Bildiği ve yapabildiği basit yemekleri kurmak için iş başına geçti genç kız. İçeride onu bekleyen adamla garip bir ateşkes imzalamış olsalar da her an üzerine yağacak olan iğnelemelerden korktuğu için daha bir titizdi.
Aslında kendine itiraf edemediği ve aklının gerilerine göndermeye çalıştığı gerçek şuydu ki kendisini genç adama beğendirmek istiyordu. Ondan gelecek güzel bir söze aç hissediyordu.
Islattığı pirinçleri süzdükten sonra tavaya attığı kızartmaya baktı. O sever mi bilmiyordu ama patlıcanlı , domatesli karışık bir patates kızartması yapıyordu. Üstüne rendelediği sarımsaktan sonra kapağını kapatıp pilavı kurmaya geçti. Aynı zamanda küçük bir tencerede de çorbası kaynıyordu. Ocağın altını kapattıktan sonra Azra'ya bakmak için odasına gitti.
Kapıyı usulca tıklatıp açtı. Genç kız sağ omzunun üstüne yatıp cenin pozisyonu almıştı. Emine kapıda bir an durarak üzgün gözlerle ona baktı. İçinden binlerce kez aynı duayı geçirmişti.
'' Lütfen Allah'ım , her şey bir an önce kimsenin canı yanmadan yoluna girsin.''
Her ne kadar Barlas'a kızsa da onun tarafından baktığında yedi yıl önce yaptığı şeye hak veriyordu. Daha da ötesi minnettardı.
O minik oğlan çocuğunun iki aile arasında paylaşılamayan bir mal gibi ortada kalmasına , annesiz büyümesine izin vermemiş ve kendi gençliğini , hayallerini çöpe atmıştı. Herkesin harcı değildi böyle bir fedakarlık.
Kendi küçüğünün canı yanmıştı , kandırılmıştı buna kızgındı. Ve yeniden üzülmemesi için elinden geleni de yapacaktı ama ortada gerçek bir aldatma yoktu ki. Barlas elbette ondan gerçekleri gizlemenin hesabını verecekti. Ama ayrılmalarına da gönlü razı değildi. O , Azra'ya görmediği dünyanın kapılarını açan tek kişiydi. Azra'nın ilk sevdiği erkekti , ilk elini tuttuğuydu. Ayrılamazlardı ki.
Azra'nın yatağına yaklaşıp saçlarını öptü.
'' Prensesim , hadi uyan. Yemek hazırladım , bir şeyler yiyelim.''
Azra şiş gözlerini zorlukla açıp saçlarını karıştırdı. Emine'ye boş boş baktıktan sonra '' Sen ye , ben duşa girip geleyim.'' Dedi.
Emine gözlerini anlayışla kapatıp '' Ali de içeride. '' dedi. Azra kafasını sallayınca geldiği gibi usulca çıktı odadan.
Mutfağa geçip masayı kurdu. Şöyle bir baktığında çok da vasat görünmüyordu. Aklından geçen düşüncelere bozularak omzunu silkti.
'' Kimse kusura bakmasın valla. Benim de çapım bu kadar. Beğenmeyen gitsin on beş yirmi yıldızlı yerlerde yesin , banane!''
Kendi kendine sinirlenip gözlerini devirdi. Salona geçtiğinde Ali'nin koltukta uyuyup kaldığını gördü. Uzun boyundan dolayı bacakları koltuğun kenarından aşağı sarkmıştı. Bedeni rahatsız bir şekil almış olsa da yüzünde uykunun rahatlığı vardı. Bilinçsiz adımlarla ilerleyip karşısındaki koltuğa oturdu.
Ne diye seslenerek uyandırmalıydı? Daha önce hiç adıyla seslenmemişti. Hem , o kadar huzurlu görünüyordu ki uyandırıp uyandırmamak arasında gidip geldi. Koltuktaki minderi kucağına alarak püskülleriyle uğraşmaya başladı. Aynı zamanda gözleri de genç adamı inceliyordu.
Ali ise uykuya dalmak üzereyken Emine'nin ayak seslerini duyup ne yapacağını beklemeye başlamıştı. Onun kendisini izlediğini anladığında heyecanına engel olamamış , neredeyse numaradan uyuduğunu açık edecekti. Bir yandan da içi mutlulukla doluyordu. Demek ki kendi içinde yeşermeye başlayan hisler onda da vardı ki ilgi duyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİM (Ara Verildi)
RomanceKendini açıklamak için en doğru cümleleri ararken ne kadar zaman kaybettiğinin farkında değildi. Kendisine bakan bu ürkek gözler , aşık olduğu kadının ondan en azından bir cümle de olsa bir şeyler söylemesini istiyordu. En sonunda adamın herhangi bi...