12. BULMACA

2 0 0
                                    

Kapının açılmasıyla karşılarında korkunç bakan bir Yazar vardı artık. Jellal o zaman kraliçeye benzediğini fark etti. Işığı gitmiş, yok olmuş bir kraliçeydi Yazar. Suçu bile yoktu, belki Oragalı olması bir suç sayılabilirdi o kadar. Ancak bu onun böyle birine dönüşmesine neden değildi.

Erza alaylı bir tavırla ona selam verdi. Kadın ona umursamazca baktı. Sonra oğlana döndü: "Selam ver." dedi. Jellal aniden hissettiği bedenindeki baskı ile kendine geldi. Bir şey onu zorla selam vermesini sağlıyordu. Boynunda hissettiği ağırlıkla bunların zincir olduğunu anladı, anlam veremediği şey ise bu zincirlerin nasıl görünmez olduğu idi.

Yazar:" Final kraliçesine merhaba deyin." dedi. Erza aniden yerde diz çökerken buldu kendini. Onu bağlayan bu zincirler gereğinden fazla acı veriyordu ona. Yazar'a karşı yaptığı veya düşündüğü her kötü hamle kendi canının yanmasına neden oluyordu ve bu bilmediği bir duygu tarafından ruhunun parçalanmasına neden oluyordu. Erza bu duygunun unutulan duygu olduğunu anladığında ise Yazar onun yanına kadar gelmişti. Sessizce kadının canını yakmasını bekledi ancak kadın onun canını yakmadı. İşte bu hamle Erza'nın canının iki kat yanmasına neden oldu. Bu garip zincirler çok ağır bir duygu ile doluydu ve Erza bu duyguya dayanacak güce sahip değildi. Çünkü bu duyguyla ilk defa karşılaşıyordu. Jellal ise dayanmaya deniyordu. Yapamayacağını bilse bile deniyordu.

Yazar içeri doğru ilerledi. İçeri girince zincirler ikiliyi içeri doğru sürükledi. Jellal her ne kadar geri çekilmeyi denediyse de sürüklenme boyunca canının daha fazla yanmasına neden olmuştu o kadar.

Yazar yere oturdu ve boğulan ikiliye baktı. Üzülüyordu onlar için. İlk defa birini öldürecekti. Zincirler ise pek umursamıyorlardı. Sonuçta bu onlar için ilk değildi. Zaten asıl doğuş nedenleri buydu. İnsanları boğmak için doğmuşlardı. İçlerinde taşıdıkları güç unutulduğu için çok daha fazla güçlenmişti.

Erza öylece oturan kadına baktı. Ne kadar değişmişti. Boş gözler, umursamaz dudaklar ve küstah saçlar. Kraliçeyi asla böyle hayal etmemişti. Ama gerçeklet yüzüne bir acı olarak vuruyordu, ona asıl gerçeğin bu olduğunu söylüyordu. Artık inanmalıydı, nazik kraliçe ölmüştü ve Yazar doğmuştu. Ama neden? Neden Yazar doğmuştu? Kin tarafından bu hâle getirilmişti, nasıl olmuştu bu olaylar? Bilmiyordu, girdiklerinden beri dünya çok değişmişti.

Yazar: "Sorularınız nedir?" diye sordu. Erza kafasını zorla kaldırdı. Kadına korkutucu bir bakış atarak: "Nasıl bu hâle geldin?" diye bağırdı. Kadın önce şaşırdı, sonra gülmeye başladı. Sesi yankılanıyordu. Bir süre sonra durdu ve kapalı gözlerini açtı. Erza onları görünce korktu. Aç bir vahşinin gözüydü bunlar. Daha öncede görmüştü. Vahşi insanlarda olan gözlerdi bunlar.

Kadın sert bir sesle: "Kral yüzünden. Ona o kadar çok yalvardım ki gözlerimden kan akamaya başladı. Ona durması için defalarca fikir verdim ama asla o beni dinlemedi. Herkes bana sığındığında ise o bunu kıskandı. Katlanılmaz bir durum olmuştu. Gücünü artırırken beni tüketiyordu. Onca kanın akışı içinde ben de çok şey çektim." dedi. Ve derin bir nefes aldı:" Onu uyardım. "dedi. Sesi bıkkın çıkmıştı. Ve kafasını eğikti. Kadını hızla başını kaldırdı:" Anlatıyorum." dedi.

Sarayın bahçesinde kuşları dinliyordu genç kadın. Eşinin gelmesini bekliyordu. Onunla konuşması gerekiyordu. Hâlâ içindeki umut ona bunun durdurabileceğini söylüyordu. Ve kadın buna inanıyordu ama kalbindeki bu umut yavaş yavaş kayboluyordu. Sisleniyordu artık. Ve kadının dayanacak gücü kalmıyordu. 

Bahçenin kapısı sesli bir şekilde açıldı. Geldiğini belli etmek için yaptığı belliydi. Kadın gülümsedi ve arkasını döndü. Gözlerini açmayacaktı. Açarsa gülümsemesi solucaktı. Bunu gayet iyi biliyordu kadın. Adam ise o gözleri görmek istiyordu. Bu yüzden kadının dibine girdi. Eliyle kadının yüzünü okşadı. Ona bugün ellerindeki kanı silip geldiğini belli etmek için yapıyordu ancak kadın buna rağmen gözlerini açmıyordu. Kral sinirle: "Gözlerini aç." dedi. Kadın gözlerini açınca gülümsemesi soldu. Gözlerinin içine bir umutsuzluk yayıldı. Ve parlak gözler hafif soldu. Kral ise bunu fark etmedi. Solgunluğun arttığını kadında fark etmedi. Kadın bunu biliyordu. Gözlerindeki parlaklık sönmedikçe adamın ona böyle davranacağını biliyordu. Çünkü onca aydan sonra bunu görmüştü.

Sarayda kütüphanede oturmuşlar kitap okuyorlardı. Adam bölgeler hakkındaki bir bilgi kitabını, kadın ise yanında getirdiği kitaptan olan bitenleri. Okudukça kalbi daha fazla acıyordu. Çığlık atmak istiyordu ama atamıyordu. Adam ise kitabına odaklanmıştı, kimseyi düşünmüyordu. Sadece yeni planı önemliydi.

Kapı sertçe kapandıktan dakikalar sonra kral eşinin odada olmadığını fark etti. Ama önemsemedi. Şu an planları daha önemliydi. Kendince kadının onu anladığını düşünüyordu. Bu onu daha mutlu ediyordu ve odaklanmasını sağlıyordu.

Kadın yere uzandı. Eski yatak odasına geri gelmişti. Pes etmişti. Artık denemeyecekti. Onu olduğu gibi bırakacaktı. Yanına bile gitmeyecekti. Kısaca bir hayalet olacaktı.

Adam akşam yemeği vaktinde eşini bekledi. Yarım saat geçtikten sonra endişelenmeye başladı. Asla bu kadar geç kalmamıştı. Aklına Gece Suikastler geldi. Hiç düşünmeden gücünü açtı. Önemsiz bile olsa onun için endişeliydi.

Karşısında duran küreye baktı. Parlak bir mor ile bakıyordu. Yemeğe gideceği sırada karşılaşmışlardı. Küre kapının önünde yerdeydi. Canlı olduğu belliydi. İçeri almıştı bu yüzden. Şimdi ise dikkatle ona bakıyordu.

Kürenin dibine gelmesiyle çevresi değişti. Her yer kandı, her yer acı doluydu ve her yerde alevler vardı. Tüm bunlar kürenin geri çekilmesi ile son buldu. Küre:"Eğer bana yardım ederse bu insanlar ölmez." dedi. Acı çeken bir ses ile söylemişti. Kadın bu konuda şüpheliyi, elini kitabına götürdü. Küre:"Onun bile sakladığı şeyler var." dedi. Kadın durdu ve merakla ona baktı. Küre hemen:"Kral seni aldattı." dedi. Kadın şok oldu. Küre,"Seni sırf Oraga'yı zayıf düşürmek için elinde tutuyor. Bunun dışında değerli falan değilsin. Seni aşkı ile aldattı. Seni kandırdı. Hepsi yalandı."dedi. Kadın yıkıldı, bunları beklemiyordu. Böyle biri ile olduğunu bilmiyordu. Kandırıldığını bilmiyordu.

Küre yalanına inanmaya başlayan kadına baktı. Az kalmıştı. Onu ele geçirmesine az kalmıştı. Fakat o an da hissettiği kara büyü ile kralın gelmesine de az kalmıştı. Kadına baktı, ya şimdi yapacaktı ya da hiç yapmayacaktı. Kadına:"İnanmıyor olabilirsin ama bir insan neden sevgili eşinin köyüne saldırı planı yapsın ki?" dedi. Son darbeyi böylece yapmış oldu. Kadın ağlamaya başladı. İçindeki her şey o an yıkıldı. Tüm anılarından nefret etmeye başladı.

Küre kralın kapının önünde olduğunu anladı. Kadına:" Gitmeliyiz."dedi. Kadın başını salladı ve pencereden atladı. Mavi renkli küre onu tuttu ve içine hapsetti. Kadınla beraber Zindan'a yakın olan Oraga'ya vardılar ve ikisi kadının tek başına bıraktı. Kadında en tehlikeli yolda ilerledi. Ve Cannibal ile tanışıp ortak oldu. Ardından Zindan'dakiler ile tanıştı ve onlarla iyi geçinmeye başladı. Kısa sürede Yazar'a dönüştü.

Kral ise odaya girdiğinde kaçan eşini bulmak için daha fazla insan öldürmeye başladı. Ve ihtiyar ile tanıştı. Yazar'dan intikam almaya söz verdi.

Kadın derin bir nefes aldıktan sonra: "İşte her şeyi biliyorsunuz artık." dedi. Jelal ve Erza böyle bir neden beklemiyorlardı ama küreleri gördükten sonra bu doğal gelmişti.

"Gece parlayan aşk
Sönerken kalplerde güneş gibi
Dürüstlüğe ihtiyacı vardı duyguların.

Sonunda susan yalanın kökü
Tutkulu hayalleri yuttu,
Parçaladı ışığı.

Kimse buna dur demedi,
Yap diye desteklemedi.
Ama kırdı her şeyi.

Bir duyguyu aldı krallık
Acımasız davranarak.
Ceza vardı kuralında.

Zindan ödül gibi uyandı
Bir anlık zulümde.
Dünya umut saydı onu.

O ise ceza verdi onlara
Kin dolu gerçeklerle.
Kendince ödül bu.

Aşkı yuttu bir anda.
Aldı son aşığı,
Küçük oynu için."

Yazar kitaptan yükselen sesler ile korkuyla ikiliye baktı. Kitap onlara avantaj sağlamıştı ama neden? Hemen sayfaları açtı ve parlayan kağıdı çıkardı. Kitap değil, bulmaca yapmıştı.

Erza bulmacayı duyunca gülümsedi. Ve o sırada zincirler geri çekildi. Jelal rahatlamış hissetti. Ve ikili ayağa kalktı. Erza: "Bu son savaş Yazar." dedi. Jelal ise:"Son bir bulmaca ve son bir cevap kaldı. Bu tüm sorunlarımızın cevabı olacak."dedi. Yazar ise buna güldü. Bu gerçek sonun sınırıydı.

UNUTULMUŞ DUYGUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin