Koridora çıktığında kendini çökmüş hissediyordu. Barlas'ı öyle görmek tahmin ettiğinden daha çok sarsmıştı genç kızı.
Kendisine merakla bakan Emine ve Sultan Hanım'ın yanına ilerledi. Yüzünde eğreti duran zorlama bir gülümsemeyle '' Biz en iyisi eve gidip dinlenelim.'' Dedi. Sultan Hanım'ın gözlerine dolan merak ve endişeyi anında fark etmişti.
Yaşlı kadın ellerini tutup '' Ama geri geleceksin değil mi kızım? '' diye sorduğunda kısa bir an duraksadı.
Kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra '' Evet , geleceğim.'' Dedi. Barlas'a öyle söz vermişti , gelecekti.
Sultan Hanım rahatlayan bir ifadeyle '' Gidin dinenin kızım. Sen kendini toparla ki Barlas'ım da senden güç alsın , çabucak ayağa kalksın.'' Dedi. Birbirlerine sarıldıktan sonra Sultan Hanım Ali'ye seslendi.
'' Oğlum kızları evlerine götür , gelecekleri zaman da sen al. Yollarda perişan olmasınlar.''
Kızlar , özellikle Emine itiraz etmeye çalışsalar da Sultan Hanım'ın buyruğu netti. Zaten Ali de kötü bakışlarıyla onları susturmuştu.
Arabanın arka koltuğuna yerleştiklerinde Azra kafasını koltuğun arkasına yaslayarak gözlerini kapattı. O kadar bitkin hissediyordu ki daha yüz metre bile ilerleyemeden uyuyup kalmıştı.
Emine evin yolunu tarif etmek dışında tek kelime bile etmemişti. Daha iki gündür tanıdığı bir adama karşı neden bu denli kuvvetli hisler beslediği hakkında hiçbir fikri yoktu. Elinde olsa bir kaşık suda boğardı onu. Ama diğer yandan da üzülüyordu sanki biraz.
Belki bambaşka bir hayatı olsa ve onunla karşılaşsa her şey bambaşka olabilirdi. Belki dost olurlardı belki de iki aşık. Ama Ali bu kadar farklı bir dünyada yaşarken , kendisi yapayalnız bir yetimken aklındaki şeyleri düşünmesi bile yasaktı. Kendine acı çektirmeye değer miydi ki ? Olmayacağı baştan belli bir şeye umut bağlamamayı daha küçücük bir çocukken öğrenmişti o.
Belki de ona asla ulaşamayacağını bildiği için bu kadar hırçın davranıyordu. Kendisinin ne kadar saldırgan ve çekilmez biri olduğunu düşünür de muhatap olmaz diye. Böylece Emine de içinde can bulan umut tohumlarını acımasızca ezebilirdi.
Evin olduğu sokağa geldiklerinde Emine Azra'yı uyandırdı. Genç kız arabadan inmeden önce Ali'ye defalarca kez teşekkür etmiş ve ne kadar mahcup olduğunu ifade etmişti. Emine ise sessizdi. Gereken teşekkürleri Azra'nın ettiğini düşünüyordu. Arabadan indiklerinde Ali de onlarla birlikte dışarı çıkmıştı. Azra önden ilerleyip apartmana girdiğinde Emine de peşindeydi. Genç adamın arabadan inmesiyle içini garip bir panik hissi sardı. Bir an önce evin güvenli sınırları içine sığınmalıydı. Arkasından gelen tok sesle yerinden sıçradı. Aynı zamanda hisleri panikten öfkeye doğru yol almaya başlamışlardı bile.
'' Hey cadı! Bir şey demeden mi gidiyorsun?''
Ali ağzından fırlayan kelimelere engel olamamıştı , olmak istediği de söylenemezdi gerçi. Sabahtan beri sus pus olan genç kıza alışamamıştı. Bir güzel kavga etseler rahatlayacaktı. Onunla didişmeyi sevmişti. Hayatında daha önce kimseyle bu şekilde bir iletişimi olmamıştı ama Emine ile birbirlerine laf çarpmaları inanılmaz derecede hoşuna gitmişti. Böyle bir kız dünyada kaç taneydi ki sanki.
Emine gözlerini belerte belerte geri döndü.
Abartılı hareketlerle ve yüzünde yalancı bir gülüşle '' Ali beyimiz affedin lütfen , ayaklarınıza kapanıp size yüz binlerce kez teşekkür etmeyi nasıl da unuturum. Binlerce kilometre uzaklardan bizi sırtınızda taşıyarak evimize getirdiniz , ne yapsak hakkınızı ödeyemeyiz.'' Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİM (Ara Verildi)
Roman d'amourKendini açıklamak için en doğru cümleleri ararken ne kadar zaman kaybettiğinin farkında değildi. Kendisine bakan bu ürkek gözler , aşık olduğu kadının ondan en azından bir cümle de olsa bir şeyler söylemesini istiyordu. En sonunda adamın herhangi bi...