27. Bölüm

3.4K 244 13
                                    

Barlas'ın durmak bilmeyen mızıklanmaları sonunda doktorlar daha fazla dayanamayıp yılmışlardı. Hastanede zorla zapt ettikleri sekiz günün sonunda evine gitmesine izin vermişlerdi. Tekerlekli sandalyeyle arabaya götürülürken halinden gayet memnundu.

Memnundu memnun olmasına da başına geleceklerden haberi yoktu.
Ali koltuk altlarından tutarak ayağa kalkmasına yardım etti. Arabanın arka koltuğuna yerleştiğinde kaşlarını çatarak '' Azra nerede , bugün hiç görmedim?'' dedi.

Ali bıyık altından gülerek '' Bugün hastaneye gelmedi çünkü.'' diye cevap verdi.

'' Ne demek gelmedi , neden?''

Genç adam çenesini kaşır gibi yaparak yüzündeki gülüşü sakladı.

'' Ara ona sor demek isterdim ama bu haline dua et. Biliyorsun , kalbi kırık hatta çok kırık. Zor günlerinde yanında oldu , görevini tamamladı. Artık sıra sende dostum. ''

Barlas gözlerini kocaman açarak '' O ne demek öyle?'' diye carladı.

'' O şu demek koca oğlan , Azra artık senden bir hamle bekliyor, haklı olarak.''

Ali son duruma baktığında Barlas'ı zamanında sıkıştırmadığı için pişmanlık duymuyor değildi. Onu Azra'ya açılması ve hayatını yaşaması konusunda cesaretlendirmişti ama evli olduğunu söylemesi gerektiği konusunda yeterince destekleyici olamamıştı demek ki. Biraz daha Barlas'ı cesaretlendirse belki de hiçbir şey böyle olmayacaktı. O yüzden artık ikisine de destek olmaya karar vermişti. Hem gönül alma operasyonunda arkadaşına yardımcı olacaktı hem de Azra'yı destekleyecekti.

Barlas'ın kapısını kapatıp şoför koltuğunu geçtiğinde arkadaki koltuktan hala mızıldanma sesleri geliyordu. Aynadan Barlas'ın küskün bir çocuk gibi duran komik ifadesine küçük bir bakış atarak güldü.

'' Kendi kendine dır dır yapacağına çabucak ayaklanıp Azra'nın gönlünü almaya bak.''
---

Evdeki üçüncü gününde duvarlar üstüne üstüne gelmeye başlamıştı. Elindeki kaşığı burnunun ucuna dayayan annesine ters ters bakarak '' Yeter ana!'' diye çemkirdi.

'' Grip değilim ben , kemiklerim kırık. Bıktım şu saöma sapan çorbalardan.''

Sultan Hanım kızgınlıkla kaşlarını çatarak elindeki kaşığı kasenin içine bıraktı. Oğlu bu kadar zor durumda olmasa kaşığı kafasına çarpmayı da bilirdi.

'' Oğlum vallahi bıktırdın beni! Sen ne huysuzmuşsun yahu! Hem sen ananın şifalı çorbalarına saçma demeye utanmıyor musun?''

Barlas boynunu bükerek '' Çok sıkıldım.'' diye mırıldandı.

'' Bir an önce şu alçılardan kurtulup Azra'ya gitmem lazım benim.''

Sultan Hanım gülerek '' Heh , bana bunlarla gel. Asıl derdin belli oldu işte.'' dedi. Aklına bir şey gelmiş gibi yerinden kalkarak salondaki masanın üstünde duran dosyayı getirdi.

'' Bunu avukat getirdi. Züleyha'ya imzalattırdı ben de sen uyanınca verecektim , çıkmış aklımdan. İmzala da avukata gönderelim. ''

Barlas elindeki dosyaya baktı. Boşanma evrakları tamamlanmıştı. O da imzasını atınca tek celsede bitecekti.

'' Züleyha'nın evi hazır değil mi ana?''

Sultan Hanım oğlunun saçlarını okşayarak '' Hazır oğlum , bize de Aslan Ağa'ya da aynı mesafede. Her bir şeysi tam , Züleyha nasıl istediyse öyle döşendi.''

Genç adam kafasını sallayarak '' Züleyha'yı çağırır mısın ana , onunla da bir konuşayım.'' dedi.

Hanım Ağa usulca üst kata çıkıp gelinini oğlunun yanına yolladı.
Züleyha Barlas'ın karşısına geçip oturduğunda yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Sanki omzundaki yükler kalkmış gibi , gençleşmiş görünüyordu.

'' Nasılsın yenge?''

'' Sayende çok daha iyiyim.''

Barlas gülümsedi.

'' Benden razı mısın yenge ? Sizi Urfa'da bırakıp buraya kaçtım , görevimi yapamadım. Şimdi de kendim için sizi zora sokuyorum. Sana sormadan seni nikahıma aldım , şimdi de yine sana sormadan boşuyorum. Rızan var mı , hakkın bana helal midir?''

Züleyha garip bir ifadeyle Barlas'a baktı.

'' Ben senden nasıl razı olmam kardeşim. Sen kendinden geçtin bizim için , ben sana senelerce dua etsem hakkını ödeyemem. Evleneceksin dediler evlendin , çocuk istediler direndin , kısır dediler ses etmedin sırf bizim için. Asıl sen bana hakkını helal et. Ben ancak senin duacın olurum , ben razıyım Allah da senden razı olsun.''

Baras kafasını onaylar şekilde salladı.

'' Siz bana abimin emanetisiniz , Mehmet Aslan benim kanımdan. Bundan sonra da bana emanetsiniz.''

Züleyha gözleri dolu dolu baktı kardeş bildiği adama.

'' Abin bu yaptıklarını görse seninle gurur duyardı.''

Titreyen ellerini gözlerine bastırdı. Yengesinin önünde ağlamak istemiyordu ama abisini çok özlemişti. Züleyha sessizce gittiğinde gözlerini tavana dikti. Yaşlar yanaklarından bir bir kayıp giderken boğuk bir sesle mırıldandı.

'' İnşallah sen de benden razısındır abi.''
---

Evde kendi kendini yiyip tükettiği üç haftanın sonunda nihayet beklediği an gelmişti. Barlas'ın arabası bir buçuk ay üstüne yine aynı yerde bekliyordu.

Her gece attığı iyi geceler mesajlarına , sabah gözünü açar açmaz ekranda gördüğü romantik cümlelere o kadar alışmıştı ki. Ama tabi ki hiçbirine cevap vermemişti. Yarım saat önce gelen mesaj da ondandı.

'' Birazdan orada olacağım ,  en azından seni bir kerecik görmeme izin ver , lütfen beni kovma..''

Evin kapısı iki kere tıklatıldığında heyecanlı bir soluk çekti ciğerlerine.

Günlerdir Emine ve Zeliha'nın gaza getirmeleri sayesinde cesaret kazanmıştı ama şimdi onlar evde yokken , üstüne bir de en son onu gördüğünde öpüşmüşlerken kendini çok utangaç hissediyordu.

Aklına Emine'nin sözlerini getirdi.

'' Sakın acıma , gerekiyorsa aylarca süründür. Kalbinde kırık tek bir nokta bile kalmayıncaya kadar sürdür bu oyunu. Merhamet etmek istiyorsan da sadece bunu ne için yaptığını hatırlayabilirsin. Ama kendini tamamen huzurlu hissedene kadar oyna onunla. Hemen affedersen ileride içinde şüphe kalabilir.''

Cesaretlenerek omuzlarını şişirdi. Burunu havaya dikerek evin kapısını açtı. Acımayacaktı , süründürecekti , kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaktı değil mi?

Omuzlarına sarılan kollar , boynuna gömülen o yakışıklı surat ve ciğerlerine dolan özlediği koku olmasaydı evet , oynayacaktı..

Selamun aleykum arkadaşlar. Önceki bölümde de belirttiğim gibi bize haftasına girdiğimiz için 3 hafta boyunca bölüm gelmedi.
Sınavlar bitince memlekete gidip geri döndüm. Döndüm dönmesine de otobüsten inerken ayıptır söylemesi ters döndüm, uçtum ama konamadım. Sonuç olarak sağ ayağım kırık. Bir haftadır canımın derdine düştüm kendimle uğraşıyorum.
Ne yazık ki yazamadım. Su anda da hareketsiz yatıyorum. Yazabildiklerimi paylaşıp 3 4 bölüm sonra bu hikayeyi noktalamak niyetindeyim.

Bundan sonra yazacağım hikaye hakkında minik bir bilgi vereyim.
Kendi yaşadığım bir olaydan etkilenerek kaleme alacağım romantik komedi tarzında bir hikaye olacak.

Benim gibi tombiş kişilerin kendilerinden bir şeyler bulacağı, bizlere destek olacak , belki de psikolojik acıdan rahatlatacak bir şeyler karalamaya başladım. Umuyorum ki Allah yolumuzu açar da ortaya güzel bir şeyler koyabiliriz.
Kitabın ismi : BTY
Açılımını tahmin edin bakalım neler çıkacak 😊

Allah'a emanet olun.
Yeni bölüm pek yakında..

YETİM (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin