Tuvaletten çıktığımızda, dışarıda bizi genç bir adam bekliyordu. Yüzünde endişeli bir ifade vardı. Biraz da utanmıştı.
"İyi misiniz? Gerçekten çok özür dilerim. Nasıl oldu anlamadım." diye hızla konuşmaya başladı. Üzerime kola döken kişiyle karşı karşıyaydım. Karanlıkta yüzünü görememiştim ama kesinlikle böyle bir şey beklemiyordum.
Alnına gelişi güzel dökülmüş sarı saçları ve zümrüt gibi parlayan koyu yeşil gözleri vardı. Nisan'ın da benim gibi nefesini tuttuğunu duydum. Kesinlikle inanılmaz bir güzelliğe sahipti. Olgun bir erkeğin sesine sahip olmasına rağmen en fazla on sekiz yaşındaydı. Bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Dünya üzerinde bu kadar etkileyici bir varlık olamazdı. Sanki başka bir evrene ait gibiydi. Kesinlikle farklı bir enerji ile ışıldıyordu.
Başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. "Y...Yok, bir problem yok. Gerçekten, önemli değil."
"Bir kez daha özür dilerim."
Sıkıntıyla tuttuğum nefesimi dışarıya verdim. "Artık özür dilemeyi kesmelisin."
Çocuğun bu lafıma içerleyeceğini düşünmüştüm. Ama o içten bir şekilde gülümsedi. Sağ yanağında belirginleşen gamzesi ile iyice ulaşılmaz bir yakışıklılığa bürünmüştü.
"Adım Arda." diyerek elini uzattı. Anlık bir tereddütle ben de elimi ona uzattım.
"Ela." Ardından yanımda apışıp kalan Nisan'ı dürtükledim. "Arkadaşım Nisan."
"Ay size öyle çıkışmak istemezdim. Özür dilerim." diye atıldı hızla Nisan nefessiz bir şekilde. Gözleri hala çocuğun yüzüne kilitlenmişti.
"Sorun değil. Haklıydınız. Size kendimi affettirmek için içecek bir şeyler ısmarlayabilir miyim?"
Gözlerim hızla açıldı. Böyle mükemmel bir yaratık bizle bir şeyler içmek mi istemişti?
"Kızlar bizimle."
Nisan ile biri iğne batırmış gibi irkildik aynı anda. Deniz ve Savaş gergin bir şekilde yanımıza doğru geliyordu. Deniz'i gördüğüm gibi bir panik duygusu sardı benliğimi. Onunla karşılamak istediğime emin değildim. Arda'nın da gerilen yüz ifadesinden can sıkıcı bir durumda olduğunu anladım.
"Pekala. Memnun oldum Ela. Umarım bir gün yeniden karşılaşırız." diyerek gülümsedi. Onun rahat gülüşü beni de rahatlatmıştı.
"Yine üzerine bir şeyler dökmek için mi?"
Deniz'in alaycı sesiyle olduğum yerde çivilendiğimi hissettim. Kesinlikle onunla birkaç dakikalığına bile aynı ortamda bulunmak istemiyordum.
"Biz o konuyu hallettik Arda'yla." dedim meydan okuyan bir sesle. "Ben de memnun oldum." diyerek yeniden Arda'ya döndüm. "Filme git, hadi. Daha fazla kaçırma."
"Evet, daha fazla kaçırma." diye onayladı Deniz. Sesinden yine ve yine alay akıyordu. Arda ona tatsız bir bakış atsa da bir şey demeden çekip gitti. Nisan ile hüzünle nefesimizi bıraktık.
"Eve gidelim mi?" dedim Nisan'a dönerek. Arkadaşım kararsız bir ifade ile yüzüme bakıyordu.
"Ama film daha bitmedi ki." dedi Savaş hayal kırıklığı dolu bir ses tonuyla. Bense ısrarla Nisan'a bakıyordum. Arkadaşım sıkıntıyla dudağını dişledi.
"Şey, bugünlük bu kadar yeterli. Başka bir gün telafi ederiz. Ela kendini pek iyi hissetmiyor olabilir."
Rahat bir nefes aldım. Savaş canı sıkkın bir şekilde isteğimizi kabullendi. Deniz ise hala gergin ve öfkeli duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDA
FantasíaOrta Dünya'nın en kanlı savaşı yeni bitmiş, elflerin en büyük düşmanı Mornor güçsüz düşerek kabuğuna çekilmişti. Gücünü kazanması için tek bir kişi gerekiyordu ona. Her şeyden habersiz genç bir dişi elf. Elda.