Kabulleniş

7.2K 274 20
                                    

Kapıdan çıktım. Onları arkamda bıraktım ve kendimi boş bir yere atmaya çalıştım. Arkaya doğru ilerledim , ancak tam o anda onun sesi durdurdu beni. Peşimden neden gelmişti ki?

-Teğmen Leon! İnsanları ne hale getirdiğinize bakın, benim insanım bana saldırmaya başladı. Bize ne yaptığınızı görmüyor musunuz ? Ortalığı sakinleştirmeye geldik diyorsunuz, ancak her şeyi daha da karmaşık hale getiriyorsunuz. Bilerek yaptınız di mi ? Adamı beni vurmaya zorladınız az önce, Nasıl yapabilirsiniz bunu? Ya Mehmet olmasa ne olacaktı? Siz ne hakla ya ne hakla..

Devam ediyordu, cümleleri sıralarken nefes almaya gereksinimi yoktu. Özel bir yeteneği olmalıydı. Nefes almadan dakikalar, saatlerce konuşabilirdi. Söyledikleri sinirlerimi her geçen saniye daha çok bozuyordu. Onu kurtarmıştım. Onu kurtarmak için yaptığımı bile anlamamış mıydı? Bana teşekkür etmesi gerekirken şu yaptığı neydi şimdi? Dengesizdi , bunun başka açıklaması yoktu.

-Sakin olun küçük hanım, bana bir teşekkür borçlusunuz. Hala nefes alamadan konuşabilirsanız benim sayemde.

-Siz mi ? Bu halde olmamızın nedeni de sizsiniz zaten. Size teşekkür mü edeceğim yani? Latife yapma yeteceğiniz de varmış Teğmen! Dengesizsiniz siz, huysuzsunuz, ne yapacağınızı kestirmek neredeyse imkansız, bir Türk'ün elindeki silahdan korkuyorken Nasıl bir asker olarak onca insana karşı savaşabilirsiniz ? Savaşamazsınız zaten doğru, o nedenle buradasınız ve silahsız insanlara eziyet ediyorsunuz. Hala Andreas'a nasıl yardım ettiğinizi anlamıyorum. Bunun için yüreğiniz yok oysaki!

-Ne yüreğinden bahsediyorsun sen ? Kimin yok yüreği?

-Teğmen Leon...

Onun sesini duyduğumda dünya başıma yıkıldı. Duyduğum ses gerçekten onun muydu? Buraya gelmeyeceğini söylemişti . Acaba duymuş muydu? Ona dönmedim,dönemedim. Hilal gözlerini bana dikmiş ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Gittikçe yaklaşıyordu , adımlarından bunu anlıyordum. Yok olmak istedim, ortadan kaybolmak ve öfkesi gidince yeniden görünür olmayı diledim. Dileğim gerçekleşmedi , sadece tüm ölü hayallerimin yanına gitti.

Kumandan Vasili benle Hilal arasına girdi ve gözlerimi ona daha çevirmemişken suratımdaki acıyla beni baş başa bıraktı. Başım sağa doğru döndü ve aynı anda babam , Kumandan Vasili , önümden çıkıp gitti. Bir kaç saniye sürmüş gibi görünüyordu cezam ama öyle değildi. Şu an susmuştu ama bu onun hep susacak olması anlamına gelmiyordu. Bu daha başlangıçtı. Kafamı kaldırdım. Gözlerim onun Deniz yeşili gözleriyle buluştu. O da buradaydı, unutmuştum. Görmemeliydi, görmemiş olmalıydı. Gözleri bana daha deminki gibi bakmıyordu artık. Nefret yerini acımaya bırakmıştı. Bana neden acıyordu ki ? Benim acınacak neyim vardı? Arkamı döndüm ve cephanelikten uzaklaşmak için atıma doğru ilerledim. O ise arkamda kalmıştı , adımlarımı hızlandırdım. Şu an Kumandan Vasili ile halletmem gereken önemli bir mevzu vardı. Biraz önceki olayı büyütmeye gerek yoktu, sakin olmalı ve kendimi açıklamalıydım. Ata atladım ve arkama bakmadan oradan uzaklaştım.

Vasili oldukça netti. Yaptıklarımdan sonra bana inancını kaybettiğinden bahsetti. Sanki daha önce çok güveniliyormuş gibi hayal kırıklığına uğradığını söyledi. Bir Yunan askeri gibi davranmam gerektiğinden , bir haini kaçırdığımı , başkası yapsa sonuçlarını.... Beklenen konuşmaları yaptı işte, aynı şeyleri anlatıyordu. Durmadan , yorulmadan anlatıyordu. Her geçen saniye beni biraz daha eziyor , kendimi biraz daha küçük hissetmeme neden oluyordu. Bir insan en çok ne kadar küçülebilirdi? Bu konuda edebilecek bir kaç kelamım vardı. Asla abim gibi olamayacağımdan , asla mükemmel olamayacağımdan bahsetti.
-Benim sayemde burada bir Teğmen olabildiğini unutma, o kızla da konuşmayı kes!

Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin