f i n a l 〽 m o o n

260 19 4
                                    

Mihrinin anlamını öğrenememişti, sabahı öpen tuzlu dudaklar –gece, tan yelinin koynunda can vermeden önce

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mihrinin anlamını öğrenememişti, sabahı öpen tuzlu dudaklar –gece, tan yelinin koynunda can vermeden önce. Kifayetsiz binlerce anı, gün ışığına bakan çatlakları yakarken susmuştu. Kalbin sızısı, kurumuş yaraları bir bir açarken her bir telin itina ile ördüğü yasaklar genze de dikiş atmıştı. Acı kahvenin kuru peltesi sürtünmüştü ömrünün üstüne. Alnında yazan kadere tiksinerek bakan dil, kabuk bağlayan yaralara değerken sessizliği seçmişti. Gözlerinden kayan tuz bulutu ilk yutağı yakmış, ardından içindeki yaralı kente usul usul inmişti.

Kalbin de dudağı olurdu ya. Hani ölümü unuttururdu öpücüğü. Biri diğerini sarar derlerdi işte. Hani- Hani sevmeden evvel anlatırdı mahallenin âşık ablaları. Sevgilerini öyle bir yüceltirlerdi ki büyülenirdik hani. Saatin kaç olduğunu bilmeden dinlerdik hikâyelerini. Yalanmış. Ufak günahların kıyısında ağlayarak gülermiş meğer kalpler. Fark edemediğin için hiçbir şeyi hissettirmezmiş.

Yalanmış çünkü...

Ölüm denen süslü cenazeye veda eden kavurucu öpücükler değilmiş. Tek uğurlayış; dik bir omuz ve beyaz, cansız bedenin üzerine örtünen mimozalarmış. Ayrılığın acı kokusunu bastıran bal dudaklar değil; geniz yakan çiçeklerin loş, kan kokusuymuş.

Yalanmış çünkü...

Kaybolan sevginin kutsallığına sığınan, gür çığlıklar değil; ucuz siperlerin ardına saklanan avaz avaz susuşlarmış.

Dudakları titrerken acı içinde güldü, genç adam. Kuzgun rengi saçlarına, çatlamış mor dudaklarına, ağlayamamaktan şişen koyu kahve gözlerine vuran ay ışığını elinin tersi ile itti. Genzine takılan nikotini iki öksürük ile uğurladığında, henüz bitmemiş sigarasını da penceren aşağı atmıştı. Ve yeniden güldü. Yüzüne çarpan rüzgârın her kımıldayışında, biraz daha genişledi gülümsemesi. Titreyen dudaklarının arasında beliren beyaz dişlerin birbirine çarpışını dinlemedi.

Tıpkı dinlemek istemediği kız gibi...

Bir kez daha güldü, Melih. Eğer o dudaklar birbirine değerse çığlıklar kulaklarını istila eder ve ardından gökyüzüne uçardı. Eğer o dudaklar kapanırsa, gözyaşları siperlerinden gün yüzüne çıkar, hıçkırıklarını döverdi. Eğer- Eğer o dudaklar kapanırsa, Melih içinde sözler bozulur, her şey biterdi ve Melih, bitmemesi için gülmeye bile razıydı. Çünkü bitmeden önce yapması gereken önemli bir işi vardı.

Son bir iş daha...

Acı içini kemirirken nefes aldı. Sıktığı sadece kalbi değildi. Aynı anda buğulanan gözlerini de dizginlemekle meşguldü. Başını kaldırdı ve dokunduğu tahta pervaza biraz daha yüklendi. Avuçlarına batan kıymıklara rağmen hiçbir şey hissetmiyordu. Daha fazla yüklendi siyah saçlı genç ve pervaza her yüklenişinde acımaya üşenen canına kızdı, durdu. Sanki acı çekerse, sevdiği kızın acısını azaltırmış gibi geliyordu fakat bir yandan da bunun olamayacağını biliyordu.

Sustu.

Aya verdiği kalbine son kez bakarak pencerenin önünden çekildi. Körpe bulutlar hayallerine, umutlarına, yaşamının üzerine gölgelenirken başını komodinin üzerinde duran kitaba çevirdi ve güldü. Bu kez engel olamamış, boğazından acı bir hıçkırık kopmuştu. Gözlerini tavandaki sarı aydınlatmaya kaldırarak yumruğunu dişledi. Sakinleşmek zordu. Ağlamamaya yemin etmek ise en zoruydu. Nefes aldı ve elleri ile yüzünü sıvadı. Biraz daha toparlandığında yeniden güldü.

Siyah pantolonunun üzerindeki lacivert tişörte sildiği terli avuçlarını saçına daldırdı ve adımlarını odanın köşesinde duran kitabın yanına yöneltti. Kat edilen her bir mesafede canı yanıyordu ama pes etmedi. Korkaklığı yüzünden sevdiğini kaybetmişti o ve bu sefer korkak olmayacaktı. Hiç değilse son kez cesurca ifade edecekti duygularını. Bu sefer ispatlayacaktı kendini.

O affetmese de kendini, bu sefer bırakmayacaktı. Paslı trenlerin çıkardığı, kulak perdeleyen kalın ve itici seslere inat terk etmeyecekti. Sırtına binen acılara, dilinin altında yuvarlanan küfürlere, leylere konuk olan yıldızlara bakarak tutacaktı avuçlarını. Susmayı huy belleyen günahları, cehenneme dayanan buzdan kapılara işleyecekti. Cehennem evleri, günahlar çocukları, yalanları bedenleri olacaktı. Ruhları sevişirken, duyguları cennetin kapılarına dayanacaktı.

Titreyen ellerini tereddüt etmeden uzattı ve nefesini tutarak parmaklarını siyah kitabın etrafına sardı. Avuçları cayır cayır yanıyordu. Tıpkı beş hafta önce olduğu gibi, binlerce his yüreğine boşalmıştı. Ağırca vücuduna kayan duyguları da aldı ve koydu kirli ceplerine. Odanın ortasına yönelirken titreyen çenesinin altında gülümsüyordu. Bacaklarına bağlanan balyozlara rağmen ilerledi ve en nihayetinde durdu. Ellerine değen görünmez kelepçelerin soğukluğu ile titrediğinde nefes aldı. Tüm suskunluğuna rağmen iç çekerek koyu gri parkenin üzerine oturdu. Kızarmış, kahve gözleri yanı başında duran tetiği güllerle kaplı silaha kaydığında, içinde bir yerlerde bağıra bağıra ağlayan kıza bakmaktan çekindi. Unutulmuş, eski bir avize parçalanıyordu sevgisinin en derinlerinde. Silik bir görüntü işlenecek büyük günahın önüne geçmeye çalışıyordu.

Oysa yaşamak vardı şimdi. 

Oysa hayat her şeyden daha değerliydi.

Oysa hayat Büşra'nın kendisiydi.

Kirpiklerine bağlanan tırtıklı düğümler canını yakarken gülümsedi ve gülleri başına yaklaştırdı. Cesur olamayıp gözyaşlarını gündüz düşünün avuçlarına bırakırken korkak elleri titredi. 

"Cennetine ayak basamam belki ama..."

Sevdiği kızın kaybolan görüntüsü, söyleyeceklerini boğazında düğümlerken güller başından aşağı dağıldı, elleri koynuna düşüverdi. Titreyen parmakları, gözlerinde başlayan fırtınadan dolayı sırılsıklam olmuş tişörtünü kavradı sonra. Omuzlarına asılan günahların engebeli yollarında dalgın adımlarla ilerlerken sarsıldı ve boğazından kırık bir feryat koptu -ne güçlüydü ne de kendisini gizleyecek kadar sessizdi. Hıçkırıkları çağladı ardından. Takılı kalan iki kelimeye rağmen devam etti.

"Kapında köpekler gibi beklerim."

SON

SON

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


kemikten kalbime ithafen

骨から私の心へ

Kemikten Kalbime İthafen ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin