HAYALET KÖY

14 1 0
                                    

Oraga, ne büyük bir kaosun sahibi bölgeydi. Neredeyse Qnri kadar büyük bir büyü gücü emişi vardı ama onun asıl gücü kaostan beslenmesiydi, bu yüzden Qnri'den daha tehlikeliydi. Zindana sadık olanlar da buraya kolay uyum sağlayanlardandı. Zaten isyan ve saldırganlık buradakilerin kanında vardı. Hayalet Köy'de bu yüzden zindan kapısıyla buraya taşınmıştı. Oragalılar için bu harika bir haberdi. Ruh insanlarla dost olmak demekti bu. Ayrıca krala bir direniş idi. Gücün karanlığa bağlılığı en net burada görünürdü.

Kral yanında duran komutanlara baktı. Etrafı dik dağlarla kaplı geniş bir araziydi Oraga, giriş en zor kısımdı. Bu dağları geçmek için tek bir yol vardı ve o da Oragalıların sık kullandığı bir yoldu. Tuzak kurulmuş olma olasılığı çok fazlaydı. Sertçe: "Başka yol yok mu?" dedi. Oragalılara bulaşmak bile çok fazla bir kayba neden olacaktı. Onları yenmek için tüm halkını feda etmek zorunda kalması bile bir olasılıktı, hem de en büyüğü. Bunu oradaki herkes biliyordu. Genç bir komutan korkuyla: "Bir yol var ama..." dedi. İhtiyar olan ise: "Aklından geçirme bile. Yazar olmadan oradan geçmek ölüm fermanı imzalamaya eş değer." dedi. Kral: "Ne demek bu?" diye bağırdı. İhtiyar olan iç çekti: "Yazar ilk kaçtığında Oragalılar onu öldürmek istiyordu, aslında herkes bunu istiyordu. Yazar rivayetlere göre Oraga'ya girmenin bir yolunu bulmuş ama orada da Yam Yam diye bilinen bir canavar varmış. Yazar o yoldan geçmek için bu canavara bir büyü yapmış, bu büyü öyle bir büyüymüşki canavar ona hizmet için bağlanmış ve onun dışında kimseye izin vermemiş. Başka bir şey daha denir bunda. Cannibal bu canavarın küresidir ve canavar sadakatini belli etmek için bunu Yazar'a vermiştir. Fakat bunun hakkında hiçbir fikrim yok. Oragalılar bunun sadece Yazar için yapılan bir şey olduğunu, o canavarın da Cannibal'ı bu yüzden varlığını sürdürdüğünü söyler." dedi. Kral: "Hee, bu Cannibal ne be?" dedi. İhtiyar olan: "Yazar'a bağlı bir küre galiba. Kimse onu görmedi. Zindan da çıkmıyor. Diğer küreler hakkında da kısa ve az bilgimiz var. Bunlar da zindanda yaşadığı için sadece masallar bilgi veriyor ama ne kadar doğru onu bilmiyoruz." dedi. Kral: "Bu ne be?" dedi ve odadan çıktı.

İhtiyar kapıdan çıkan kralı görünce: "Bir sorunumuz var." dedi. Kral ona baktığında da: "Ufaklık ve dostları halkı öldürüyor." dedi. Kral o an dondu. Neden ve niçin? Oysa gayet mutlu gözüküyorlardı. Yutkundu: "Hapset." dedi. İhtiyar: "Üzgünüm." dedi. Kral: "Sorun değil. Yazar ölünce her şey mükemmel olacak." dedi. İhtiyar sadece başını salladı ve gitti. İçinden: "Boş bir anında darbe atmayı çok iyi biliyor ve sen buna göz yumuyorsun. Onu yenmek bile büyük bir güç isterken hemde. Bazen senin bir ölü olduğunu düşünüyorum." diye geçirdi. Krala bakarak sözleri içinden söylerdi ve kral onları her zaman duyardı. İhtiyar gidince derin bir nefes aldı ve içeri girdi: "O yolun haritasını istiyorum." diye bağırdı.

"Çek! Çek! Çek! Ha gayret! Oldu işte. Tamam." Diyordu bir adam koca ve kaslı adamlara. İki yolu da korumak zorundaydılar. Kapının önüne on metre boyunda sivri uçlu odunlar dikmişlerdi. Zindana ulaşmak kolay olmamalıydı. Ellerini ağzının yanlarına koydu: "Şimdi kapıya koçlarım. Ana kapımızı geçilmez yapalım." diye bağırdı. Adamlar ahşap kapıya ilerledi. Demirden dövülerek yapılan beş metre boyundaki çubukları kaldırdılar. Yatay yapılan bu çubuklar kapıyı kırılması zor bir duvar yapacaktı. Kralın bunun için güç getirmesi biraz zordu. Ateşli toplar buraya çıkana kadar soğuktan dolayı donardı. İkincisi Yam Yam çok açtı ve onu uyandırmakta kolaydı. Yemek kokusu alması gerekliydi. Adam bu sefer kadınlara bağırdı: "Kazanlar kaynasın. Ne kadar yapılıyorsa yapın. Sağlam bir sofra olsun." diye. Sonra çocuklara: "Yemiş vb. şeyler toplayın. Aç kalmak olmaz." dedi. Genç erkeklere: "Avlanın." diyerek, genç bayanlara: "Avları temizleyin." diyerek bağırdı. Büyük bir savaş sofrası hazırlığıydı bu ve hiçbir eksik olmamalıydı.

Hava bulutluydu, yağmur gelecek demekti bu. Canavarlar kesintisiz saldırıya devam ederken bir an durdular. Yağmur yağarken kan akıtılmazdı. Yakalanan Sadgloom çığlık atmayı kesti. Bağırmazdı yağmur. Tüm isyanlar o anda durdu. Bu yağmur ne güçtü ama! Tüm canavarları geleceğini söyleyerek durdurmuştu. Zindan bundan haberdar olsa kesin o da susardı, ama duyması ne mümkündü ki. Orada kan vardı, kapalı bir pandoraydı orası. Ona dur demek için içine dalmak lazımdı. O da zordu, çok zordu. Kırmak demekti zindanları. Onu yapacak güçte yok gibiydi zaten. Yağmur bunu yapardı ancak. Ama o da zindanın içine gidemezdi. Zordu su demek zindana yağmur olmadan. Bunu tüm canavarlar biliyordu.

UNUTULMUŞ DUYGUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin