Bölüm 9

7.3K 614 30
                                    

Rüyalarımdaki ağacın önündeydik. Arda tedirgindi ama ben merakla ağaca bakmaya devam ediyordum. Olduğundan büyük ve oldukça yaşlı bir ağaca benziyordu. Yavaşça elimi gövdesine yasladım ve aynı nabzı avucumun içinde hissettim. Gözlerimi yumdum. Kolyemin ısındığını hissediyordum. Gözlerimi açtığımda Arda beni izliyordu.

"Aynan var mı?" diye sordu. Çantamdan küçük el aynamı çıkardım. Eliyle bakmamı işaret etti. Aynayı açtığımda hiç ummadığım bir manzarayla karşılaştım. Yeşil gözlerim altın renginde beneklerle dolmuş ışıldıyordu. Şaşkınlıkla Arda'ya baktım.

"Bu sihir." diye fısıldadı. Ardından ağaca doğru geldi. Elini gövdesine yasladı.

"Gi suilon!" diye mırıldandı gırtlaktan gelen bir sesle. Onun gözleri gümüş rengi bir halkayla kaplandı ve ışıldadı. Bunu daha önce de görmüştüm ama hiç bu kadar ilgimi çekmemişti. Bütün bunlar rüya gibiydi. O sırada ağacın gövdesi ışıldamaya başladı. Işıltılar gittiğinde ortaya rüyalarımdaki ormana giden kovuk çıktı.

"Burası Eldar'ın kapılarından biri." diye açıkladı. Büyülenmiş gibi kovuğa doğru girdim. Bir insanın rahatlıkla yürüyebileceği ende ve boydaydı. Arda'da peşimden geldi.

"Hey! Senin gözlerindeki ışıltı ile benim gözlerimdeki neden farklı?"

Yüzünde utangaç bir ifade oluştu. "Sen yarı elfsin. Sihir gücün benimkinden düşük seviyede."

Kaşlarım havaya kalktı. "Benim sihir gücüm mü var?"

Çok hoş bir gülümseme ile bana baktı. "Evet ama eğitim alman lazım."

Kafam karıştı. O kadar çok sorulacak soru vardı ki! Yüz ifademden anlamış olacak ki anlayışla doldu gözleri. "Hepsini anlatacağım."

Rüyalarımdaki ormana girdiğimde nefesimi tuttum. Rüyalarımdakinden çok farklıydı ve kesinlikle mükemmeldi. Sanki ünlü bir ressamın yağlı boya tablosundan fırlamış bir görüntüydü. Sonsuzluğa uzanır gibi gözüken büyük ve yaşlı ağaçlar, çevresine ışıltılı bir sihir yayan daha önce hiç görmediğim çiçekler vardı. Her şey öyle fantastik ve güzeldi ki. Havadaki sıcaklığı, mistik bitkilerin kokusunu ve Arda'nın varlığını bu kadar derinden hissetmesem rüya gördüğümden emin olurdum.

"Burası Eldar mı?" dedim nefes nefese. Arda'nın gülüşünü belli belirsiz duydum.

"Hayır. Sadece Eldar'a giden yollardan biri. Bu kapı insanlar ve elflerin arasında bir geçit. Orman da öyle."

Arkamı dönüp ağaca baktım. Kovuk yok olmuştu. Kaşlarımı çattım. "Annemin dünyası o taraftaydı o zaman. Annem bu tarafa gelebiliyordu."

"Evet." 

"İnsanlar burayı biliyor mu?"

Arda'nın yüzünde sıkıntılı bir ifade belirdi. Kaşlarımı daha çok çattım. "Hadi ama! Öğrenmem gereken daha ne kadar şey var? Buranın varlığını bir tek ben mi bilmiyordum?"

"Yürüyelim mi?" diye cevapladı sorumu elini davetkar bir tavırla ormana doğru uzatırken. Başımı sallayıp yanında yürümeye başladım. Nereden başlayacağını bilmez bir şekilde etrafına baktı. Zümrüt yeşili gözleri ciddi bir ifadeyle parlıyordu ve bu onu olduğundan yaşlı gösteriyordu. Fazlasıyla yakışıklı gözükmesi de cabasıydı.

"İlk çağlarda insanlar sihri bilir ve ona inanırlardı. Sihir güçleri yoktu ama bilgileri vardı. Doğaüstü olan her şeyi ve her varlığı tanırlardı. O zamanlar hepimiz barış içinde yaşardık. Hepimizin belli bir kuralı ve belli bir sınırı vardı. Herkes bu ilkelere göre yaşardı. Elbette bazı firari durumlar oluyordu. Annen ve baban gibi. Alemler arasında gezinmek serbestti. Tabii bazı özel zamanlarda ve belirli sürelerde. Ama türler arası evlilik asla onaylanmadı. Yine de bazı elfler insanlarla evlendiler. Ve yeni bir tür ortaya çıktı. Melez ırk. Biz onlara yarı elf diyoruz."

ELDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin