23 yıllık hayatım da kesinlikle o herkesin karşılaşmış olduğu şans denen arkadaşla karşılaşmadım.Küçüklüğümden beri güçlü, ama bir o kadar da yalnız ve şanssız olarak bilinirdim.
Bunca sene boyunca hiç arkadaşım olmadı. Bu yüzden insanlar bana çok seçici olduğumu söylerdi. Ama yanılıyorlar. İnsanların yaptıkları kötülüklere ve haksızlıklara göz yummadığım için sürekli birileriyle tartışırdım. Bu yüzden hiç kimse benimle arkadaş olmazdı. Bundan dolayı dışarıda ki insanlar tarafından yalnız ve seçici gözüktüm. Ama kimin umurunda?
Aslında yalnız olmak sanıldığı kadar kötü bir şey değil. Tabi ki zor zamanlarda birine ihtiyaç duyuyorsun, ama insanların ne tür bir varlık olduğunu öğrendikten sonra ihtiyacın kalmıyor.
İnsanlar yerine hayvanlarla vakit geçirmek daha güzel bence. Onlar sana nankörlük yapmıyor, arkandan konuşmuyor, seni üzmüyor aksine tüm sevgilerini sana veriyor, ikiyüzlü değiller. Gerçekten böylesine masum varlıklar varken neden insanlara ihtiyaç duyayım ki?
*
Yüzüme bastırdığım ellerimi, etrafa bakmak için yavaşça çektiğimde, banyomun beyaz fayansları yerine krem rengi fayanslar gelmişti. Etrafta gezinen gözlerimi hızla parmağıma çevirdiğimde geri geldiğini görmemle birlikte derin bir nefes verdim.
Neler olduğuna rağmen hiçbir fikrim yoktu ve bir fikre sahip olabilmek için ayağa kalkıp duş kabininden çıktım.
"Neredeyim ben?"
Tamamen yabancı olan bu banyoya şaşkınlıkla bakarken aynada ki kendimi görmem şaşkınlığımı arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı.
Kıyafetlerim tamamıyla değişmiş, kapşonlum yerine yeni ütülenmiş gibi dümdüz beyaz bir gömlek, kot pantolonum yerine de siyah deri ve bacak hatlarımı tümüyle belli edecek kadar dar bir pantolon vardı. Saçlarım ise, kolanın verdiği iğrençlikten arınıp tertemiz olmuştu.
"Ne oluyor...?"
Aynada ki, benden çok farklı ve bir o kadar da büyüleyici kendime bakarken kapının ardından duyduğum sesle olduğum yerde zıpladım.
İçeriden yükselen garip müzik, sanki bir ayin yapılıyor hissi veriyordu.
Ayağımda ki siyah koca botların yerde çıkardığı seslerle birlikte banyo kapısına ilerlediğimde avuç içlerim terlemeye başlamıştı bile. Göğsümde ki sıkışma ise nefes almamı zorlaştırıyordu.
Kapının kulpunu yavaşça aşağı çekip kilit sesini duydum ve kapıyı kendime doğru çekerek açtım.
Kapıyı açıp dışarı baktığım da içinde bulunduğum fazla büyük olmayan evde ürkek bakışlarımı gezdirdim.
Tamam, güçlü ve korkusuz bir kız olabilirdim ama banyo yapmak için girdiğim evimden garip bir su yüzünden bilmediğim başka bir yere gelirsem, tabi ki korkabilirim.
Banyonun kapısı direk oturma odasına açılıyordu. Evde de oturma odasından ve mutfaktan başka sadece bir tane daha oda vardı fakat oranın kapısı kapalıydı ve müzik sesi eminim ki oradan geliyordu.
Oturma odasını bakışlarımla incelerken içimde ki ürperti artmıştı çünkü bu evin dizaynı kesinlikle çok garipti.
Duvarların her tarafında çince dualar yazılmış kırmızı şeyler asılıydı. Odanın bir köşesinde duran ve etrafa koku yayan tütsü bitmek üzereydi. Normal insanların evinde ki gibi koltuk ve televizyon yerine sadece minderler ve küçük bir sehpa vardı. Ama hala bir insanla karşılaşamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hope | jhs
Fanfictionİnsan, mutluluğu nerede bulacağını gerçekten bilemezmiş. Belki bir kafede, belki bir gece kulübünde, belki bir kütüphane de. O insanın nerede karşına çıkacağı belli değilmiş. Ben ise mutluluğumu, sevincimi, hayallerimi, güneşimi,,, umudumu... Bu v...