4. BULMACA

16 1 0
                                    

Kukulettalar yol boyunca bulmacanın etkisinde bir sallanıyor bir normal oluyordu. Tuhaf davranıyordu ama Bixclow bunu farkında değildi. Yanındaki kızın etkisine girmişti. Belki arkasını dönse kukulettaların bu halini görecekti, oysa bunun  yerine göz ucuyla arada çok kısa süreliğine bakıyordu. Tehlike hâl almaya başlamıştı. Bulmaca kontrolü eline almak için elinden geleni yapıyordu. Hatta daha fazlasını uygulayarak sınırlarını zorluyordu. Kukulettalar ise son kalan inançları ile direniyordu.

Kırdı sonunda kukulettaları. Tüm inançlarını alıp gömmüştü onları. Kimse bulamazdı onları. Yine zaferle çıkmıştı kara savaşından bulmaca, sızmıştı o yasak bahçeye kara gözlerle, çıkmıştı kanlı bir kılıçla. Kimse bilmiyordu onu, savaştığı dışında.

Kaybetmişti kukulettalar. Sözlerinde duramamıştılar. Sadece bir umuttu onlar için belki Bixclow ama o fa onları yalnız bırakmıştı. Bu onların canını çok yakmıştı. Bixclow veya o kız bilmiyordu ama kalp bunu hissetmişti Betrayal gibi. Ne garip biriydi bu Betrayal. Karanlıktaki ihanete uğramışların dostu, ışıktaki sadıkların düşmanıydı. Neden böyleydi ya da adını kim vermişti? Bu sorunların ardı sıra birde ne kadar yalancı olduğu sorusu vardı. Çoğu kişiye göre her cümlesi yalandı ama bazılarına göre o nadiren doğrucuydu. Lakin onları duymuştu Betrayal ve sızmak için kullanacaktı şimdi. Buna izin verilemezdi. Bu oyunda kırıcı o olamazdı. Fakat olmuştu, hemde kolay bir şekilde.

Önde Jesa arkada Betrayal yeni avlarını arıyordu. Vakti değildi oyun için ama bulmacanın oynunun izlemek için harika bir an kapısını çalarak gelmişti, izleyici olarak birde onu davet etmişti. Seyirci olmak işine geliyordu, hele ki böyle olaylarda. Jesa'ya: "Daha hızlı ol." dedi. Kaçırmayı kim isterdiki zaten?

Beklemekten canı sıkıldı ve durmadan konuşan papağanlardan bıktı. Ne dırdır etmişlerdi. İşkence resmen durmadan bir konudan bir konuya atlıyordılar, çok anlamsızdı. Ve artık sınıra gelmişti.

Kukulettalar önlerine geçip onlara baktı. Bixclow: "Bir sıkıntı mı var?" dedi. Kukulettalar: "Evet, var. Sizsiniz buda." dedi. Bixclow şaşkınca onlara baktı hiç konuşmamışlardı ona karşı bu kadar katı. Kukulettalar üç ufak canavara dönüştü. Uzun burunlu, hafif kambur, sivri dişli ve pençeli, ayakları kocaman, kürkleri kalın ve kendi renkleriydi. Lisanna bunu görünce elini ağzına götürdü, gözleri yaşla doldu: "Podl." dedi. Bixclow: "Ne!? Podl?" dedi. Lisanna: "Podl: Ufak bile olsa tüm umutları yutabilen bilen kırılmaz bir bütünlük içinde savaşan, genellikle grup halinde takılan bir türdür. Soyları tükendi sanıyordum." diye kısaca açıkladı. Yeşil Podl: "Yanılmadın, tükendi." dedi. Lisanna: "Siz nesiniz o zaman?" dedi. Kızıl olan: "Podl." dedi. Mavi olan arkalarına geçip pençleriyle aynı anda bellerinin çizdi. Geriye kaçıp kanlarını kokladı. Sonra birbirine kattı: "Aşk kokuyor."dedi. Diğer iki Podl: "Demek bu yüzden bizi görmezden geldiler." dedi. Sanki kukulettalar kaçış yolu arıyor gibiydi. Lisanna daldıkları anda kocaman bir ayı oldu ve onlara saldırdı. Ardından leopar olup yerine geri döndü, eski halini aldı. Podllar aldıkları saldırı ile kendilerine geldiler. Sonra kıza baktılar: "Balo Kraliçesi bile senden daha güçlü." dediler. Lisanna: "O kim?" dedi. Kızıl Podl güldü: "Senden daha iyi biri." dedi. Lisanna şok olarak baktı. Hem güçlü hem iyi biri nasıl yenilmişti bu zindana?

Arkası dönük kıza sarıldı Yeşil Podl. Dalgın insanlardan kolayca beslenebilirlerdi. Bixclow'a gülümsedi: "Veda et." dedi. Lisanna hızla arı oldu ve Bixclow'un yanına uçtu: "Bildiğin bir çözüm var mı?" dedi. Bixclow: "Varsa da aklıma gelmiyor." dedi elleri saçlarında düşünceli haliyle. Lisanna: "Sen düşünedur. Ben onları oyalarım." dedi. Siyah bir panter oldu ve sessizce avlarına doğru ilerledi ama avları da onu bekliyordu. Sessiz ama hızlı bir atakla Yeşil Podl'ın sol kolunu ısırdı. Dişlerini çektiği anda gelen dört pençenin verdiği ağır çiziklerle geri çekildi. Önceki yarası daha fazla kanamaya başlamıştı. İnsan formuna döndü. Üst kısmı boydan boya uzun çiziklerle doluydu. Uzun ve ince çiziklerden akan kan yavaş damlalar halinde yere düşüyordu.

Bixclow, Lisanna'nın bu halini görünce: "Kara denizin efsane korsanı Danes'in perisi Fia yaramızı iyileştir ve Danes'in savaşçılığını bize ver.'' dedi. Lisanna ve Podllar anlamsızca ona baktı. Kara korsan Danes ve perisi Fia kimseye yardım etmezdi. Onlar sadece bir efsaneydi.

Gemisinde yol alan Danes:" Hoho! Demek borcu ödeme vakti Fia. Onlara kılıcımı götür." dedi. Fia ağır kılıcı eline aldı ve uçmaya başladı. Danes onun gideceği yola ait geçidin önünden geçmişti. Burada Wiza onlar için aracı olacaktı. Zindana ancak böylece varabilirdi.

Podllar gülerken Bixclow ümidini kaybetmişti. Artık ölümü beklerken dibine düşen kılıç ile kendine geldi. Fia, Lisanna'nın yaralarını iyileştiriyordu. İşi o kadar hızlı bittiki ufak kanatlarıyla: "Danes kılıcını bekliyor." yazdı. İşler değişmişti. Artık güç ondaydı. Hızlıca Podllara saldırdı. Podllar ise kaçmayı denedi ama kılıç o kadar hızlıydı ki işleri hemen bitmişti ve Fia kılıcı almıştı.

Betrayal sonu gelen kukulettalara baktı: "Uyku vakti!" dedi. Ve hepsini bayılttı. İçinden: "Harbi zayıfmış bunlar. Sırf kukulettalar yüzünden enerjilerinin yarısı gitti." dedi. Jesa'ya: "Hadi, oyun vakti." dedi. Jesa ellerini çırptı ve işe koyuldu.

UNUTULMUŞ DUYGUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin