'' Bu haftasonu tatilinde herhangi bir planın var mı?''
Azra'nın yeşilleri altın sarısına karışmış gözlerine gülümseyerek bakıyordu. Haftasonunu onunla geçirmek , huzur dolu anlar yaşamak istiyordu. Azra ne zaman yanında , yakınında olsa Barlas'ı gülümsetiyordu çünkü. Aklındaki tüm kötü düşünceleri , gönlündeki karamsar izleri bir bir siliyordu. Barlas'ın mutlu olması için Azra'nın bir bakışı bile yetiyordu.
Azra kaşlarını havaya kaldırarak dudaklarını büzdü.
'' Cumartesi günü Zeynep anneme söz erdik. Kızlarla oraya gideceğiz.''
Barlas huysuzlanarak yüzünü ekşitti. Bir hafta öncesinden beri doğru düzgün konuşamamışlardı bile. Sevdiği kadınla o kdar kısıtlı zamanı paylaşıyorlardı ki kendini ilkokulda sevgilisi olan ama anne babasından saklayan çocuklar gibi hissediyordu.
'' Peki Pazar?''
Azra yeniden gülümsedi.
'' Evdeyim ama temizlik yapmamız lazım.''
'' Hadi ama Azra..'' dedi Barlas son heceyi uzatarak.
'' Minicik ev , ne kadar zaman alabilir ki?''
Azra Barlas'ın küçük bir çocuk gibi mızıklanmasına gülerek '' Akşam halledip yatarım , Pazar sabahı haberleşiriz.'' Dedi.
Genç adam memnuniyetle gülümseyerek '' Anlaştık o zaman.'' Dedi.
Azra cumartesi sabahı uyandığında heyecanlıydı. Sebebini bilmiyordu ama içinde garip ve hoş bir kıpırtı vardı. Eğer uygun bir vakit yakalayabilirse Zeynep annesiyle baş başa konuşmak istiyordu. Ona hissettiklerini , Barlas'ı anlatmak istiyordu. Fikrini sormaya ihtiyacı vardı. Daha doğrusu anne olarak gördüğü kadının desteğine ihtiyacı vardı.
Havaların gittikçe ısınması canını sıkıyordu. Serin havaları severdi o. Yağmurun hafif hafif yüzüne vurmasını , rüzgarın saçlarını dağıtmasını severdi.
Kızlarla oflaya puflaya bindiler minibüse. Ayakta aldıkları yetmezmiş gibi şoför gördüğü her yolcuyu almak zorundaymış gibi doldurdukça doldurmuştu içeriyi.
Tıklım tıklım olan minibüse ekşi bir ter kokusu hakimdi. Küçük camlar açık olsa da fayda etmiyordu ne yazık ki. Sallana silkelene gitmek istedikleri yere vardıklarında Emine '' Müsait bir yerde inecek var!'' diye seslendi. Ama hem çalan müzikten hem de içerideki konuşma seslerinden dolayı şoför onu duymamıştı. Bir kez daha seslendiğinde sonuç yine değişmedi. Hemen arkasındaki genç '' Kaptan! İnecek var!'' diye bağırdığında yerinden sıçrasa da sonuç olarak araba durmuştu. Kafasını eğerek teşekkür etti ve şükrederek indiler minibüsten.
Derin derin nefesler alarak oksijene olan açlıklarını giderdikten sonra Azra gülmeye başladı.
'' Ne dedi o öyle?'' diyerek gülmeye devam ettiğinde Zeliha da ona katılmıştı.
'' Gaptaaan ineceh var dedi!'' diyerek genci taklit ettiğinde üçü bir kahkahalarla gülüyorlardı.
'' Valla demek ki minibüsçüler o dilden anlıyorlar. Ben de bundan sonra öyle yapacağım.''
Zile bastıklarında kapı sanki onları bekliyormuş gibi hemen acımıştı. Kızlar birbirleriyle yarışır gibi merdivenleri koşarak çıktıklarında Zeynep anneleri onları kapıda gülümseyerek karşılamıştı. Ora boylu kadının kocaman açtığı kollarına üç genç kız sığmayı başarmışlardı.
Sanki yıllardır görüşmüyormuş gibi dibinden ayrılmıyorlardı anne bildikleri kadının. Hazırladığı pastaları börekleri masaya taşırken bile annelerine öpücük kondurmadan geçmiyorlardı. Masa tam hazır olmuşken Erdal amcaları da gelmişti. Bir aile gibi masanın etrafına dizildiklerinde kızların üçü de çok mutlulardı. Kendilerinden yaşça küçük olan Ömer ve Leyla onları abla bilmişlerdi. Anne babaları gibi , bu üç genç kızı ailelerinden görüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YETİM (Ara Verildi)
RomantikKendini açıklamak için en doğru cümleleri ararken ne kadar zaman kaybettiğinin farkında değildi. Kendisine bakan bu ürkek gözler , aşık olduğu kadının ondan en azından bir cümle de olsa bir şeyler söylemesini istiyordu. En sonunda adamın herhangi bi...