İmkansız

5.1K 207 17
                                    

Bu kez anladım
Kuru dallardan yapma
Bi köprüden geçiyorum

Ben ordaydım
Erbabı yalnızları
Yutan kentler biliyorum

Bu kez anladım
Hüzünlerden bozma
Mutluluklar yaşıyorum

Ben ordaydım
Acemi aşıkları
Boğan sular biliyorum

İçinde bulunduğum an hiç bitmesin , hep böyle kalalım istiyordum. İkimiz de kendimizi anın büyüsüne kaptırmış, ruhlarımızın bir anlığına da olsa bedenlerimizden ayrılmasına izin vermiştik. Yanağında olan dudaklarım oraya ait olduklarını haykırıyor ve oradan ayrılmayı reddediyorlardı. O anda içeriye patır kütür giren Yorgo amca ikimizi de hazırlıksız yakalamıştı. Hilal hızla bana sardığı kollarını benden ayırmış, benle beraber oturduğu yerden kalkmıştı. Ben ise sadece gözlerimi açarak Yorgo amcaya doğru dönebilecek kadar kendime gelebilmiştim.

-Bende evime gideceğim çocuklar, burada daha fazla kalamam.

Ardından Hilal Yorgo amcaya hızla selam verdi ve arkasına bile bakmadan dışarı çıktı. Utanmıştı, yanaklarının kızıllaşıp kızıllaşmadığını hep merak ederdim. Bu akşam bu sorumun cevabını alabilecektim. Bende ayaklandım, Yorgo amcaya selam verdim ve hızla kapıya doğru ilerledim.

-Çarşamba küçük bey , sizi Çarşamba bu vakitte burada istiyorum. Tekrar söylüyorum , geç kalırsanız o güzel yüzlü kızı üzmek durumunda kalacağımı bilsem bile size ders vermem.

Ona dönerek son bir kez selam verdim ve dışarı çıktım. Meyhanenin karşısındaki ağacın dibindeydi. Kendince bir şeyler mırıldanıyor ve kafasını ağacın gövdesine vuruyordu. Ah Leon , çoğu zaman bir çocuk gibi olan bu küçük kadından bu kadar etkilenecek ne vardı? Ona doğru ilerledim, geldiğimi anlamış olacak ki mırıldanmayı kesmişti. Bana döndü ve yürümeye başladı.

Onunla yan yana uzun bir sure yürüdük. Kesinlikle kafasını bana çevirmiyor, ellerine bakmaya devam ediyordu. Ben ise onun bana bakması , konuşması için ne desem bir türlü karar veremiyordum.

-Bu senin huyun mu, yani bir şeylerden kaçmak için ellerine bakmak? Bunu o kadar sık yapıyorsun ki hakkında emin olduğum şeylerden biri de sıkıştığında ellerine bakman.

Söylediklerim ardından hızla gözlerini ellerinden çekti, dediklerimi yalanlamak ister gibi ellerini arkasında birleştirdi ve bakışlarını bana dikti.

-Hakkımda emin olduğunuz başka şeyler de mi var teğmen?

-Bir kaç şey var aslında , bir de çözemediğim ancak çabaladığım bir kaç özelliğiniz var.

-Neler mesela? Bana beni biraz anlatsanıza , ya da durun anlatmayın. Analiz yapma yeteneğinizden Andreasa yardım edeceğimi hemen anladığınız için biraz korkuyorum. Sanırım söyleyeceklerinizi kaldıramayabilirim.

Ardından gülümsedi kocaman. Yanımda böyle gülümseyeceği günler de mi görecektim? Bu doğum günü bana bu hayatıma kadar almam gereken hediyelerin toplu olarak iadesi gibiydi. Hayat benden bu zamana kadar yaptıklarından dolayı özür diliyor gibiydi. Özrünü böyle telafi edeceğini bilsem şu zamana kadar üzülmez, her yaptığına sabırla katlanırdım.

-Peki siz benim hakkımda başka neler söyleyebilirsiniz küçük hanım? Geçen gün söylediklerinizden başka bir fikriniz var mı benim hakkımda?

Bana döndü, bakışları donuklaştı. O gün bana yaptığı konuşma beni ilk vuruşuydu, devrilmeye başlangıcımdı. Benim hakkımda başka neler düşünüyordu acaba? Mesela görünüşüm ile ilgili ya da ses tonumla ilgili. Mesela ben onun sesini seviyordum , sesindeki kendine güveni, aynı zamanda hissedilen toyluğu da. Ben onun görünüşünü de seviyordum, kim sevmezdi ki? Rengini tam kestiremediğim bu nedenle huzur rengi diye tanımladığım renkteki gözlerini, açık renk ve çoğu zaman başındaki örtüden yaramaz çocuklar gibi dışarı çıkmaya çalışan saçlarını, minik gövdesini , her şeyini seviyordum işte. Kızgın halini, üzgün halini, nefret edişini, sevgiyle bakışını her halini işte. Öyle yoğun, öyle safça seviyordum.

Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin