İdam

2.5K 121 13
                                    

Akıldan geçen yolu kazmışlar
Ben geçer miyim yok
Ah bu diyarda kimi yakmışlar
Haberin var mı koç

Saygıdan geçen yolu yakmışlar
Ben geçer miyim yok
Ah bu diyarda kimi asmışlar
Haberin var mı koç

Solumdan geçen yolu asmışlar
Ben geçer miyim yok
Komşu toprağa kimi gömmüşler
Haberin var mı koç

Ali Kemal'in hastaneye götürülmesi kararına karşı çıkmayan albay Stavros beni oldukça şaşırtmıştı. Onu bir an önce sorgulamak isteyeceğini düşünüyordum, bunun içinde tedavi olmasını beklemeden onu nezarete götürmeleri gerektiğinden hastane kararına karşı çıkmalıydı. Oysa kararımı sorgulamadı, karargaha ilerlerken tek kelime etmedi. Nasıl kaçtığımı, nasıl Ali Kemal'i yanımda sürüklediğimi öğrenmek ister gibi bir hali de yoktu. Tanıdığım albay şu zamana kadar olan biteni benden öğrenir ve yeni planlar ile Türkleri Nasıl daha kötü bir hale sokabiliriz diye kafa patlatırdı. Aklı başka bir yere gibiydi, bir an önce karargaha varmak için çabalıyordu. Karargahtan içeriye girerken ruhumda var olan zincirlerin sıkılaştığını hissediyordum şimdi, içimde bir şeyler değişmeye başlamıştı. Eskisi gibi karşılayamıyordum bu sefer esaretimin merkezini, sesler vardı benliğimde. Karşı çıkışlar vardı, bastırmaya çalıştığım kırgınlıklarım gün yüzüne çıkmak için çabalıyordu durmadan. Farklıydı bu gelişim, bir şeyler değiştirmişti yaşadığım şeyler son zamanlarda.

-Albayım, esiri nezarete aldık. Sorgusu için sizi bekliyorduk!

Esir? Sorgu? Kimin sorgusu olacaktı ki bu saatte? Bu kadar önemli kimdi? Albay kimin için buraya koşar gibi gelmişti? Şaşkınlığımı anlamış olacak ki, bakışlarını bana çevirdi. Zafer kazanmış gibiydi, kimi yendiğini çok merak ediyordum doğrusu.

-O burada , Dmitri ! Sorgusunda bulunmak ister misiniz teğmen ? Bize Türk'ler Hakkı'nda anlatacaklarını sabırsızlık ile bekliyorum doğrusu.

Dmitri burada olamazdı, o kulübede ölmüş olmalıydı. Albay onu öldürmek üzereydi , onu bıraktığımda acı içinde kıvranıyordu yerde ve ona yardım edecek biri de kalmamıştı çevresinde. Albay'ın başından beri Ali Kemal'i umursamamasının nedeni buydu elbette, bir isyancıyı yakalamıştı. Bir haini ele geçirerek görevden dönmüştü, onu sorgulamak için can atıyordu dolayısıyla.

-Konuşmayacaktır, siz de biliyorsunuz bunu.

-Biliyorum, bu daha da eğlenceli olacak bu nedenle.

Yüzünde oluşan gülümseme karşısında suratımı buruşturmamak için kendimi zor tutmuştum. Ona neler yapabileceğini biliyordum, onu konuşturamayacağını da. Dmitri, benim tanıdığım ve hep aynı kaldığını fark ettiğim şu hayattaki tek dostum inandığı bir şey karşısında ölebilirdi. Sonunun olacağını bilse de asla Türklerin yerini söylemezdi. Ailesi ne yapmıştı acaba? Kızı, karısı, karısının ailesi? Onları kim koruyacaktı o öldüğünde? Gerçekten ölecek miydi, arkadaşlarımdan birini daha bu savaşta kaybedecek miydim?

Karargahtan içeriye girdim, babamın beni çağırdığını öğrendiğimde Dmitrinin yanına gitmeye karar vermiştim. Ancak öncelikle komutanı görmem gerektiğini duyduğumda onun odasına yönelmiştim. Kendimi yakalattığım için işiteceğim azarı az çok tahmin ediyordum. Derin bir nefes aldım, odasına girdim. Beni gördüğünde masasından hızla kalktı ve hayatında daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı. Bana sarıldı, bana sıkıca sarıldı. Değişik bir histi, tarifi olmayan cinstendi. İnsanın babası ona sarıldığında ne hissetmesi gerekirdi acaba? Mutlu muydum? Hayır. Üzgün müydüm? Hayır. Nasıl hissettiriyordu şu an peki? Boştu, tahmin ettiğim gibi beni daha güçlü hissettirmemişti. Belki de çok geç kalınmış olduğundandı, belki de değişen bir oğlu olduğundandı. Benden ayrıldığında masasının karşısındaki koltuğa oturmamı istedi benden. İlk defa kendi koltuğuna oturmak yerine karşıma oturdu, ne olmuştu sahi ona?

Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin