Mert'in tam arkasında azrail gibi dikiliyordu. Dışarıdan gören biri belki bilemezdi ama içinde volkanlar patlıyordu sanki. Öyle sinirlenmişti işte.
Azra titreyen gözleriyle bir kez daha baktığında bir nefeslik bir zamanda Mert'in önüne dikildi.
Ne olacağını düşünmüyordu o anda. Karşısındaki babası bile olsa böyle davranırdı. Çalışanını erdirmez, dahası iş taciz boyuntundaysa gözünün yaşına bakmazdı. Dişlerinin arasından tıslarcasına " Çık dışarı." dedi.
Mert bir anda Barlas'ı gördüğünde irkilse de hemen toparlayarak " Ne oldu dostum , özel bir durum mu var? " diye sordu.
Kendince onun az önce dediklerini duymadığını, duysa bile bir garson parçası için olay çıkarmayacağını düşünüyordu.
Barlas ise Mert'in gevşek davranışıyla daha da sinirlenerek omzunu tuttu. Daha doğrusu parmaklarını Mert'in etine gömerek yüzünü onunkine yaklaştırdı. Sinirden alnındaki damarı atıyordu.
" Sana çık dışarı dedim."
Her kelimesini ayrı ayrı vurgulayarak karşısındakinin an be an korkusuna korku eklemişti. Bir panter gibi yavaş ama ürkütücü bir şekilde doğrulduğunda bir kaç adım geride duran Azra'ya takıldı gözleri. Genç kızın elinde tuttuğu tepsi bariz bir şekilde sallanıyordu. Sebebi elbette ki Azra'nın önlemez şekilde titriyor oluşuydu.
Gözleri sanki her an okyanuslara karışacakmış da Azra gözyaşlarının önüne bir set çekmiş gibiydi. Onun o ürkek ve korunmaya muhtaç hali Barlas'ın hem içini burkmuş hem de sinirini beslemişti.
O saniyelik bakışmadan anında sıyrılarak Mert'in sandalyesinden kalkmasını bekledi. Genç adam gülümsemeye çalışarak " Dostum ne oluyor?" diye sorduğunda ise cevap vermeye bile tenezzül etmedi.
Mert'in arkasından geldiğini bilerek emin adımlarla restoranın çıkışına yürürken bir köşede sessizce onları izleyen Cengiz beye takıldı gözleri. Demek ki birazdan babasına uçacaktı haberi.
Kapının önündeki üç basamağı seri bir şekild e indikten sonra sağ tarafa dönerek otoparka doğru ilerlemeye başladı. Arkasından gelen adım sesleri her vuruşta sinirini biliyordu. Restoranın camlarından görünmeyecek bir noktaya vardıklarında arkasını dönmeden bekledi. Birkaç saniye gözlerini kapatıp açtığında Mert karşısında dikiliyordu.
Boynunu sağ tarafına doğru eğerek derin bir nefes aldı. O naif ve sakin halinden eser bile yoktu.
Bir anda Mert'in gömleğini yakasından kavrayarak kendisine çekti ve gözlerini kapatarak adamın burnuna kafa attı. Mert'in acı dolu bağırması eşliğinde gelen o kemiğin kırılma sesi biraz olsun rahatlamasını sağlamıştı.
" Sen benim çalışanımı nasıl taciz edersin lan?!"
Mert burnunu tutatak geri çekilmeye çalışsa da Barlas yakasını bırakmamıştı.
Kanayan burnuna elini bastırarak boğuk bir sesle " Kim ne dediyse yalan! Barlas beni tanımıyor musun , aptal bir garson için su yaptığına bak!" dediğinde adamı öfkeyle geriye doğru itikledi.
" Bir daha benim karşıma çıkma! Kimsenin bir şey demesine gerek yok. Senin serefsizligini gözlerimle gördüm ben. Eğer bir daha bi civarda seni görürsem yemin ederim elimden kurtulamazsın. "
Mert'i öylece bırakıp geriye döndüğünde hâlâ sinirle soluyordu. Otoparktan çıkmadan önce güvenlik görevlisini yanına çağırıp Mert' i işaret ederek " Bu it bir daha içeri girmeyecek." dedi.
Restorana girmeden önce akşam serinini içine çekerek biraz olsun sakinleşmeye çalıştı. Bu sinirle içeri girip de yanlış şeyler yapmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİM (Ara Verildi)
Любовные романыKendini açıklamak için en doğru cümleleri ararken ne kadar zaman kaybettiğinin farkında değildi. Kendisine bakan bu ürkek gözler , aşık olduğu kadının ondan en azından bir cümle de olsa bir şeyler söylemesini istiyordu. En sonunda adamın herhangi bi...