Eve çıktığında kimseye görünmeden odasına geçti. Yatağın kenarına oturduğunda bacaklarının sızlamasıyla ne kadar çok yorulduğunu daha iyi anlamıştı. Daha önce hiç iş tecrübesi olmadığı için yorulmak nedir pek bilmiyordu. Ama şimdi anlıyordu ekmek parasının ne zor kazanıldığını. Eğer yetimhanede kalamayacak kadar şanssız olsaydı ara sokakların birinde can vereceğini de. Anne babası kimler ne iş yaparlar hiç merak etmemişti. Onu daha üç günlük bir bebekken yetimhanenin bahçesine bırakıp kaçan insanlar hiç mi hiç umrunda değillerdi. O bile eline küçücük bir bebek verilse ne yapar ne eder ona bakardı. Nasıl bir anne yavrusunu terk edebiliyordu aklı almıyordu.
Bazen yetimhaneye yeni gelenler olurdu. Küçücük çocuklar. İlk geldiklerinde hep ağlarlardı. Azra da kenardan , köşeden izlerdi onları. Sonra gider sarılırdı bazen. Saçlarını okşardı , korkmamalarını söylerdi. O küçücük çocukların kokusu burnunu sızlatırdı. Nasıl bir anne evladının cennet kokusundan vazgeçebilirdi ki?
Onun anne babası da demek ki insanlıktan nasibini almamış insanlardı. Yemeye bir lokma ekmekleri olmasa bile evlatlarından vazgeçmemeleri gerekirdi. Hem , bir yerlerde duymuştu.
Çocuk rızkıyla gelir diye.
Muhakkak Allah o bebeğin de rızkını verirdi.
'' Her halimize çok şükür.'' diyerek gülümsedi.
Yetim de olsa kimsesiz de olsa Allah onu koruyup kollamıştı. Yetimhanenin yüksek duvarları , bazen tatlı bazen sinirli olan öğretmenleri onları bugüne kadar getirmişlerdi. Hiçbir zaman karnı aç kalmamış , üşümemişti. Gönlünün anne şefkatine aç olan kısmı da artık eskisi kadar sızlamıyordu.
Dolaptan çıkarttığı pijamaları giydikten sonra odadan çıktı. Zeliha ve Emine mutfakta yemek hazırlıyorlardı. Omzunu kapıya yaslayarak '' Kolay gelsin minnoşlar.'' dedi. Emine baş parmağını damağına bastırarak arkasını döndü.
'' Allah iyiliğini versin kız senin. Aklım çıktı , insan biraz ses eder.''
'' Canım siz de kendinizi öyle kaptırmışsınız ki , eve hırsız girse haberiniz olmayacak.''
Zeliha gülümsedikten sonra '' Vallahi öyle , dalmışız. Nasılsın canım , yorgun musun? '' diye sordu. Azra yerdeki küçük minderin üstüne oturarak kafasını salladı.
'' Hem de nasıl! Bacaklarım sızlıyor. Bugün epey yoğundu , bir de Cengiz beyin gözüne batmamak için canımı dişime taktım desem yeridir.''
Emine Azra'nın omzunu sıvazlayarak tebessüm etti. İçten içe de Cengiz denen adama saydırmakla meşguldü.
Kızlar sofrayı hazırladıktan sonra hep birlikte karınlarını doyurdular. Bulaşık işini hep birlikte hallettikten sonra Azra aklına gelen şey ile odasına koştu. Salona geri döndüğünde kızları meraklandırmamak için telefonunu uzatarak gösterdi.
'' Barlas bey bugün bana bunu verdi. Bana ulaşması gerektiği zamanlar oluyormuş. Ben başta kabul etmedim ama.''
Emine de Zeliha da kaşlarını çatarak Azra'ya baktılar. Onlar şimdiye kadar kimseden bir şey almadan büyümüşlerdi , şimdi de böyle bir şeyi kabul edecek değillerdi.
'' Yarın götür geri ver. İlk maaşını aldığında gider bir tane alırız her ay taksit taksit ödersin.''
Azra kızların ne düşündüğünü anlayınca hemen açıklamaya girişti.
'' Dedim ya ben de başta kabul etmedim diye. Her ay maaşımdan kesilecek zaten. Barlas bey söz verdi , yoksa almayacaktım.''
Emine hiç içine sinmese de kabullenip önüne döndü. İzlediği dizi sezon finali yapacaktı ve şu anda kesinlike Barlas – Azra aşkından daha ilgi çekiciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİM (Ara Verildi)
RomanceKendini açıklamak için en doğru cümleleri ararken ne kadar zaman kaybettiğinin farkında değildi. Kendisine bakan bu ürkek gözler , aşık olduğu kadının ondan en azından bir cümle de olsa bir şeyler söylemesini istiyordu. En sonunda adamın herhangi bi...