Sonu bilinen hikayelerin heyecanı yoktur. Belki bu yüzden belli değildir bizlerinde sonları. Bilseydik olacakları, tadı çıkmazdı hayatın, yaşamanın.
Yıllar sonra kendime bir eş, ruhumu aydınlatan bir ışık ve bana daha fazla yaşamayı istettiren bir mutluluk buldum. Hayatımı ona adamaktan hiç çekinmeyeceğim bir mutluluk. Hoseok benim için hiç gizemli bir adam olmadı. Nasıl biri olduğunu göstermekten asla çekinmedi. Sadece duygularını kolayca yansıtma konusunda zorlansa da, onu, duygularını gözlerinden anlayacak kadar iyi tanıyordum. Fakat fark ettim ki, benim hakkımda bilmesi gereken şeylerden ona hiç bahsetmemiştim. Belki de bu yüzdendir dünyaya gelmemi sağlayan -bir türlü o sıfatı söylemeyi kendime yediremediğim- adama karşı bu kadar nazik oluşu. Bilmiyordu yaşadıklarımı. Çünkü geçmişten gelen güvensizlik sorunuma aptal bir şekilde onu da dahil edip anlatmamıştım hiçbir şeyi. Dünya üzerinde en güvenmem gereken kişi o iken, ben ondan çoğu şeyi saklamıştım.
Hastaneden çıktığımda üzerime fazla gelmemişti. Hatta hiç gelmedi de diyebilirim. Sormadı bile olanları. Sadece hep yanımda olduğunu, beni hep seveceğini söylemişti. Zaten bunlarda tüm güzel sözlere bedeldi.
Şirkete gittiğimizde, geciktiğimiz için Pd-nim'in kızacağından korktum. Bu kez Hoseok'u azarlamasını istemediğim için açıklama yapmak amacıyla odasına gideceğim sırada bana engel olan Hoseok, Pd-nim'i arayıp hastanede olduğumuzu söylemiş. Bu yüzden gecikmemizde de bir sorun olmadığını söyledi. Her ne kadar bir nebze rahatlasam da, benim yüzümden Hoseok'un provalardan geri kalması canımı sıkıyordu. Bu yüzden bir süreliğine Hoseok'la sevgili konumuna gelmemeye, daha çok menejer-idol ilişkisinde kalmaya karar verdim. En azından diğer çalışanların da sevgili olduğumuzu öğrenemeyecekleri kadar mesafeli olsak yeterdi.
Tabi ki bu kararıma sadece 2 gün dayanabilmiş olmamda, kendi içimde ki mükemmel(!) çelişkimi gözler önüne seriyordu.
Bugün ise, Pd-nim herkesin şirketin toplantı odasına gelmesini istemişti. Herkesten kastım üyeler ve menejerler olan herkes.
Toplantı odasına geldiğimizde yarım daire şeklinde ki masanın sağ kısmına üyeler, sol kısmına ise menejerler olarak biz oturmuştuk. Ortamda ki tek kız oluşumun üzerimde oluşturduğu garip hisle Pd-nim'i beklemeye devam ettim. Sabırsızlıkla bacaklarımı sallarken üzerimde baskısını hissettiğim bakışlarla başımı yerden kaldırıp Hoseok'a baktım. Hayır. Bakışların sahibi olduğunu düşündüğüm Hoseok, şu an Taehyung'la konuşuyordu. Peki bu his? Gözlerimi bu seferde menejerlerin olduğu sıraya çevirdiğimde, masanın başında ki Pd-nim'in sandalyesine en yakın kişi olan baş menejerle göz göze geldik. Ne kadar süredir bana baktığını bilmiyorum ama, benim onu fark ettiğimi görünce hemen başını yere eğdi.
Bu adam kesinlikle garip biri.
Şüpheyle kıstığım bakışlarımı baş menejerden ayırmaya niyetim yokken, açılan kapıyla içeri giren Pd-nim'le birlikte bu niyetimden anında vazgeçtim. Pd-nim sandalyesine doğru yaklaşırken hızla oturduğum yerden kalkıp 90 derece eğilerek selam verdim. Sırtımı dikleştirip etrafta gözlerimi gezdirdiğim benden başka kimsenin ayağa kalkmadığını gördüm.
Aptal Aura.
Yalancı öksürükle boğazımı temizlerken üyeler kahkaha atmamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Zira birkaç menejer arkadaşda(?).
Hızlı kalkışım aksine yavaşça geri yerime oturduğum da Pd-nim herkesin dikkatini toplaması adına seslice öksürdü. Nihayet herkes alaycı bakışlarını benden ayırdıklarında merakla Pd-nim'e bakıyorduk.
"Biliyorum hepiniz sizi buraya toplamamın nedenini merak ediyorsunuz."
Odadan onaylamaya benzer bir mırıltı çıktığında Pd-nim ellerini masanın üzerinde birleştirip konuşmasına devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hope | jhs
Fanfictionİnsan, mutluluğu nerede bulacağını gerçekten bilemezmiş. Belki bir kafede, belki bir gece kulübünde, belki bir kütüphane de. O insanın nerede karşına çıkacağı belli değilmiş. Ben ise mutluluğumu, sevincimi, hayallerimi, güneşimi,,, umudumu... Bu v...