Çadıra girdiklerine hava topları ile selamlandılar. Patlamaların çıkardığı büyü onları bayağı etkiledi. Natsu zar zorda olsa ayağa kalktı. Buradan canı sıkılmıştı. Kılıcını aldı ve oraya doğru ilerledi. Zaman bu sirkte yavaş geçiyordu ama sonunda birini öldürebileceği için mutluydu. Sadist bir gülümseme oluştu yüzünden sonrası çığlıklar.
Kendi çıkarları için savaşan insanlar bizim gibi yardım için yaşayanları görmez ama biz onları görürüz.
Hafif ve titrek nefesler veriyordu çünkü yanındaki mavi kafalı büyücü -ona göre- çok bilmişin tekiydi. Silahını Gerard'ın boynuna doğru götürdü. Gerard sadece kısık sesle gülüyordu. Hayatında krallık dışında onu ilk güldüren kişi olmuştu. Erza ise sinirden mırıldanıyordu. Kılıcını indirdi:" Hala bana krallıktan ayrılma nedenini söylemedin." dedi, yüzünü saçları gölgelemişti. Gerard ciddileşti:" Peki, sen onu özlemiyor musun?" diye çıkıştı. Erza hafif bir hıçkırık çıkardı:" Sen bilemezsin." dedi. Jelal anlamamıştı bu sözü, şok olmuş ona bakıyordu. Sonra acı bir gülümseme takındı, gözleri dolu halde bile olsa Erza'nın kafasını kaldırmasını sağladı. Şu an Erza'da onun gibi dolu gözlerle bakıyordu. Elini Erza'nın beline koydu ve alnını kızın alnını yasladı:" Hayır, anlıyorum. Aslında krallık önceden benim için önemli biriydi. Sonra o gitti ve... Ve..." devamını getiremedi. Şu an ikiside ağlıyordu. Ne garip bir adalet acı çeken iki kişinin en güçlü yerinin bir anda zindan oldukları yerde en zayıf noktaları olması. Gerard hızla geri çekildi, hala bir tuzaktaydılar ve acıları onlarla oyun oynarken onlar zayıf kişilermiş gibi hemen buna kanıyorlardı. Bir süre şok yaşayan Erza'da bunu fark etmişti. Bu yüzden hızla ilerlemeye başladı. Gerard hızla onun peşinden gitti.
Levy, Gajell ile aynı odada kalmak zorunda kalmıştı. Bu hiç hoşuna gitmemişti. Yatakta sırt üstü döndü:" Hey, Gajell! Uyuyor musun? " dedi. Gajell biraz mırındandı. Levy cevabını almıştı, elini boynuna götürdü. Turuncu kolyeyi boynundan çıkardı. Eğer aralarından biri kaybolursa yakut parlayarak haber verecekti ama kırılır ise diğerleri çatlayacaktı. Bayağı zor bulmuşlardı bu parçaları.
Hafif hafif ışık yayılıyordu kolyesinden bir süre sonra ışık dalgalanarak yayılmaya başladı. Levy gözleri kapalıyken kabus görürcesine iyice gözlerini sıktı.
Küçük kız koşuyordu, nereye gittiğini bilmeden. Fırtına sanki onun izlerini saklamak ister gibi daha fazla şiddetleniyordu. Evinden kaçmıştı ama bunu yapmak zorundaydı. Dostları, ailesi ve mutlu ruhunu bırakmak zorunda kalmıştı. Kim isterdi ki ona altın değerini veren narin parçayı koparmayı. Ama o yapmak zorundaydı. Yoksa... Yoksa... Düşünmesi bile acı veriyordu.
Ne kadar zaman geçtiğini ve ne kadar ilerledi bilmiyordu. Fakat ilerlemeye devam etmeliydi. Bir. İki. Üç. Bu onun son adımı oldu. Yere öylece yığıldı , her tarafı çamur ve yaraydı. Acı nefesler almaya başladı. Canı yanıyordu, yaralanmıştı ve bitap düşmüştü. Galiba onun sonu böyle bitecekti. Yavaş bir şekilde gözleri kapanmaya başladı. " Sözler ve anılarımız bizi birbirimize bağlayan parçadır, eğer sen yenilirsen dostlarında yenilir." dedi küçük bir kızın ince bağırışı. Hala anlamamıştı. Kimdi bu ve neden yardım etmeye çalışıyordu? " Biz kardeşiz. Birbirimize ölüme kadar söz verdik eğer bu sözde durmazsak diğerlerinden bir farkımız kalmaz." dedi bir kadın sesi. Ona bağırmıştı. Ellerini iki yana koydu ve kalkmaya çabaladı. Yığıldı. Ama ses ona destek oldukça daha fazla denedi. Taa ki ses gidene kadar.
Gajell, Levy'e baktı. Bir dakikalığına dinlenmişti ve şu an kız solgun bir halde uzanıyordu. Zaten o kuklalara güvenmiyordu, bu sayede onlara iyi bir ders vermiş oldu. Nereye gideceğini bilmeden yarı ölü olan Levy ile ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ DUYGU
FanfictionPekçok varlığın yaşadığı bu dünyada unutulmuş bir duygunun bir anda uyanış macerasını anlatmaktadır.