Kanayan yarasını tutarak uçuyordu. Acilen bir yardım bulmalıydı ama nerede ve nasıl? Zayıf ruhu bu yenilgiyi kabul edemiyordu. Güçlü birini bulmalıydı. Çok zor olacaktı, çünkü diğer dostları, daha doğrusu köleleri, ondan ayrı bir yola çıkmışlardı. Kimse ona bundan söz etmemişti. Bu haksızlıktı. O da onlar gibiydi, bu bir haksızlıktı. Sadece özel olanlar gidebilirmiş. Önüne çıkan yoldan sağa saptı. Miroik Kartları ile karşılaştı. Başta şaşırdı, kartlar ona dönünce dili tutuldu, bit ayağına toplandı.
Miroik Kartları çağrı üzerine eve doğru yola çıktılar. Bunu görünce derin bir nefes verdi. Bugün onun kötü günüydü. İçinden: "En azından Kağıt Ev'e gideyim, mesut ve huzur dolu." dedi. Kanatlarını açtı. Ve hedefine doğru süratle yola çıktı.
Sakura saçlı çocuk kucağındaki kızla kağıttan yapılma kapıdan içeri girdi. Onu ardından giren gölgeden habersizdi. Güvende olmadığını da biliyordu ama ne yapabilirdi ki? Zaman geçmeyen yerde savaşın mı akmasını sağlayacaktı? Bu çok saçmaydı, hatta imkansızdı, ama o yapabileceğine inanıyordu. Saf bir çocuğun inancı vardı onda. Yani pes edemezdi. Bunu yapmayacağına dair bir söz vermişti. Ve şimdi o sözde sonuna kadar duracaktı, bahusus yatan kız için durmalıydı. Çünkü o kız zayıftı yahut öyle gözükmekmeye çalışıyordu.
Yere inip gizlice ağır yaralı çocuğu izledi. Hala ayaktaydı ve kağıtlar yaklaştığını fark etmemişti. Ruhsuzca: "Yazık olacak, onun gibi güçlü bir genç için." dedi içten içe. Kanatlarını açıp gideceği sırada duyduğu alev sesleri ile tekrar çocuğa baktı. İlk defa böyle birini görüyordu. Bahtiyar bir şekilde: "Sonunda onu buldum." diye bağırdı. Sesi fazla çıktığı için genç adam onun fark etmişti. Hemen bir plan bulmalıydı. Adım sesleri giderek artıyor ve alevlerin sıcaklığı bu adımlara göre yükseliyordu. Mecburen aklına ilk gelen fikri uyguladı. Genç addamın önüne çıkarak: "Efendim!" dedi. Genç adam başta afalladı ama tuzak olduğunu varsayarak küçük mavi renkli, kanatlı kediye yaklaştı. Kedi korkuyla: "Yanındaki hanımımı hemen iyileştireyim." dedi. Bunu zehir koymadan ilk defa yappıyordu. Bu yüzden morali iyice bozulmuştu. Ama yüzü bunu her zamanki gibi belli etmiyordu. Gücün yaydığı mavi ışıkta bunun cabasıydı.
Elindeki koyu kan kızılı çiçeği döndürdü, kokladı. Yetmezmiş gibi öptü. Sonra haberi getiren küçük kızın balık sırtı örgülü saçının ortasına çiçeğin baş kısmını taktı. Aynada gülümseyen kızı kucağına aldı: "Harika görünüyorsun, şimdi o aciz kralın yanına git ve cezasını ver." dedi. İki yanağından öpüp kucağından indirdin. Kapı kapanınca Betrayal yanına geldi: "Aptal kralı yenersek sana gerçek bir krallık vermiş oluruz. Böylece Cannibal'dan kurtuluz." dedi. Fidelity ve Cannibal'dan ölesiye nefret ediyordu. Bunu yalnızca Yazar biliyordu. Betrayal ilk defa birine bunu söylüyordu. Çünkü en büyük yalanına daha yeni başlıyordu. Ona göre bir doğru bin yalan söylenmeliydi. Böylece nefret artar, kin dolu savaşlar başlardı. Sonra bu bin doğru bir yalan olurdu bu ve sonucunda da planı işe yaramış olurdu. Ona güvenen bir köle efendi.
Şarışın kız gözünü açtığında gördüğü sevimli kediyi sevmeye başladı. Buradası iyilik dolu bir yerdi, Yazar hariç, ona göre hepsi Yazar'ın suçuydu. Belki de acısının saf intikamını böyle alıyordu, oysaki sürgün olanların acısının ana nedenini ya da krallığın sırrını bilmeden onlara bunlar öğretilmişti. Yanlış olamayacağına inanıyordu. Sevdiği kedi bunun en güzel kanıtıydı.
Mavi kedi Yazar hakkındaki düşüncelerini sevişiyle anlıyor ve ona acıyordu. Asıl yalancı onlardı. Yazar ise onlara inanmayan tek kişi. Onu en yakın düşmanının keklerinden korumuştu. Ona borcunu ödeme vaktiydi, basit ama güzel bir cezanın vaktiydi. Keklerin tadılma zamanı gelmişti. Kızın elini durdurdu: "Burada güzel kek yapan bir kız var. O sizi çok sevecektir.", sesini kısarak, "Yazar'ın düşmanı gibidir." dedi. Kızı ikna etmek kolaydı. Oğlan zaten kıza bağlı. Kısacası her şey yolunda gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ DUYGU
FanfictionPekçok varlığın yaşadığı bu dünyada unutulmuş bir duygunun bir anda uyanış macerasını anlatmaktadır.