Cesaret

4.7K 204 16
                                    

Alnımdan akan ter sana hiç değmedi
Gözümden damlayan yaş, denizi bulmadı
Bir sokak gördüm rüyalarımda gecelerce
Hiç sana çıkmadı
Sadece yarım saat tutuştuk elele
O saat durmadı

Hilal'in ağzından

Şimdi bunlara ne zaman tuz konuluyordu? Çoktan koymam mı gerekiyordu ya da? Uzun süredir Halit ikbal yazıları, vatanın kurtuluşu ve hastanedeki işlerimden dolayı mutfağa girememiştim. Gece nöbetinde hastalara bakmak daha kolay bir işti yemek yapmaktan anlamıştım. Bugün hastaneye gitmememi istemişti annem, ablamın varlığı yeterli olacakmış ona. Yazmayı planladığım yeni yazıyı kafamda kurgulamıştım sabah, nelerden bahsedeceğimi belirlemiştim. İftira atıldığından, gerçeklerin çarpıtıldığından bahsedecektim. Kumandanın beni bulmak için yaptığı bir oyun olduğuna değinecektim. Kendi halkımı bana saldırtmıştı. Bu konuda başarılı da olmuştu. Şaşkındım, ondan böyle büyük bir hamle beklemiyordum. Halkın güveni öyle bir sarsılmıştı ki Halit ikbali öldürmek isteyip matbaayı yakmışlardı. Ancak ben gerçekleri yazınca her şey değişecekti, inanıyordum. Halkım bana yeniden güvenecekti, yeniden birlik içinde savaşımıza devam edecektik.

Kendimi mutfakta börek yaparken bulmuştum bir anda. Yüzümde şapşal bir gülümseme, bir kaç şarkı mırıldanırken hem de. Uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmemiştim doğrusu. Mutluydum, halkın bana yeniden güveneceğine inanıyordum, her şeyin daha güzel olacağına da ve teğmene de güveniyordum. O ben ne yaparsam yapayım yanımda olacaktı, bundan başbaşa kaldığımız o geceden beri emindim.Teğmene,Leonidas'a her geçen gün biraz daha çekilmiştim, biraz daha benliğime katmıştım onu. O kadar birleştirmiştim ki onu kendi benliğimle hislerini kendi hislerim gibi duyumsuyor, acısını paylaşıyordum. Hayatıma hızlı bir giriş yapmıştı, hem de en hızlısından. Benim sınavım olacaktı, benim savaşım olacaktı. Başlarda içimde barındırdığım nefret gün geçtikçe yerini sevgiye bırakmıştı. Sevgi sindire sindire bünyeme nufüz etmiş ve nefreti oradan kovmuştu. Şimdi sadece sevgi vardı  kalbimde. İlk nefret ettiğim anı çok net hatırlıyordum ondan, Hasan abiyi gözlerimin önünde katlettiği andı. Bu olaya onun gözüyle bakamam sanıyordum. Bir katil olduğunu , sadece basit bir işgalci olduğuna uzun süre ikna etmiştim kendimi. Ancak bir evlat gözüyle bakıldığında kendince doğru olanı yapmıştı,geç olsa da bunu kabulllenebilmiştim. Oysa onu ilk ne zaman düşlemeye başladığım an konusunda kararsızdım. Silahların bulunduğu depoda bana sıkıca sarıldığında mı, yaralarının sarılması için benden yardım isterken mi ya da benim acılarımı paylaşmaya gönüllü olduğunda mı emin değildim. Belki bunlardan çok daha önceydi, belki bunlardan çok daha sonraydı. Her ne zaman başlamış ise artık önüne geçilemez bir haldeydi ona karşı hislerim. İlk kez kalbim bu denli çarpıyordu, ilk kez beni dinlemeyen ruhum birine karşı savunmasızca ve umutsuzca çekiliyordu.

Matbaada çaresizce yerde yatarken aklıma ilk gelen kişiydi o. Acaba gelir mi diye düşünmeden yapamamıştım. Gelebileceğine aslında çok da inancım yoktu, benim orada olacağımı tahmin edemeyeceğini düşünmüştüm. Oysa o beni sandığımdan da iyi tanımıştı , kısacık bir zamanda. Ben de onu tanımak konusunda fena değildim. Mesela bir şeyler düşünürken bıyıkları ile oynadığını, en sevdiği rengin kırmızı olduğunu, saçları serbest kaldığında yaramaz bir çocuğa benzediğini, babasından dolayı yaralı olduğunu, kin tutamadığını, başarılı olabilmek için tüm hayatı boyunca çabaladığını, içten içe kıskanç bir adam olduğunu biliyordum. Öfkeliyken kaşlarının ahenk ile çatıldığını, dudaklarından çıkan sözleri çok da tartmadan söylediğini, çoğu zaman kendine ördüğü kabukta yaşadığını ve nadir anlarda kendini gösterebilme cesareti olduğunu da biliyordum. Sevgi görmemişti, ancak sevgi vermek konusunda kendince bir yeteneği vardı. Varlığında, doğasında sevgi olmalıydı. Yoksa bir adam hiç sevgiyi bilmeden bu kadar sevgi Nasıl verebilirdi?

Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin