HÜKÜM 3

33.8K 1.1K 40
                                    

Üstümdeki her şeyden kurtulup banyoya doğru girdim. Soğuk suyla duş almak istiyordum. Belki bu bir nebze içimdeki acıyla mücadele etmemi sağlardı. Sadece bir dakika için Hezan'ın ölmüş olduğu gerçeğini unuttururdu bana. Soğuk suyun altında dakikalar hızla geçerken vücudum alev almış yanıyordu. Soğuk suyun faydası yoktu. İçimde yanan ateş soğuk suyu bile etkisiz kılmıştı. Bu ne denli büyük bir acıymış meğerse. Yaşamayan bilmezmiş. Yaşayan tarif etmekte aciz kalırmış. Derin derin soluklar alıyordum. Bu acı ile başa çıkmalıydım. Ablamın dediği gibi annem gibi yıkılmamalıydık hepimiz bir köşelere. Yaşamamız gereken bir hayat vardı. Ve bu hayat kime nasıl davranmak istiyorsa öyle davranıyordu. Acımasızdı. Gencin toprağına su veriyor, ununu eleğini asmış insanlara can veriyordu. Mutlu oluyordu yaptığı zalimlikten. İnsanların dövünüp yakınmaları, ağlamaları onu eğlendiriyordu. Bir mazoşist gibi. Kendimle girdiğim iç savaşta galip gelemeyeceğimi anlayıp duştan çıktım. Havluyu vücuduma sarıp dolaba yöneldim. İç çamaşırlarımı, giyeceğim gömlek ve pantolonu çıkardım. Vücudumu kurulayıp üzerimi giyindim. Saçlarıma ellerimi şöyle bir daldırıp ıslaklığını aldım. Odadan çıkarken aynada kendime bakarken gerçekten Xezal ablamın dediği gibi çöktüğümü anladım. Hemde bir günde. Boşverip odadan adımımı attığım sırada Xezal'in büyük odadan çıktığını gördüm. Xezal beni görünce küçük dilini yuttu sanki. Şaşırmış bir vaziyette yanıma yaklaşırken

"Bu halin ne?"

diye sitem etti.

"Ne varmış halimde?"

deyip cevabını beklemeye koyuldum.

"Ne yok ki deli oğlan?"

deyip kolumdan tutup odaya çekiştirmeye başladı. Olayın şaşkınlığı ile

"Abla ne yapıyorsun yaa?"

deyip bu sefer ben sitem etmeye başladım. O arada da kolumu ablamın pençelerinden kurtarmaya çalışıyordum. Çalışıyordum sadece çünkü ablam beni odaya getirip yatağa oturtmuştu bile. Kurtulmak ne mümkün!

"Şu saçlarının hali ne? Sırılsıklam. Hasta olacaksın. Boyun büyüdü ama aklın hala havalarda"

deyip çemkirmeye başladı. Dolaptan çıkardığı havluyu getirirken

"Hezan"

"Ne?"

"Aklım Hezan'da."

dedim başım öne eğik. Xezal durduğu yerde kaldı. Gözyaşlarını sildiğini gördüm yan gözle. Elindeki havlu ile sanki hiçbir şey yokmuş gibi yanıma yaklaştı. Havluyu başıma yerleştirip saçlarımı kurutmaya başladı. O sırada

"Geçecek küçüğüm geçecek. Ne geçmiyor ki bu hayatta? Bu da geçecek. Sabır lazım sadece sabır. Hezan'ı unutmayacağız elbette ama varlığına alıştığımız gibi yokluğuna da alışacağız. Hezan toprak oldu istemesekte. Annemi gördün. İster misin o da Hezan gibi bizi bırakıp gitsin?"

"İstemem abla istemem."

"İstemiyorsak acımızı içimizde yaşayacağız. Annemizi de kendi üzüntümüzle üzmeyeceğiz. Annemi biz iyi edeceğiz o da bizim başımızda olacak. E mi kardeşim? "

deyip cümlesini sonlandırdı Xezal ablası. Civan ablasının söylediklerini düşününce aklına yattı bu durum.

"Tamam abla."

dedi küçük bir çocuk gibi. Annesini de kaybetmek istemiyordu. Onun için savaşacaktı bu durumla. Hezan'ı özleyecekti ama bu duruma bir dur demesi gerekti. Ablasının uyarısıyla aklını başına devşirmeye karar verdi. Mantıklı davranacaktı. Duygularını ve kalbini bir süre susturmak zorunda kalacaktı ama olsundu anasına bir şey olmasındı yeterdi Civan'a. Bir kayıp yıkımı getirecekti yanında. Buna izin vermezdi. Ablası saçlarını kuruttuktan sonra Civanı ayağa kaldırıp üstünü başını düzeltti. Yanlış iliklediği gömleğini tekrar ilikledi. Ve eserinden memnun bir şekilde kırık bir gülümseme ile gülümsedi.

HÜKÜM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin