Şirketin yakınlarına geldiğimiz için ellerimizi çoktan ayırmış aramıza biraz mesafe koyarak yürümeye devam ediyorduk. Aklımda kafedeyken Hoseok'u arayan Yoon Gi geldiginde merakla ona döndüm.
"Yoon Gi ne söyledi?"
İlk başta anlayamasa da daha sonrasında ne demek istediğimi fark etmesi pek uzun sürmedi. Zaten telefon görüşmesinin ardından kafeye tekrar girdiğinde yüzünde bir donukluk vardı.
"Ah o mu... Önemli bir şey değil aslında. Pd-nim beni sormuş."
Tekrar gerildiğini, maske yüzünden suratını göremesem de sesinden anlamıştım. Daha fazla soru sormadım. Ne de olsa şirketin bir çalışanıydım ve olan biteni çoğu kişiden önce öğrenecek bir pozisyondaydım.
Şirkete geldiğimiz de yanımıza koşa koşa gelen Jimin'in menejeri biraz heyecan yapmama neden olmuştu.
"Pd-nim acil olarak ikinizle görüşmek istiyor."
Doğruyu söylemek gerekirse, Pd-nim her ne kadar üyeleri ve çalışanları sevse de, çabuk sinirlenen biriydi. Sinirlendiğinde ise gerçekten çok korkunç birine dönüşüyordu.
Gözlerimi Jimin'in menejerinden ayırıp Hoseok'a çevirdiğimde tedirginlikle maskesini çıkarıp pantolonunun arka cebine sıkıştırdı.
"Daha fazla bekletmeyelim."
Hoseok'un sesini duyduğumda başka çaremiz olmadığını birkez daha idrak ettim ve ona ayak uydurup asansöre doğru ilerledim.
Pd-nim'in odasının önüne geldiğimizde omuzlarımı dikleştirip derin bir nefes aldım. Kalbim korkuyla çırpınırken, Hoseok'un da aynı durumdan ibaret olduğunu gördüm. İlişkimizi öğrenmiş olma fikri beni korkutuyordu.
Hoseok hafif bir öksürükle boğazını temizleyip kapıyı tıklattığında içeride ki öfkeli ses duyuldu.
"Gir!"
Tereddütle de olsa kapıyı açıp içeri girdiğinde bende peşinden gittim. Pd-nim'in masasının karşısında durduğum da Hosoek'ta odanın kapısını kapatıp yanıma geldi. Ben öfkeli Pd-nim'i süzerken Hoseok ise gözlerini yere çevirip ellerini önünde birleştirmişti. Pd-nim her zaman yaptığı gibi kalemini parmakları arasında döndürürken nihayet konuşmuştu.
"Neredeydin? Henüz yeni bir full albüm çıkardık. Bir sürü konserleriniz olacak. Bunlarda daha da iyi bir performans sergilemek için kendinizi daha fazla geliştirmelisiniz. Ama bizim ana dansçımız son günlerde başına buyruk dışarılarda geziyor!"
Sesi hafif yükselmeye başladığında Hoseok gözlerini yerden kaldırmadan eğilip özür diledi. Pd-nim sanki saniyeler geçtikçe daha da sinirleniyor gibi bu seferde kalemi sertçe masaya koyup ayağa kalktı ve bize doğru geldi.
"Sen bir idolsün, bunu farkındasın değil mi? Dışarı da istediğin gibi dolaşamazsın. Adımını attığın yerde hayranların ve peşinizde dolaşan bir sürü saesang fanlar var!"
Hoseok tekrar özür dileyeceği sırada ona fırsat vermeden aşağıda pantolonunun arka cebine sıkıştırmış olduğu maskeyi alıp yere fırlattı.
"Bu bez parçasının seni gizlemeye yeteceğini mi sanıyorsun?!"
Hoseok sadece susup, Pd-nim'in azarlamalarını dinliyordu. Çünkü karşısında, kendisini savunmasına bile fırsat vermeyecek kadar öfkeli bir başkan vardı. Susmam gerekiyordu, ama Hoseok'un küçük bir şey yüzünden bu kadar azarlanması sinirlerimi bozmuştu. Üstelik bu şeylere ben sebep olmuşken.
"Pd-nim b-"
Odada oluşan gergin sessizliği cümlemle bölmeye çalıştığımda Hoseok'un bileğimi kavrayan eli buna engel olmuştu. Bakışlarımı Pd-nim'dem çekip Hoseok'a çevirdiğimde hala yere bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hope | jhs
Fanfictionİnsan, mutluluğu nerede bulacağını gerçekten bilemezmiş. Belki bir kafede, belki bir gece kulübünde, belki bir kütüphane de. O insanın nerede karşına çıkacağı belli değilmiş. Ben ise mutluluğumu, sevincimi, hayallerimi, güneşimi,,, umudumu... Bu v...