17. BÖLÜM - Kıskançlığın Hatası

416 29 8
                                    

LEON

O an... Sadece tenimizin değil ruhumuzun birleştiği ve birbirine karıştığı an... Nefesimizin birbiriyle bütünleşip havaya karıştığı, etrafın karanlıktan ibaret olduğu, sadece bizi aydınlatan bir ışık olup, hayatımızı ele geçirip, birbirimizin ruhunu da ve bedenini de yine birbirimize esir ettiği, kalp atışımızın bile bir bütün olup aynı ve şüphesiz yüksek doruklarda hızlı attığı işte o AN!

Ne ara, nasıl bu hale geldim bilmezken, Hilalin güneşim, bende yörüngesinde döndüğüm dünya olduğumu çok iyi biliyorum, artık.

Öylece banyoda suyun altındayken 2 gün önce yaşadığım şoku düşünüyordum. Günlerden Cumartesiydi ve Eylül ayının 11'i... "Bugünü asla unutmam!" diyordum kendime... Bugüne kadar annesinin doğum günü dışında değerli başka bir şeyi kafasında tutmayan ben, şimdi sadece bir kızı öptüğü günü asla unutmayacağını söylüyordu kendine. Kendi kendime güldüm.

Vücuduma hızlı ve sert düşen soğuk damlaları önemsemiyordum artık çünkü içimde yanan bir ateş vardı ve yeterince ısınmama sebep oluyordu.

Güç bela kendimi suyun altında toparladım ve suyu kapattım. Kabinden dışarı çıktığımda banyoda ki aynadan kendime şöyle bir baktım. Alnıma yapışmış saçlarımı gözden geçirip alnımdan kenara çektim. Ufak ufak saçlarımdan akıp omuzlarıma damlayan su damlalarını gözlemledim.

Göz kapaklarımı yavaş yavaş kapattım ve tekrar o anı yaşadım. Elim dudaklarıma gitti, daha sonra Hilalin tokat attığı yanağıma... Kendi kendime güldüm. Eğer karşılık vermeden tokat atsaydı belki üzülürdüm ama o da karşılık verdi. Bu yüzden tokat atmasını hiç önemsemedim...

Hilali lavabonun önünde bekliyordum. Deli gibi sinirliydim. Sinirle beklerken lavabodan çıktığını gördüm. Sinirime rağmen yüzümde ki sırıtmaya engel olamadım. Hemen yanına doğru ilerledim.

Hilal çantasıyla ilgilenirken kafasını yukarı kaldırdı. Beni görünce olduğu yerde öylece kaldı. Bende onun gök gözlerinin içine daldım.

Birden bire Hilale biri yanından geçerken çarptı sanırım ve Hilal daha da yakınımda oldu... Burunlarımız birbirine değiyordu. Gözlerimizi birbirinden ayıramıyorduk.

Artık dayanamadım ve onu bir köşeye doğru ittim ardından dudaklarımızı birleştirdim. Hilal ilk önce hiç hareket etmedi. Daha sonra hafif hafif hareketlenmeler hissettim dudaklarında ve bu beni daha çok arzulandırdı. İtmiyordu, vurmuyordu, ayırmıyordu dudaklarımızı... Bu beni daha çok isteklendirdi ve sevindirdi. Yumuşak ama bir o kadar da sert öpüyordum onu.

Yavaş yavaş ayırdım dudaklarımızı... Hilal gözleri sıkı sıkı kapalı halde duruyordu. Sonra gök gözlerini  kocaman açtı. Sağ gözü seğriyordu. Ardından yanağıma tokadı indirdi. Suratım geriye doğru gitti. İlk bir şok geçirdim, aslında bu tokat bana iyi geldi. Daha sonra yine salak salak sırıtmaya devam ettim çünkü karşılık vermişti.

Tek kelime dahi etmeden bakışlarını yere indirerek çıkışa yöneldi hızla... Arkasında salak bir aşık bıraktığını bilmeden hem de...

Üzerimi giyinirken hatırladıklarım ile devamlı salak gibi sırıtıyordum. Yatağıma bıraktım kendimi ve havlu ile saçlarımı kurularken bir yandan pencereye doğru baktım. Ayağa kalktım pencereye doğru yanaştım ve onun penceresini izlemeye başladım. Perdeleri tamamen kapalıydı. Gülümsedim

-Leon? Bitmedi mi duşun...

Odamdan içeri dalan canım arkadaşım Larisse...

YAZARDAN

GÖZLERİM KALBİNİN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin