Dua

798 51 7
                                    

Ne hükümran kalır
Ne zulüm ne de kin
Öz değil dostlar
Öz değil bu biçim
Kulların kullara ettiğini
Etmiyor en zalim harı ateşin

Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce Tanrı bizleri affetsin

Leon'un ağzından

Durdum, durmak dışında elimden bir şey gelmedi duyduklarımla. Tanrı nasıl bir oyun içerisindeydi benim için? Miteranın burada ne işi vardı? Hem de bir grup asker ile getirilmesi de ne demekti? Miralayın hızla gelen askeri takip etmesi üzerine bende onun peşine takıldım.

Hayat yaşamaya devam edebilmem ve onun oyunu içinde kalabilmem için kısa bir anlığına da olsa dünyamı aydınlatıyor ve hayaller kurmamı sağlıyor gibiydi. Sonra dünyama sağladığı aydınlık kocaman bir karanlık ile örtülüp gerisinde koca bir yalnızlık ile beni başbaşa bırakıyordu. Karanlık o kadar büyüktü ki onunla başa çıkabilmek mümkün görünmüyordu, onun karşısında aciz kalıyordum.

Meydan gibi bir alana geldiğimde tüm köyün oraya toplanmış olduğunu fark ettim. Miralay kalabalığı yarmaya ve ortaya doğru ilerlemeye çalışıyordu. Ancak insanlar kendilerini kaybetmiş gibiydi. Miralayın peşinden bende ortaya doğru ilerliyor ve karşılaşacağım her türlü manzaraya karşı kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Miterayı iki askerin kollarından sıkıca kavramış ve yere oturtmuş gördüğüm an kan beynime sıçradı. Tüm hazırlıklarım anlamsızlaştı ve miralayı geçerek hızla öne doğru atıldım. Başta sadece annemi almak için yaptığım bu hamle askerlerden birine savurduğum yumruk ile bir dövüşe dönüştü. İki tanesi indirmek kolay olmuştu ancak gelen sayısız asker karşısında yere yığılmadan savaşmak neredeyse imkansızdı. Yerde belki de sayısız tekme yerken kulaklarımda annemin çaresiz haykırışları ve O'nun sesi vardı. Buraya ne zaman gelmişti bilmiyordum, belki de en başından beri buradaydı. Ancak benim için ne kadar endişelendiğini anlayabiliyordum, onun karşısında böyle çaresiz olmak tarifsizdi. Belki de yediğim darbeler arasında en çok can acıtanıydı bu.

-Asker, dur! Size durmanızı emrediyorum!

Darbeler azaldı önce, sonra tamamen kesildiler. Ve daha demin nefret nidaları atan kalabalık sessizleşti en sonunda. Ölüm sessizliği sardı meydanı. Belki de ben ölmüştüm de o nedenle susmuştu tüm sesler? Bedenim hissizleşmişti çünkü, nefes alamadığımı hissediyordum. Ses çıkmıyordu dudaklarımdan, söz bitmişti belki de sadece.

-Efendiler, neler yapıyorsunuz siz böyle? Bu kadını buraya getirmek neden? Birini öldüresiye dövmek ne demek?

Miralayın sesi ile yaşam ile ölüm arasındaki çizgi yerini bambaşka bir çelişkiyi bıraktı. Bu insanlar ne istiyordu miteradan? Beni öldürmek istercesine attıkları sayısız tekmenin sebebi neydi? Suçum neydi? Peki bir suçum varsa meydandaki tüm insanlara mıydı? Hepsi neden desteklemişlerdi bu insanları?

-Miralayım, bu kadın o Yunan komutanın karısı. Bu çocuk da onun oğlu sanırsam. Zaten onu köye kabul etmemiz bile saçmaydı. Şimdi gelmiş bizi dövmeye kalktı gördün mi bak?

Daha önce duymadığım bir sesin serzenişi karşısında kendimi savunmak istedim. Ancak söylemek istediklerim dökülmedi dudaklarımdan. Sustum sadece, diğer insanların bu adamın sözlerine katılmalarını dinledim acıyla.

-Efendi efendi, bu kadın Yunan komutanın karısı ise bize ne? Onun burada ne işi var? Neden bahsediyorsun sen?

Sesin geldiği kişi bu sefer miralay Cevdet değildi. Azize hemşire de buradaydı, onun da bizim için çabaladığını şahit olmak güzeldi. Biraz doğrulup olanları en azından izleyebilmek için hareket etmeye çalıştım. Ancak olmadı. İçinde bulunduğumuz durumdan nasıl kurtulacağımızı bilmiyordum, işin en kötüsü elimden bir şey de gelmiyordu. Başıma gelecek her şeyi çaresiz kabul etmek zorunda kalacak gibiydim.

Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin