stillness;

54 9 0
                                    

stillness [ingilizce];

durgunluk, sessizlik, hareketsizlik.

Kırmızı olanları bir tarafa topladıktan sonra beyaz bilyeleri sol avucumdan, sağ avucuma geçirdim. Teker teker sayıp, renk renk ayırarak elimde oynayıp duruyordum.

''Bana değil, bilyelere aşık olduğunu düşünmeye başlayacağım.'' sesiyle bilyeleri ayrılmış olduklarımın yanına yerleştirip başımı kaldırdım.

''Canım sıkılıyordu.''

''Onu fark edebiliyorum Jackson, ama bu bir haftadır böyle. Seni sıkıştırıp neden olduğunu sormak istemiyorum ama seni böyle de görünce çok üzülüyorum. Neyin olduğunu bana söyler misin?''dedi çenemi narince tutarken.

''Bir şey yok, dikkat etmemişim.''dedim geçiştirmeye çalışırken. Ne diyebilirdim ki? ''Jinyoung'un ölen arkadaşı sen misin? Rüyalarıma nasıl girdin? Eğer öyleyse neden bana yalan söyledin?'' mi diyecektim? Bunlar fazla saçma olduğu için ve gerçek olmasından korktuğum için sormaya cesaret edemiyordum.

Ellerinle ellerimi kavrayıp kendine çekti ve bir öpücük kondurdu. Küçük bir hareketiyle içimi ısıtmıştı. Ellerimi bıraktıktan sonra yanaklarımda buluşturdu ve dudak kenarlarımı yukarı kıvırmaya çalıştı.

''Gülümsemeni istiyorum Jackson, lütfen.''dediğinde zorda olsa dediğini yaptım.

Ellerini indirip somurtmasına devam etti.

''İçten gülmeni istiyorum, seni mutlu edemiyor muyum?''dediğinde bu halimle onu üzdüğümü fark edince içimi bir sıkıntı kaplamıştı.

''Hayır, sen bu zamana kadar beni en çok mutlu eden nadir insanlardansın, senin varlığın bile mutlu ediyor.''dediğimde bedenini tekrar bana çevirdi.

''Ne olduğunu neden söylemiyorsun o zaman? Benden bir şey sakladığını biliyorum.''dediğinde ne diyeceğimi bilememiştim. Yalan söylemekten nefret ettiğim için herhangi bir bahanenin ardına sığınmak istememiştim.

''İçimi bir sıkıntı kaplamıştı, o kadar. Geçeceğini düşünüyorum.''dediğimde gözlerimin derinliklerine bakıp minik ellerini sırtıma yerleştirmişti. Kendini bana yaklaştırmış,  kafasını boyun girintime yerleştirmişti. Elleri sırtımda gezip rahatlamama sebep olurken aynısını onun için yaptım. Burnuma dolan kokusu başımın dönmesini sağlarken sadece bu kadar yakınlıkta bile sarhoş olduğumu hissetmiştim.

''Seni çok seviyorum Jackson, biliyorsun değil mi?''

''Biliyorum.''dedim ve duraksadım. Her ne olursa olsun onu seviyordum.

''Ben de seni seviyorum.'' 

''Her zaman seveceğim ve her zaman tek dileğim daha fazla sen olacak.''dediğinde gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ağladığımı anlamamasını umarak cevap verdim.

''Benimde tek dileğim tüm bunların gerçek olması olacak, lütfen hep sev beni.''dediğimde bedenlerimiz birleşmiş, sıkıca sarılmıştık.





kiss the rain |Markson|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin