Bölüm 34

4.7K 401 68
                                    

Glìven etrafıma hiç bakmadan, doğruca ileriye bakarak yürümemi söylemişti. Tek yapacağımız durmadan kuzeye yürümekti. Ama bu çok zordu. Çünkü hemen yanımızdan ürkütücü yaratıklar geçiyordu. Glìven onlara bakmazsak bizi görmeden geçip gideceklerini söylemişti. Bazen büyük ve iri bir sürüngenin ayaklarımın üzerinden sürünerek ilerlediğini bazen de adım attığı anda toprağı sarsan büyüklükte canlıların kükreyerek geçip gittiklerini duyuyor ve hissediyordum. Böyle anlarda çığlık çığlığa kaçmamak için kendimi öyle çok zorluyordum ki dişlerimi sıkmaktan çenem ağrımaya başlatmıştı. İşkencenin en büyüğüydü bu! Alarik gerçekten yaratıcı bir manyaktı.

Onu düşününce istem dışı bir şekilde göğsüme ve boynuma sıcaklık yayılmıştı. Kalp atışlarım hızlanıyor, nefesim daralıyordu. Acaba onu öldürmüşler miydi? Çok mu geç kalmıştık? Peki ya Iolas? Sadık, güvenilir bir dost olan Iolas. Çevreme yayılan ölümün kokusu çoktan onlara da bulaşmış olabilir miydi?

"Aragathi'yi tanır mıydın?" dedim birden yanımda yürümekte olan yaşlı büyücüye. Yüzüne bakmadığım için ifadesini bilmiyordum.

"Her zaman geri planda kalmayı seven, sessiz biriydi." dedi yavaşça. "Bu yolu seçmesi çok yazık!"

Sesinde gerçekten de hüzün vardı. Ona kırgın olsam da Glìven'e minnettardım. Sorduğum soruların cevaplarını vermek konusunda asla Alarik gibi kapalı bir kutu değildi. Bana her şeyi açıklıyordu. Olduğu gibi. Onu daha çok tanımak istedim.

"Sen de Varda'nın Maiası mısın?"

"Hayır ben Nienna'nın Maiası'yım. Gri Leydi. Sormadan söyleyeyim o da Varda gibi bir Valie."

Kaşlarımı çattım. "Valie de ne?"

"Valar'ın kadınlar için söyleneni." dedi yavaşça. Görmesem de yüzünde bir tebessüm oluştuğunu anlamıştım. Kafam karışmıştı. İşaret parmağımla çeneme vurmaya başladım.

"Erkekler de var yani?"

"Valie'lerin eşleri var, evet."

Yanaklarım yanmaya başladı. "Ya...yani Varda evli mi?"

"Vala Manwe'nin karısıdır Varda. Manwe, Eru'ya en yakın olan varlıktır. Ve..."

"Ve?"

İçini çekti. Sanki anlatacakları hoşuma gidecek gibi değildi. "Mornor'la kardeştir."

Ağzımın açıldığını, gözlerimin kocaman olduğunu hissettim. Kardeşi! Eru'ya en yakın varlığın kardeşi. Elflerin hanımı olan Varda'nın kocasının kardeşi! "Neden bize yardım etmiyor o zaman?" diye haykırdım. "Kardeşini durduramaz mı?"

"Manwe kuşkusuz ki Vala'ların en üstünü olabilir ama Mornor'da en güçlüleri. Onlar bize ellerinden geldiğince yardım ettiler. Nemirdes'in onun eline geçmesine izin vermediler."

"Evet, ailemin katledilmesine göz yumdular çünkü!"

Durmuştum. O an da yanımdan geçen yaratık hırlamaya başlamıştı. Yaptığım hatayı geç fark etmiştim. Aron ve büyücü de aynı anda durdular. Yaratığın leş gibi nefesi sağ profilime vuruyordu. Bayılacaktım neredeyse. Üçümüz de kılımızı bile kıpırdatmadan duruyorduk. Fakat nereden geldiği belli olmayan amansız bir yel esti. Terlemiş boynuma ve saçlarıma değdi. Havaya uçuşan bir kaç altın tel yaratığın korkunç bir kükremeyle yeri göğü titretmesine neden olmuştu. Aron üzerime atlarken Glìven beyaz bir ışık saçarak yaratığın ormanın öbür ucuna yollandığından emin olacak şekilde uçmasını sağladı. Ama bu bir başlangıçtı. Yerlerdeki otlar kımıldanmaya, dizlerimize kadar uzanmaya başlarken, ağaçlar da sanki üzerimize eğiliyorlardı. Aynı anda sürüngenlerin tüyler ürperten tıslamaları ve küçük canavarların çenelerinden çıkan tıkırtıları duyduk. Aron bileğime yapıştı ve bağırarak kuzeye doğru koşturmaya başladı. Glìven hemen arkamızdan gelenleri büyüleriyle bizden uzak tutmaya çalışıyor, Aron'da bir eliyle bizi yutmaya çalışan ağaçların dallarını kesiyor, bir yandan da büyüsüyle ateş topları fırlatıyordu. Fışkıran kanın seslerine, iğrenç bir dışkıyla canavar özü kokusu karışıyor ve etrafı kaplayan ateşten yanık ve duman kokusu sarıyordu dört bir yanımızı.

ELDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin