HİLAL
Öylesine dalmışım ki önümdeki kahvaltıya ablamın dirsek geçirmesiyle acıyla kendime geldim. Kafamı kaldırdığımda herkes bana bakıyordu. Herkes bana neden bakıyordu? Ablama baktığımda "Ne" bakışı attım. O da annemi işaret etti bana... Utanırcasına yüzümü tekrar aşağı indirdim. Annemin bakışlarını hissediyordum üzerimde...
-Hilal? Kızım hayırdır, nedir bu dalgınlığın sebebiyeti?
Ne diye dalmıştım ki ben zaten, hayır yani o Leon denen herifi de çok düşünmeye meraklı değilim. Yüzümde ki utangaç bakışları silmeye çalışarak anneme baktım. Bana şefkatle bakıyordu. Onun bu bakışı içimdeki nedensiz anlaşılma endişesini hafifletmişti.
-Hiç anneciğim. Kendimi biraz halsiz hissediyorum, hepsi bu.
Bana anlayamadığım bakışlarını yolladı. Endişe ederek bakışlarımı yere indirdim. Of! Neden ben yaşarım ki hep böyle şeyleri... Öncelerde hep yaptığım ufak tefek yaramazlıklar da böyle yapardım ama şimdi...
-Olur mu öyle kızım... Kendine dikkat et boncuğum.
Dedi sevgi taşan sesiyle. Gülümseyerek ona döndüm.
-Tamam.
Deyip ona öpücük attım. O da aynı şekilde bana öpücüklerini yolladı. Daha sonra tekrar eski düşüncelerime döndüm tabi ki fazla derine dalmamaya çalışarak derken zil çaldı... Israrla düşünmeme izin vermiyorlar! Ne diye düşünüyorsam zaten diyerek
-Ben bakıyorum..
Deyip ayağa kalktım ve kapıya doğru yöneldim. Ardından kapıyı açtım ve karşımda onu görmemle far görmüş tavşan misali kala kaldım yerimde... Onunda benden bir farkı yoktu, sadece... Sanırım kahverengi gözleri kızarık, endişeli, kahverengi saçları hafif dağılmış haldeydi.
-Merhaba Hilal.
Dedi. Allah'ım, ismimi onun dudaklarından dökülüp duymamla ayaklarım yerden kesildi. Konuşmam, ağzımı açmam gerekiyordu. Bu adamın bende böyle bir etki yaratmasından nefret duyuyordum!
-Merhaba
Diyebildim. Neydi acaba bu hali...
-Anneniz...
Dedi durdu ve gözlerini kapattı bir 10 saniye kadar, merakla onu bekliyordum.
-Annen, Azize hanımı çağırman mümkün müdür?
Neden çağırıyordu ki annemi acaba...
-Peki. Ben çağırayım.
Dedim ama daha anneme seslenemeden
-Kapıda ki kim kızım?
Diyerek yanıma ulaştı. Ardından Ali ve Yıldızda yanımıza geldi. Yıldız çenesini tutamayarak hemen
-Leon?
Dedi şaşkınlıkla... Haline şaşırmış olsa gerek. Hepimiz Leonu görmekle biraz şaşırmış olsak da aramızda bir tek annem şaşkınlığını silerek Leona
-Buyur oğlum?
Dedi yumuşacık sesiyle... Leon hızla
-Azize hanım. Evde ailevi hoş olmayan bazı mevzular oldu. Annem rahatsızlandı. Ben doktor çağırdım, sakinleştirici verildi. Benim acil gitmem gereken bir yer var. Sizden ricam, tabi ki eğer müsaitseniz, annemin yanında ben gelene kadar durabilir misiniz?
Şaşkınlıkla Leonun tek nefeste söylediklerini dinledim. Ne olmuş olabilir ki... Üzülmüştüm. Sonuçta aile hayatını bilmiyordum. Daha doğrusu onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Fakat gözlerini kızarıktı, büyük bir ihtimal ile ağlamıştı. Bir erkeğin ağlaması zaten bana acayip bir durum gibi gelmiştir. Çünkü tuhaf ki hiçbir erkeği ağlarken görmemiştim. Onun kızarık gözlerine bakınca içime öküz oturdu. Boğazımdan aşağı doğru bir sızı girdi.