Anahtarı komidinin üzerine attığım gibi annem belirdi. Yüzünde endişe, rahatlama, neşe ve hüzün hemen hepsi vardı. "Kızım, iyi misin? Hoşgeldin." dedi hızla sarılarak. Yüzümü buruşturdum.
"İyiyim annecim."
O sırada babam da belirmişti. Onun da yüzünde aynı ifadeler vardı. Şefkatle öptü alnımı. "Nasılsın?"
İçimi çektim. Bir an önce odama gitmeliydim ama onları üzmek istemiyordum. Yorgun bir şekilde gülümsedim. "Gerçekten iyiyim. Yağmur başladığı gibi toparlandık. Islanmadım merak etmeyin."
Babamın kaşları çatıldı. "Böyle proje mi olurmuş canım? Baştan yanlıştı sizi dağa bayıra götürmeleri. Şikayetçi olacağım okuldan."
"Annecim, babacım." diye böldüm ikisini. "Çok yorgunum. Duş alıp hemen uyumak istiyorum."
Anlayışla karşıladılar neyseki. Eşyalarımı koymak için odama girdim. Işığı yaktığımda korkuyla yerimde sıçradım. Arda karanlık bir köşede, kollarını göğsüne bağlamış, yüzünde ciddi bir ifade ile beni bekliyordu. Hızla kapıyı kilitledim.
"Beni korkuttun. Nasıl girdin buraya?"
Eliyle işaret ettiği yere bakınca rüzgarla havalanan perdeleri gördüm. Pencereyi sertçe kapattım. "Ne işin var burada?"
"Konuşmamız gerektiğini söylemiştin."
Gözlerimi yumdum derin bir nefes alırken. "Biliyorum." diye mırıldandım bitkince. "Bak, çok yorgunum. Temizlenip, uyumam lazım. Ben bir insanım, temel ihtiyaçlarım var."
"Yarı insansın."
Gözlerimi devirdim. "Her neyse. Dinlenmem lazım."
Bir an düşündü. Sonra başını salladı. "Sanırım haklısın."
O sırada annemin sesi duyuldu. "Kızım, aç mısın?"
Endişeyle Arda'ya baktım. "Beni görmesine engel olabilirim."
Bir kaşımı kaldırdım. Bu durum gerçekten çok tuhaftı. "Evet anne. Bir şeyler atıştırabilirim. Banyodan sonra." dedikten sonra Arda'ya döndüm. "Hadi, şimdi geldiğin gibi git."
Arda'nın yüzünde kesin bir ifade belirdi. Başını iki yana salladı. "Olmaz. Senin güvenliğini sağlamam lazım. Alarik evini biliyor."
Ağrıyan başımı iki elimin arasına aldım. "Birlikte uyuyamayız."
Arda'nın yüzünde çok hoş bir gülümseme belirdi. "Uykuya ihtiyacım yok."
"Ama benim var!" Sesim birden yüksek çıkınca endişeyle kapıya baktım.
"Lütfen Elda, seni korumama izin vermelisin. Bu benim görevim."
Öfkeyle soludum. "Ela, benim adım Ela. Ve ben odamda bir yabancı varken rahat rahat uyuyamam."
"İstersen beni görmene engel olabilirim."
"Gitmen yeterli." Arda'nın alındığını görünce yumuşadım. "Bütün problem bu aptal kolyede mi? Onu sana vereyim ve git. Böylece Deniz senin peşine düşer."
Deniz'in adını söylemem ile birlikte kaşları çatıldı. "Anlamıyorsun. O çok tehlikeli. Tek istediği kolye değil. Sen olmadan kolye bir işine yaramaz."
Başım artık çatlıyordu. "Lütfen, dur. Bütün bunlar çok fazla. Kaldıracak durumda değilim. Annemlerin seni görmeyeceğini söylemiştin değil mi?"
Olumlu anlamda başını salladı. Dudağımı ısırdım. "Bunu nasıl başaracaksın. Onlara bir çeşit, garip şeyler yapmazsın değil mi?"
Dudakları yukarı kıvrıldı. "Hayır, sihri kendime yaparak görünmez olabilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDA
FantasyOrta Dünya'nın en kanlı savaşı yeni bitmiş, elflerin en büyük düşmanı Mornor güçsüz düşerek kabuğuna çekilmişti. Gücünü kazanması için tek bir kişi gerekiyordu ona. Her şeyden habersiz genç bir dişi elf. Elda.