Medya; Burnun lens mi canım;)))
***
Beraber düşelim bu ağaçtan,
beraber konalım yere.
Beraber toz olup,
beraber uçalım sonsuzluğa.Belki birbirimize karışır daha mutlu oluruz.
Her şeyi arkamızda bırakıp gitmek ne kadar zor olur ki, birlikte olduktan sonra.
Tüm kötü şeyleri bir kenara atıp uçalım. Kanatlarımız olmasa da olur. Biz birbirimizin kanadı da oluruz. Elimi sımsıkı tuttuğun sürece.
***
Kahvemi hazırlayıp laptopumu da alarak oturma odamda ki minik sehpamın üzerine yerleştim. Yapmam gereken bir sürü dosya işi vardı, ama hiçbirine aklımı verecek halde değildim.
Söylediğim şey yüzünden modu anında değişen ve her zaman ki depresif haline bürünen Hoseok, beni eve bırakana kadar tek bir kelime bile etmemişti. Nerede yanlış bir şey yaptığımı düşünsemde bulamıyordum. Hoseok cidden garip biri.
Neyi hatırlamam gerekiyordu ki? Unuttuğum şey neydi? Eğer gerçekten çok önemli bir şeyse nasıl unutmuştum ki?
''Aish!''
Dişlerimin arasından fısıltıyla karışık bir şekilde nefes verdikten sonra şekersiz kahvemden bir yudum alıp bilgisayarı açtım. Ne bunları düşünecek kadar boş vaktim vardı, ne de düşünmeme değecek bir hafızam vardı.
Bilgisayarda açtığım dosya taslaklarına bıkkınlık dolu bakışlar atarken, sehpanın üzerinde duran telefonum titremeye başladı. İlk başta kimseyle konuşmak istemediğim için açmamayı düşünsemde arayan kişinin patronum olduğunu görünce bu fikrimi hemen bir kenara fırlattım.
Elime aldığım telefonun ekranına bakarak derin bir nefes alıp fazla geçikmeden aramayı cevapladım.
"Buyurun efendim."
"Neredesin Aura?"
"İşim bitti. Çıkış saatide geldiği için eve gelmiştim. Neden?"
Bir süre sessiz kalan patron sanki sinirini yatıştırmaya çalışıyor gibi sesli bir nefes verdi.
"Herkese beni beklemesini ve bir duyuru yapacağımı söylemiştim.
İletmediler mi sana?"Böyle bir şey duymadığımdan ve kimsenin bana haber vermediginden adım gibi emindim.
"Hayır." dedim tereddüt bile etmeden.
Birkaç saniye daha sessiz kalan patron daha yatışmış olan sesiyle emir vererek konuştu.
"Pekala. Hemen bir taksiye atla ve şirkete gel."
Suratıma kapanan telefonla birlikte hızla oturduğum yerden kalktım. Patron tüm görüşmelerimizde telefonu genel olarak suratıma kapattığı için artık bu durumu yadırgamıyordum.
Odama gidip çıkardığım kıyafetlerimi geri giydim. Ev topuzu şeklinde olan saçlarımı tokadan kurtarıp elimi arasından geçirdim.
Telefonumu ve bir miktar parayı yanıma alıp çıktım. Paramı telefonumun kaplığına koyup telefonu da pantolonumun cebine sıkıştırdım. Elimde bir şey taşımayı sevmediğim için genellikle bunu yapardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hope | jhs
Fanfictionİnsan, mutluluğu nerede bulacağını gerçekten bilemezmiş. Belki bir kafede, belki bir gece kulübünde, belki bir kütüphane de. O insanın nerede karşına çıkacağı belli değilmiş. Ben ise mutluluğumu, sevincimi, hayallerimi, güneşimi,,, umudumu... Bu v...