Aslında bu bölümü özel bölüm gibi bir şey olarak düşündüm. Yani önceki bölüm(ler)de bir eksiklik bulduysaniz bu bölümde yanıtlamaya çalıştım.
Eger hala bir seylerin eksik oldugunu dusunuyorsaniz yorumla belirtebilirsiniz onlari da açıklığa kavusturmaya calisirim.
Bundan onceki bolum ve bu bolumle birlikte kendimce minik bir venedik serisi yapmaya calistim djehdus ne kadar basarili oldum bilmiyorum ama umarim seversiniz.
Oy ve yorumlari unutmayin^^
Keyifli okumalarrr~
***
İnsan, mutluluğu nerede bulacağını gerçekten bilemezmiş.
Belki bir kafede, belki bir gece kulübünde, belki bir kütüphane de. O insanın nerede karşına çıkacağı belli değilmiş.
Ben ise mutluluğumu, sevincimi, hayallerimi, güneşimi,,, umudumu... Bu varlığından habersiz olduğum, ve benim için yeni bir başlangıç olduğunu fark etmediğim yerde buldum.
Geri dönmem için yapmam gereken o şartı gerçekleştirecek kadar seviyor muyum yalnızlığında boğulduğum hayatımı?
Peki ya geri dönmeyi reddedersem? Sadece burada, onunla birlikte kalsam, olmaz mı?
***
"Fark ettimde, seni pek fazla tanımıyorum Aura."
Hoseok ellerini masada birleştirip merakla bana bakıyordu.
Tekne gezimiz sona ermiş, karnımız yavaş yavaş acıkmıştı. Hoseok'a yemek ısmarlayacağımı söylediğim için otelde yemek yerine onu, dış görünüşünü çok beğendiğim bir restorana sürükledim. Denizin kenarında olan ve masaların açık havada durduğu bu restoranda tam da denize sıfır bir masaya yerleşmiştik. Yemeklerimizi sipariş edip beklerken, birden bire Hoseok, hiç beklemediğim bir şey söylemişti.
"Nereden çıktı şimdi bu?" diye sormakla yetinebildim sadece.
"Sevgilim olduğuna göre, seni tanımak en doğal hakkım. Bana geçmişin hakkında hiçbir şeyden bahsetmedin. Nasıl büyüdün mesela?"
Alacağı cevapları bilmeden sırf merakla sorduğu sorular canımı yaksada belli etmemeye çalışıp zoraki gülümsedim ve kafamı denizin olduğu tarafa çevirdim. Geçmişim söz konusu olduğunda inanılmaz acı çekiyor ve ağlamamak konusunda zorlanıyordum.
Gözlerim çoktan dolduğunda, ağlayarak bu güzel günü mahvetmek istemediğimden dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum ve gözyaşlarımı geri yollayarak Hoseok'a döndüm.
"Zor ve acı dolu bir geçmişim oldu. Pek iç açıcı olduğunu söyleyemem doğrusu."
Dirseğini masaya koyup çenesini de eline yasladı. "Sorun değil. Seninle ilgili her şeyi bilmek istiyorum."
Hoseok'da bir gariplik olduğundan adım gibi emindim. Pekala geçmişimi merak edebilirdi. Ama gözlerinde merak duygusu pek yoktu. Sanki bir şeyleri biliyor gibiydi.
"Hiç ailem, akrabam olmadı benim. Veya hiç arkadaşım. Hep yalnızdım. Ailem beni küçücük bir bebekken sokağa bıraktıkları için beni mahallemizde ki bir büyükanne büyüttü. O da henüz 8 yaşımdayken hayata veda etmişti. Bende 8 yaşımdan itibaren kendi kendime büyümeye çalıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hope | jhs
Fanfictionİnsan, mutluluğu nerede bulacağını gerçekten bilemezmiş. Belki bir kafede, belki bir gece kulübünde, belki bir kütüphane de. O insanın nerede karşına çıkacağı belli değilmiş. Ben ise mutluluğumu, sevincimi, hayallerimi, güneşimi,,, umudumu... Bu v...