıştı ve benimle arkadaş olmuştu. Buna gerçekten mutlu olmuş olmalıydım ki sayfalarca ondan ve bana iyi davranmasından bahsetmişim. Tekrar gülümseyip sayfayı çevirdiğimde yüzümdeki buse gülümseme aniden sönmüştü. Beynim okumayı reddetse de parmaklarım sayfayı bir türlü çevirmiyordu, pes edip okumaya başladığımda aklıma dolaşan anılar gözlerimin dolmasına sebep olmuş, hatta ağlamaya başlamıştım.
"Merhaba günlüğüm, şuan çok kötü hissediyorum ve sana anlatmak istedim. İki gündür yazamıyorum lütfen bana küsme, babam bildiğin gibi bana çok kızdı, birazda dövdü. Canım acığından yazamadım, şimdi gitmeliyim lütfen beni özle ve bırakma. Sen ve Kunpimook'tan başka beni dinleyen kimse yok."
Ben bile kendime acımıştım, babasının zorbalığına maruz kalan küçük çocuk. Devam etmeme bile gerek yoktu acımam için. Göz yaşlarımı silip kutuları yerlerine yerleştirdim. Uyuyamayacağımı bilsem de battaniyenin altına girip yatakta kıvrıldıktan sonra unutmamaya çalıştığım sesi düşündüm ve dinlendirmek amaçlı gözlerimi yumdum..
Bölümü biraz geç yayımladığımın farkındayım fakat sınav haftamdı, üzgünüm.
Bu arada konuyu yavaştan alıyorum, sıkılmıyorsunuz değil mi? Olayların birden bire olması taraftarından değilim hele de konusu normal üstü olunca ;))
Herneyse yorum yapıp kitap hakkınızda düşüncelerinizi belirtirseniz çok sevinirim 💕
Y/N: Pazar günü Kpss'yi gireceğim, iyi geçmesi için dua ederseniz çok mutlu olurum..
PS:Yazım yanlışım varsa, affola..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss the rain |Markson|
Fanfiction''Söylemeyi unutmuşum, en parlak yıldızların hikayesinden bahsetmek istiyorum sana.. Her parlak yıldızın bir sebebi varmış, her kim kendi seçtiği yıldıza önem verirse, severse ve hiç bırakmazsa yıldız bundan güç alır ve günden güne daha da ışıldarmı...