Bölüm 6

8.9K 592 96
                                    

Deniz sessiz ve hızlı bir şekilde kazıkları toprağa çaktıktan sonra eserine baktı. Düşünceli gözüküyordu ama çadırla alakalı değildi düşündükleri. Aklında başka bir şey var gibiydi. Nisan, Savaş'la başka bir çadırı kuruyordu. İşimiz bitince Deniz bir an bana baktı.

"Diğerleri hala uğraşıyor. Biraz dolaşalım mı?"

Biraz önceki hırçın tavırlarına tezat yumuşak gözüküyordu. Onunla yalnız kalmak iyi bir fikir değil gibiydi. Zaten Selçuk Hoca'nın gruptan uzaklaşmamıza izin vereceğini sanmıyordum. Ne düşündüğümü anlamış olacak ki gülümsedi.

"Hocayı ben hallederim."

Nasıl diye soramadan hocanın yanına gitti. Söylediği şeyle Selçuk Hoca önce çadıra baktı. Kaşları çatılmış, yüzünde kesin bir ifade belirmişti. Deniz ise ısrarla adamın yüzüne bakıyordu. Bakışları yoğundu. Sinemada bana bakarken olduğu gibi. Bir anda Selçuk Hoca'nın ifadesi yumuşadı. Gülümseyerek bir şeyler dedi. Deniz de başını sallayarak yanından uzaklaştı.

"Hallettim." dedi gülümseyerek.

"Nesin sen? Büyücü falan mı?"

Mavi gözleri bir an parladı. "Sadece zeki ve etkileyici bir tipim." dedi sırıtarak.

Gözlerimi devirdim. "Ona ne söyledin?"

"Ateş için kuru dallara ihtiyacımız olduğunu, senin ve benim de bu işe gönüllü olduğumuzu söyledim."

"Kabul, zekice. Ama etkileyici değil."

Güldü. Gerçek, samimi bir gülüştü bu. Gözlerine dek ulaşan bir gülüş. Onu olduğundan daha genç ve daha iyi gösteren bir gülüş. Bir an bir gülüşün bir insanı nasıl bu kadar değiştirebildiğini düşündüm. O sırada dudakları kıvrıldı.

"Etkileyici olduğumu fark ettin değil mi?"

Yerimde zıpladım. Yanaklarım anında kızarmıştı. "Yine saçmalamaya başladın." diye mırıldandım yürümeye başlayarak.

"Bu bakışı bilirim." dedi çok bilmiş bir ifadeyle.

Kaşlarım alayla havaya kalktı. "Ne bakışıymış peki?"

"Seni öpmek istiyorum bakışı."

Çığlığım ormanda yankılandı. "Ne?!" Yüzümün kırmızı boyayla sıvanmış bir tuvalden farkı yoktu o sırada. "Ben öyle bakmadım!"

Yüzünde yumuşak bir gülümseme belirdi. "Elbette bakmadın."

"Ayrıca öyle bir bakış yok! Yani öyle bir imada bulanacak bakış diye bir şey yok!" diye haykırdım çabuk çabuk.

"Kurduğun cümleden hiçbir şey anlamadım."

"Uyuzun tekisin diyorum!"

Yüzündeki gülümseme büyüdü. "Haklısın. Özür dilerim."

Böyle bir cevap beklemediğim için bir an ne diyeceğimi bilemeden öylece baktım. Deniz sakin sakin yürümeye devam ediyordu. Kaşlarımı çattım.

"Tabiki haklıyım." dedim hızla. Başını evet der gibi salladı. Kısa bir sessizlik oldu aramızda. "Seni öpmek falan istemiyorum." diye ekledim aynı hızla. O an kendimi tekmelemek istedim. Bunu söylemenin ne gereği vardı şimdi?

Deniz birden durdu. Nasıl olduğunu anlamadan kendimi ağaçla onun güçlü bedeni arasında buldum. Kalp atışlarım yine hızlanmıştı. Öyleki ağzımdan fırlayacak diye korkuyordum. Mavi gözleri yine ışıl ışıldı. Bilmediğim bir tehlikenin ışığıyla parlıyordu. Ağzımın kuruduğunu hissettim. Kimi kandırıyordum ki? Basbayağı etkileyiciydi. Gür, siyah saçlarından tatlı bir çam kokusu geliyordu ve bedeninden gelen sıcak enerji omurgamdan aşağı tatlı bir sancının girmesine neden oluyordu. İyice sokuldu. Elleri belimi bulduğunda yere yığılacağımdan neredeyse emindim. Ama ayakta durdum. Alnını alnıma dayadı. Başım dönmeye başlamıştı. Deniz dışındaki her şey dönüyordu. Gözlerimi yumdum. Burnu neredeyse burnuma dokunuyordu. Sıcak nefesi heyecandan titreyen dudaklarıma vuruyordu. Ellerinin belimdeki sıcak teması kendimi kırılgan bir dal gibi hissetmeme neden oluyordu. O an biliyordum ki bana ne yapsa ona karşı gelecek gücü kendimde bulamayacaktım. Burnunun ucunu hafifçe burnuma sürttü.

ELDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin