gigil [filipince];
çok sevimli ve tatlı olan bir kişiyi görünce hissedilen mıncırma isteği.
Bölümü, yorumları ile beni mutlu edenwithdaisies e ithaf ediyorum.. 💞
Battaniye ile yüzünü kapama sırası bana gelmişti. Gözlerime bakması yetmemiş, birde korku ile bana kim olduğumu sormuştu. Pekala, onun korkması gayet normaldi ama bende şuan ne yapacağımı bilmiyordum. Ani bir tepki ile battaniyeyi kafamdan aşırmış, sorduğu sorulara karşılık kendimi çevrimdışına almıştım.
Battaniyeyi yüzümden çekip gözlerini gözlerimle buluşturduğunda bir kalbim olsaydı güm güm atacağına emindim. Biraz gözlerine takılı kalmıştım, fakat sonra hemen elimle yüzümü kapatmıştım. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyordum üstelik. En çok hayalini kurduğum şey gerçek olmuştu. Jackson beni artık görebiliyordu, az önce gözlerime bakmıştı ve benimle konuşmaya çalışmıştı. Bende aptallık edip kendimi saklama çabalarına giriyordum. Yaptığımın salakça olduğunu fark ettiğimde yavaşça yüzümü açıp yüzüne baktım.
"Kimsin ve odamda ne işin var?!" yüksek sesle sorduğu soru ürkmeme sebep olmuştu.
"B-ben.."
"Evet, sen..?" diye sorduğunda gerçekten verecek bir cevabım yoktu. Ne diyecektim, aylardır sana platonik olan ve evinde gizliden yaşayan sapık biri mi? Tekrar sustum. Gözlerini düşünür gibi daldırdığında ne düşündüğü merak etmiştim. Soracaktım ki dudaklarını araları araladı.
"Sen, Sen Wonnie misin? İnanmıyorum çok değişmişsin.."dediğinde afallama sırası bana geçmişti. Wonnie kimdi ve odasında hatta yatağında gizlice uyuyan birini neden tanımak adına tahmin yürüyebiliyordu. Tanrı aşkına! Bu normal bir şey miydi?
Kızgın ses tonunu saklamaya çalışarak" Wonei de kim?" diye sordum.
"Wonie değil, Wonnie.. Gerçekten hemen o değilsen söyle yoksa polis çağıracağım!" dediğinde hayatımın en büyük salaklığın da yapıp dediği kişi olduğumu söylemiştim. Ama birazda bana hak verir misiniz? Polisi çağırmasını göze alamazdım, sonra bu durumu nasıl açıklardık?!"Seni özlemişim.." deyip kollarını boynuma doladığında donup kalmıştım. Tüm kaslarım beton gibi hareketsiz, kaskatı kesilmişti. Az önce Jackson bana sarılmıştı, JACKSON. Beynim durumu ancak idrak ettiğinde benimde ona sarılmam gerektiğim fark etmiştim. Kollarımı sıkıca boynuna sardığımda bir kaç saniye öksürmeye başlamıştı. Endişelenerek geri çekildim. Öksürüğü geçtiğinde gülerek konuşmaya başladı.
"Sıkı sarılmalarını unutmuşum Wonnie.." dedi. Bana sürekli Wonnie deyip duruyordu ve bu benim sinirimi bozmuştu.
"Bu iş nasıl tekrar oldu?" diye sorduğunda neden bahsettiğini anlamamıştım.
"Rüyalarıma girmeden bahsediyorum Wonnie.."deyip tekrar kıkırdağında karşıma bambaşka bir Jackson'ın olduğunu fark etmiştim. Bu Jackson normaldekine göre çok sık gülüyor ve çocuksu davranıyordu.
"Rüyaların mı? Sen neden bahsediyorsun? Ayrıca bana Wonnie deyip durma. Bu çok sinir bozucu.." deyip somurttuğumda ancak ne dediğimi fark etmiştim. Az önce Wonnie olmadığımı söylemiştim, polisi aramasına ramak kalmıştı.
"Uhm, yani.." gibi kelimeler kullanıp saçmalamaya başlayacağım sırada Jackson konuştu.
"Sen Wonnie değilsen, o halde kimsin? Başka bir rüya arkadaşım mı oldu?" Rüya arkadaşı mı? Tanrım, burada neler dönüyordu!?
"Öncelikle adım Wonnie değil, Mark ve nasıl buraya geldiğimi bilmiyorum." Evet doğru sayılırdı, sonuç olarak nasıl rüyasına girmeyi başardığımı bilmiyordum.
"Anladım, ben seni Wonnie sanmıştım. Özür dilerim"dediğinde az önceki samimi davranışlardan eser yoktu. Az önceki sarılmasından dolayı özür dilemesi canımı acımıştı. O an gerçekten Wonnie ya da onun yerinde olmak istemiştim. Beni seven ve çocuksu yönünü gösteren bir Jackson. Gerçek anlamda rüyada olurdum işte o zaman. Beynimin çalkalanması, düşüncelerin sallanması, kısaca kafamın içinde deprem olması ardından mantıklı bir fikir bulmuştum.
"Evet ben Wonnie değilim ama bu onun gibi olamayacağım anlamına gelmiyor. İstersen senin rüya arkadaşlığına devam edebilirim ve gerçekten eğleniriz?" Bu yalanı söylediğime bir gün pişman olacağımı biliyordum fakat o gün şimdilik uzaktı. Şuan tek istediğim Jackson'a yakın olmaktı ve bunun için elimden geleni yapacaktım.
"Gerçekten mi? Bunu yapacak mısın?" diye çocukça sorduğunda yanaklarını sıkmamak için zor duruyordum. Gerçekten çok sevimliydi fakat kendime hakim olmalıydım.
"Evet, sen istersen olur."
Kabul edip tekrar kollarını boynuma doladığında yine tekrar mümkün olsa öleceğimi zannetmiştim. Söylediğim yalanı düşünmemeye çalışıp karıncalanma hissetsemde bu mutlu anın tadını çıkarmaya başladım. Onu gerçekten çok seviyordum ve tanrı onun yanında olabilmem için bana bir şans vermişti...Bölüm biraz kısa oldu farkındayım ama art arda yayınlamama sayın artık, telefondan yazdım yazım yanlışım varsa affedin.. ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss the rain |Markson|
Fanfiction''Söylemeyi unutmuşum, en parlak yıldızların hikayesinden bahsetmek istiyorum sana.. Her parlak yıldızın bir sebebi varmış, her kim kendi seçtiği yıldıza önem verirse, severse ve hiç bırakmazsa yıldız bundan güç alır ve günden güne daha da ışıldarmı...