21. Bölüm = Ben Ölmeliydim Oysa

128 27 41
                                    

Baya uzun zaman oldu görüşmeyeli. Aslında bir müddet daha ara vermeyi düşünüyordum fakat işler pekte tasarladığım gibi gitmedi. Yaralarına rağmen yaşamaya devam eden oğlumu ve yaşamaktan yorulan kızımı çok özledim... Onların acılarını sineye çekmek, bir köşede suskunlaşmalarını izlemek; içimde, adını koyamadığım bir eksikliğin peyda olmasına sebep oldu.

Dayanamadım, yine geldim bende.

Neyse... Asıl konumuza geçelim. Her geçen saniye gözümde farklı anlamlar kazanıyor artık, ben de bu farklılığı dikkate alarak kitabı düzenlemeye karar verdim dostlarım.

Düşüncelerime yeniden dokunmak istiyorum çünkü şimdiki 'Ben' ile, bu kitaba başladığım zamanki 'Ben' bir değil. Zihin süzgecim, iç sesim, düşüncelerim, ruhum, kısacası her bir şeyim farklı. Görünmez bir farklılık bu... Şimdiki ben, biraz daha yaşlanmış, biraz daha yıpranmış, biraz daha yorulmuş sanki...

İşte bu sebepten, kitabımı 'şimdiki ben' e göre düzenleyeceğim. Üslup bu değişimin başını çekiyor. Bazı bölümlerde yapacağım ufak kurgu değişiklikleri, çıkarılması gereken yığınla paragraf, eklenmesi gereken satırlar, diyaloglar, yazım yanlışları, noktalama işaretleri vs. gibi şeyler beni bekliyor. İlk bir kaç bölümü kısa sürede düzenlerim lakin diğer bölümleri hemen düzenleyebileceğimi sanmıyorum. Hayatımın sıkıştığı daracık vakitlerden küçük boşluklar oluşturmaya çalışarak bölümlere çeki düzen vereceğim.

Velhasıl kelam, elimden gelenin en iyisini sizlere sunmaya çalışarak, güle oynaya, çoğu zaman da kanaya kanaya ilerlemeye devam edeceğiz. Tabi ölmezsek, kim öle kim kala sonuçta :)

Çehrelerinizdeki tebessümün hiç bir zaman eksilmemesi dileğiyle...

Sizleri seviyorum.

🌹

Gözlerinde, bahar çiçekleri saklıydı...

🌹

Bunları düşünüyorum...

Ve, düşündükçe delirmenin eşiğine geliyorum be kadın...

Bir kez daha ağır bastı sol yanımdaki, ağırlığını taşıyamadım, ayaklarımın altı ağrıdı. Gözlerimi, gözlerinden çekemedim. Söylediği cümleler beynimde yankılanırken düşünmek zordu. Bu kadar yakınken, bana böyle bakarken düşünmek zordu. Sesim titrerken "Aldırma," diye mırıldandım. "O kadın bir yolunu bulacaktır."

Dudakları yana doğru kıvrıldığı vakit, suratındaki alay dolu ifade ben buradayım dercesine kendini belli ediyordu. "Doyumsuzsun kadın..." diye mırıldandı, nefesi suratıma çarpıp ciğerime delercesine nüfuz ederken. "Acıya doyamıyorsun bir türlü."

Güzel yüzüne baktım. Gencecik yaşına rağmen körpe suratında oluşmuş, belli belirsiz görünen ince çizgilere... Kirpiklerinin özenle koruduğu gözlerine, biçimli kaşlarının izlediği yola, alnına dökülen saçların suratına nasıl da yakıştığına, dudaklarındaki alaylı gülüşüne baktım. Sonu gelmiyordu bu adamın. Havayı içime çekerken durup düşündüm; bu düşünme eylemi boyunca iyi bir sonuç elde edemesem de kendimle dalga geçmeyi akıl edebilmiştim. "Acı bende bağımlılık yaptı, çektikçe iyi hissediyorum sanırım." Bir türlü kıvrılmayan dudaklarımı gülümsemeye zorladım, "Mazoşist miyim ne?"

"Ona ne şüphe." dedi doğrulurken. Aramızdaki mesafeyi iyice açarak bir kaç adımda tekli koltuğa ulaşarak bedenini koltuğa bıraktı ve bakışlarını tekrar üzerime dikti. Niye bu kadar dikkatli bakıyor ki? Sanki bir şeyler biliyor gibi...

Kelebeğin Son DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin