Lisanna öylece Bixclow'a bakıyordu. Bixclow ise kukulettaları dinliyor ve bir sonuç çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda Lisanna'a döndü:" Peki, seni dinliyorum." dedi bıkkın bir sesle. Lisanna zafer kazandığını bilen bir edayla:" Eğer fark ettiyseniz bu bir labirent. Abim ve ablam sık sık bu tip yerlere uyum için antreman yapardı, Ben ise Levy ile planını. Eğer yanılmıyorsam şu taraftan." dedi resim dolu duvarı göstererek. Bixclow Lisanna'yı dikkatlice izledi. Lisanna aralarında en anlamsız ve bağlantılı arasında kalmıştı. İkisinden biri onları burdan kurtaracaktı. Yavaşça elini ışığın üzerine koydu. Kapı açıldı. Bixclow kukulettalara bakarak:" Ne can sıkıcı kız." dedi. Kukulettalar ise sadece yukarı aşağı hareket ettiler.
Levy duvardaki yazıları çevirmeye çalışırken Gajell saçma bir şarkı söylüyordu. Levy buna daha fazla dayanamayarak:" Şu sesini kes. Yoksa bizi bulurlar." dedi. Gajell:" Zaten amacım bu. Pembiş ile Buz Beyinli'den daha fazla düşman alt ederim." dedi. Levy başını iki yana sallayarak:" Ondan bahsetmiyorum. Yazılara göre her rakip zayıf veya bilmediği bir şeyi yenerse diğer zindana geçiyor ama ne tür ve ne zaman çıkacağı bize bağlı değil." dedi. Ortamı bir sessizlik kapladı. Gajell duyduğu sesler ile savaşçı moduna geçti. Levy ise yanında taşıdığı hançeri çıkardı. Sesler yaklaşıyordu ama görünürde bir şey yoktu. Levy omzunda bir ağırlık hissedince o tarafa baktı. İki tane peluş sırtında el sallıyordu. Biri yaralı siyah bir kedi, diğeri ise her tarafı dikiş dolu elbiseli bir kızdı. Elleri ile bir yol gösteriyorlardı. Levy hançeri yerine geri koydu. Ve karanlığın içine girdi, ne olduğunu anlamayan Gajell hazırlıklı bir şekilde içine girdi.
Lucy sinirle alnını ovuyordu. Natsu bilmediği her yola giriyor ve Lucy'nin fikrini sormuyordu. Direkt sürüklüyordu. Lucy buna dayanamadı ve ona bir tane çaktı. Vuruşun şiddetiyle Natsu yere yığıldı. Lucy sinirli bakışları ile:" Seni aptal! Bu bir oyun değil. Ciddi bir durum ve sen hala aptalca hareketler yapıyorsun. Şunu ciddiye al. Artık ben ne dersem yapacaksın. Anladın mı?" dedi. Cevabı beklemeden onu sürüklemeye başladı.
Erza ve Jelal yarım saattir tartışıyordu. Erza sonunda yeni aldığı kılıcı Jelal'e doğru savurmuştu. Jelal gerileye gerileye kurtulmuştu. Sonunda sırtı duvara değmişti. Derin bir nefes aldı ve elini kılıcın önüne koydu. Kılıç bir süre Erza'nın elinde kaçmaya çalıştı. Sonunda başarınca Jelal'in eline gitti. Jelal hınzır bir gülümseme ile:" Evet, leydim. Gidelim mi?" dedi. Erza ise ikinci bir kılıç çıkardı. Jelal şok olmuş bir şekilde ona bakarken Erza atağa geçti. Jelal hızla kendini toparlardı ve ilk hamleden zor olsada kaçtı. Erza hızlı bir atak ile Jelal'in eline doğru kılıcı salladı. Jelal zorlukla olsada savuşturdu. Erza bu sefer tekme attı. Jelal aniden ve hızlıca gelen ataktan dolayı yere serildi. Erza kılıcını eline aldı. Jelal'in üzerine oturdu ve boyununa doğru çaprazladı kılıçları. Sıra Erza'da idi.
Jelal ile yüz yüze gelecek bir şekilde yaklaştı:" Beni hafife alma büyücü. Küçüklüğümden beri bunlarla uğraşıyorum. Sanırım benim dediğim yönden gideceğiz." dedi. Jelal yine hınzırca gülümsedi ama gözleri gölgeydi. Elini Erza'nın bacağına koydu:" Trap Chains!" dedi. Ardından Erza'yı zincirler kapana kıstırdı. Jelal ayağa kalkınca Erza'yı sıkıca bağladılar. Jelal, Erza'nın çenesini tuttu:" Sende beni hafife alma savaşçı. Sonuçta bir zamanlar krallık büyücüsüydüm." dedi. Şokta olmasını fırsat bilip Jelal elini tutup ilerlemeye başladı.Kendi topladıktan sonra Erza kılıçları yerine koydu. Jelal'de Erza'yı çevreleyen zincirleri kaldırdı. Ama Jelal hala Erza'nın elini tutuyordu. Erza bunu fark ederek:"Jelal!"dedi. Jelal ona bakınca ellerini gösterdi. Jelal hafif kızaran yanaklarını saklayarak elini çekti. Erza'da hafif kızarık yanaklara sahip olmuştu. Elini bu haldeyken kalbine koydu. Sanki Jelal elini çekince içinden bir şey eksilmişti. Bunu umursamadan ilerledi. Yol yavaş yavaş değişiyordu. Bir oyuncakçı yerine dönüşmeye başlıyor ve kapılar artıyordu. Erza ürkek bir şekilde:" Eskiden krallığın en iyi büyücüsü isen neden bıraktın krallığı?" dedi. Jelal bir an duraksadı ve Erza'ya dönerek:" Peki sen niye en güçlü kadın savaşçı iken krallık için savaşmadın?" dedi. Erza'yı üzgün bir hal almıştı. Hatırlamak bile istemediği şeyler aklına geldi: Kan, çığlıklar ve en net olarak krallığın sallanan bayrağı. Hepsini unutmak istercesine başını salladı, işe yaramayınca kendine sertçe vurdu. Yankı yapmıştı vurumuşu fakat hala olaylar aklındaydı. Diz çöktü ve ağlamaya başladı. Jelal, Erza'yı bu halde görünce sarıldı ve sakinleştirici birkaç söz söyledi. Sonra onu ayağa kaldırdı. Tam adım atacaklarken çevrelerini binlerce peluş sarmıştı. Onları öylece izliyorlardı. Peluşlar yavaş yavaş yarıldı ve karşılarına siyah beyaz kral olduğu belli bir peluş çıkmıştı. Önce onlara baktı, sonra halkına dönüp bir şeyler dedi. Jelal sezdiği kara büyüden dolayı savunma moduna geçti. Erza'da Jelal'in hareketi ile kılıçlarını çıkardı. Kral bunun olacağını biliyormuş gibi savaş moduna geçti. Jelal, peluşların aniden harekete geçmesi ile bir kalkan oluşturdu. Erza:" Binlerce var. Ama onları kolayca yeneriz." dedi. Jelal başını iki yana salladı. Ciddi bir sesle:" Eğer saldırırsak onların ataklarını savuşturamayız. Hem burada kara bir büyü seziyorum. Sanırım tek seçeneğimiz bu kapılardan biri." dedi. Erza başıyla onayladı. Jelal kalkanı kaldırdı. Erza hızlı bir atak ile peluşlara saldırmaya başladı. Bazıları yere seriliyordu. Bazıları ise ataktan kaçıp geriliyordu. Jelal:" Trap Magic!" dedi. Kapıların üzerinde şekiller belirdi. Ne olduğunu anlamayan peluşlar Erza'nın kılıç saldırılarından kısa sürede fazlasıyla etkilendi. Kapılar tek tek açılırken bir peluş Erza'nın kılıcına saplandı. Böylece kılıcı etkisiz hala getirmişti. Erza bu sefer diğeri ile ataklar yapmaya başladı ama kısa sürede oda etkisiz hala gelince yakın dövüşe başvurdu. Bu sırada Jelal açılan kapılardan çıkan tuzaklardan kaçarak onlara yön vermeye başladı. Bir kapı hariç, tüm kapılar açılmıştı. Jelal kargaşada Erza'yı arıyordu. Yerde duran peluşlu kılıca baktı. Zorlada olsa peluşu kılıçtan çıkarmıştı. O tarafta ilerlemeye başladı ve diğerine de aynı şeyi yaptı. Sonra bir çığlık duydu ve o tarafa koştu. Erza hem atak yapmaya çalışıyor hem kaçıyordu. Hızla Erza'nın yanına gitti. Kılıçları ona verdi ve kalkan yaptı. Erza:" Çok hızlı hareketlerimi çözdüler. Ayrıca birkaçı benden bile hızlı. Ne yapacağız?" dedi. Jelal gözleri kapalı bir şekilde düşünüyordu. Kalkanı ne kadar dayanıklı olsada kralın büyüsünden dolayı kapılara yaptığı büyü ortadan kalkmıştı. Belirli bir taktik uygulasalar bile kısa sürede kapana kısılacaklardı. Erza'ya bakarak:" Kılıçlarını yine çaprazla ve gözlerini kapa." dedi. Erza dediklerini hızlıca yaptı. Jelal elini havaya kaldırdı, bir şeyler fısıldamaya başladı . Bir süre sonra parlak bir yıldız belirdi. Kısa sürede her şeyi içine çeken bir ışık oldu. Jelal Erza'nın elinden tuttuğu gibi kapıya yöneldi. Bu sefer önlerine kral çıktı. Erza, kralı sezmişti. Ve kılıçlarını gözleri kapalı olduğu halde doğru bir şekilde atmıştı. Kral bu atıştan kaçsa bile arkadan gelen kılıçtan kıl payı ile kurtuldu fakat ikinci kılıçta kafası kopmuştu. Kılıçlar, Erza'nın eline gelince kapıdan geçtiler. Jelal Erza'yı dürttü. Erza gözlerini açtı ve ona gülümseyen Jelal'e baktı. Jelal:" Gidelim." dedi.
-----------------------------------------------------------------
Erza'nın kılıçları
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ DUYGU
FanficPekçok varlığın yaşadığı bu dünyada unutulmuş bir duygunun bir anda uyanış macerasını anlatmaktadır.