HÜKÜM 102

8.2K 433 26
                                    

Abimin bu sorusuna verebilecek bir cevabımın olup olmadığından emin değildim. Söylediklerini kalbim ne kadar inkar ederse etsin, doğru söylüyor diyordu aklım. Biliyordum, haklıydı. Hakkı olmasa da bana bu soruyu sorması hakkıydı işte. Onu hem affetmek, hem de sonsuza kadar affetmemek istiyordum. Kafam çok ama çok karışıktı. Avuçlarımın sıcak bir elle daha da sıkıca sarmalanması beni biraz da olsa kendime getirmiş ve içimdeki çıkmaza bir son vermem konusunda beni cesaretlendirmişti. Bana umutla bakan gözlere baktım önce. Sonra dudaklarımı aralayarak cevapladım abimi.

"Tamam."

dedim hızlıca. Ardından ekledim.

"Tamam, affetmeye çalışacağım ama yine canımı yakarsan, kalbimi kırarsan..."

diye devam eden cümlemi bitirmeme abim izin vermedi.

"Eğer canını yakıp, kalbini kırarsam ben kendimi affetmem Evin. Kendimi şu Fırat'ın serin sularına ben atarım. "

dedi sesinde engel olamadığı bir heyecan vardı. Konuşurken sesi titriyordu. Benimde o görmese de kalbim titriyordu. Bunun nedeni artık tam olmak istememden kaynaklıydı. Yanımda Civan, karnımda bebeğimiz vardı ama abim eğer hayatımda onun varlığı olmazsa hep bir şeyler eksik, yarım kalacak gibi hissediyordum bütün kızgınlığıma, kırgınlığıma rağmen. Ama şimdi yavaş yavaş kapanacaktı eksikliğim. Eskisi gibi... Elbette eski tadı vermeyecekti bazı şeyler. Ona sarılıp, göğsüne başımı koyduğumda kırdığı kalbimi hatırlayacaktım. Benimle şakalaştığında beni ağlattığı o günü hatırlayacaktım. Bir şeyler hep ama hep hatırlatacaktı yaşanmışlıkları. Her şeyi yerine koyup, tamir etmek zordu. Bu sadece abim içinde geçerli değildi. Aynı şey Civan'ın kendisi içinde geçerliydi. Gözlerine baktığımda elime aldığım bavulum, içine koyduğum hayallerim, umutlarım çıkacaktı karşıma. Hep bir ah çekecektim içimden. Ah!

"Sen bana bir şans verdin ya, ben bu şansı ömrümün sonuna kadar sol yanımda taşırım seninle beraber. "

diyen abimin sesi ile düşüncelerimden çabucak sıyrılıp ona baktım. İstihzalı bir gülüş belirdi dudaklarımda. Kendime daha fazla engel olamayarak konuştum.

"Ağır gelmesin."

dedim yüzümdeki alaycı gülüşü silmeden. Abim bana anlamadığını belirten bir bakışla baktı.

"Anlamadım."

dedi bana. Cevap verdim hemen.

"Diyorum ki ağır gelmesin. Sol yanında taşıdığın başka bir kadın varken ben ağır gelmeyeyim o kalbe."

Abim cümlelerimin altında yatan imayı anladı ve göz harelerinde hüzün kol gezmeye başladı.

"O kalbe asıl ağır gelen nedir biliyor musun?"

Sustum ve hüzün dolu bakışlarına baktım uzun uzun.

"Oraya sevdiğim iki kadın da sığar Evin. Asıl ağır olan sevdiğimden birinin yokluğu ile sınanmak oldu. Ben seninle sınandım. Her şeyi yanlış anladığım ve fevri çıkışımla seni incittiğim için sınandım. Ben yokluğunla nasıl başa çıkacağımı bilemedim."

diyen abimin ses tonu acıya büründü adeta. Sanki sesi kalbiydi de o acı apaçık ortadaydı.

"Sevgilinin yokluğuyla da sınanırmış da insan ama en çok abi değil, baba olduğu kız kardeşini kaybetmek koyarmış insana. Anladım."

Her şeyin özü bu değil miydi? Civan'ı kabul eden yüreğim, abimi kabul etmekte bunun için zorlanıyordu işte. Çünkü sevdiğine canımın içi derken, kardeşine can diyordu insan. Her şey bununla alakalıydı. Bende anlamıştım işte.

HÜKÜM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin