Geçmişe Yolculuk

927 44 5
                                    

Bugün kendimi kuru yapraklarla kapli
Çikmaz bir sokaga benzetiyorum
Sadece o sokakta yasayanlar
Üzerimden gelip geciyor

Bugün kendimi odalarindan cogu bos
Bazen dolan bir otel gibi hissediyorum
İcimden ne hayatlar ne hikayler ne asklar
Gecip gidiyor

Leon'un anlatımıyla

Kendimi o kulübede , onunla aynı sohbeti yaparken buluyorum bir anlığına. Bana kızının adının anlamından bahsederken kamaşan gözleri geliyor aklıma, onların mucizesi olduğundan bahsettiği kızın kokusunu duyumsuyorum yeniden. Benimde mucizem olan kız, beni hayata bağlayan kızı kucaklıyor olduğum gerçeği vuruyor yüzüme bir tokat gibi. Ve ben kızı sıkıca kavrıyorum. Kız ise daha önce sayısız kez yaptığı gibi minik başını boynuma gömüyor ve beni o zamanlara götürüyor.

Bana söylediği her şey geliyor aklıma. Sevdikleri için yaptığı tüm fedakarlıklar ve fikirlerini savunabilmek uğruna can verebilecek kadar cesur olan benliği yeniden ona hayranlık duymama neden oluyor. O değil miydi benim askerlikten vazgeçmem için cesaret veren? O değil miydi bana hareket etmem gerektiğini vurgulayan? Ancak sonrasında nefesimi ansızın kesen gerçekle yüzleşiyorum. Ben değil miydim onun ölümüne göz yuman? Ben değil miydim tüm ailesinin katledilmesine neden olan? Benim acizliğim, benim hatalarımdı. Şimdi sıkıca bana sarılan kız bunu biliyor muydu? Hiç sanmıyorum. Yavaşça kollarımı gevşetiyor ve onu yere bırakabilmek için eğiliyorum. Kız ise beni bırakmak istemiyor gibi daha fazla sarılmak için hamle yapsa da buna izin vermeden ondan uzaklaşıyorum. Gözlerinden geçen hayal kırıklığı içimi parçalıyor ama bunu yapmam gerektiğini de biliyorum.

Gözlerimi yeniden O'na çeviriyorum. Şaşkınla aralanan bakışları benim ile küçük kızın arasında mekik dokuyor. Bir şeyler söylemek istiyor ancak konuşmaya nereden başlayacağını bilemiyor.

-Babamın arkadaşı o değil mi, Hilal? Hani senin bahsettiğin Teğmen! O değil mi?

-Evet, ancak onunla düzgün bir şekilde tanıştığını sanmıyorum. Neden ona ismini kibarca söyleyerek tanışmıyorsun.

Fısıldayarak söylediklerinin ardından küçük kız çekinerek de olsa yanıma geliyor. Elini uzatıyor önce, sonra aniden çekiyor yeniden minik ellerini. Kararsız olduğunu görebiliyorum, daha önce onu hızla bıraktığımdan dolayı endişeli de. Sonra O'na dönüyor bir anlığına, ardından bana dönerek yeniden elini uzatıyor.

-Ben Tansu. Sizde Teğmen Leon olmalısınız. Hilal dedi ki siz babamın arkadaşı-

-Ben Teğmen değilim!

İstemsizce sert çıkan sesim küçük kızı korkutuyor, minik elleri hızla iniyor ve koşarak O'nun arkasına saklanıyor. İçimde ansızın yükselen ateş nefes almamı zorlaştırıyor. Teğmen, teğmen, teğmen...Tek bir kelime, sadece bir kelime bile her şeyi geri getiriyor çünkü. Benim geçmişim Dmitri ile arkadaşlığım, kendime uyan yeni yollar seçmemden ibaret değil çünkü. O kelime benim asla geçmemişim, geçememişim. Asla aşamadığım, asla tüketemediğim. Asla, asla olmayanım. Beni içeriden bitiren, aleve verenim.

-Teğmen, seni bulmak için ne kadar zorlandım biliyor musun? Hayır, okulda amma büyükmüş. Ne zamandır okullar böyle büyük ve güzel oldu? Keşke yeniden öğrenci olsam dedim seni ararken,.. Pardon, ben bir görüşmeyi böldüm sanırım! Belki de daha sonra-

-Hayır bölünen bir şey yok, çünkü devam eden bir şey de yok! Devam eden şeyler bölünür, bitenler değil!

Sözlerimin ardından çantamı alıyor ve odadan onu da peşime katarak çıkıyorum. Bana yetişmeye çalışıyor Ayşe ancak bir an önce buradan çıkmam gerekiyor, onu beklemiyorum.Dışarı adım atmam da nefes almamı sağlamıyor, o nedenle ilerlemeye devam ediyorum. Bir şeyler anlatan kızı duymuyor, sadece nefes alabileceğim bir yer arıyorum çaresizce. Denizi görüyorum, rahatlıyorum o anda. Kıyıda duruyor ve derin derin soluyorum havayı. Göğüs kafesimi sıkıştıran ağrının dinmesini bekliyorum, ama olmuyor bu sefer. Acı dinmiyor, nefes alabiliyorum ancak acıyı kesemiyorum daha önce yaptığım gibi. Yaşarken ölüyor, ölürken yaşıyorum...

Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin